İngiltere gazetelerinde takas anlaşması: Şalit'e karşı bin Filistinli'yi bırakmak zayıflık işareti mi? Anlaşma kimin elini güçlendirecek?
Abone olİngiltere gazeteleri, 5 yıl önce Hamas tarafından kaçırılan İsrail askeri Gilat Şalit'in binden fazla Filistinli tutsakla birlikte serbest kalmasını sağlayan takas anlaşmasının Orta Doğu sorununa olası etkilerini değerlendiriyor.
Times, Ramallah'taki sevinç gösterileri sırasında daha fazla İsraillinin kaçırılması çağrısının yapıldığına dikkat çekerken, Daily Telegraph Şalit'i kaçıran militan grubun İsrail'e karşı koz olarak kullanmak için yeni eylemlere girişeceğini açıkladığını aktarıyor.
Times yazarı Daniel Finkelstein anlaşmanın Hamas'ın elini güçlendireceğini savunuyor:
"Gilat Şalit'in serbest kalması İsraillilik ruhuna hitap eden bir anlaşma. İsrail bunu yapmasaydı İsrail olamazdı. Bir İsrailli karşılığında bu kadar çok sayıda Filistinlinin serbest bırakılmasının Filistinliler değil İsraillilerle ilgili bir matematiği var. Yani bir İsrailliye karşı 1000 Filistinli değil, birimiz için hepimiz."
'Hamas'a yanlış mesaj'
"Hamas, zayıflık sonucu bu anlaşmayı kabul etti. Çünkü Gazze'de destek kaybediyordu. Ama bu anlaşma sayesinde gücünü artıracak. Filistin halkının bir devlete ihtiyacı var ama Hamas rezil bir cinayet şebekesi. İngiltere, İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu IRA silahlı mücadeleyi sona erdirdiğini açıklayınca terörist mahkumları serbest bıraktı. Ama bu mahkumların durumu farklı. Hamas, savaşa devam edeceğini söylüyor. Barış savaşın başarılı olmayacağı ortaya çıkınca gelecek."
"Şalit anlaşması yanlış mesajlar gönderiyor. Başarıya giden yolun daha fazla İsrailli kaçırıp fidye istemekten geçtiği söyleniyor. Gazze'deki Filistinliler dün 'Yeni Şalit İstiyoruz' diye bağırıyorlardı. Alacaklar da. 2004'te İsrail üç askerinin cesedi ve hayattaki bir sivil karşılığında 430 Filistinliyi serbest bırakmıştı. Şimdi daha ağır bir bedel var."
'İsrail'in birliği güçlendi'
Eski İsrail hükümet sözcülerinden Uri Dromi ise Independent gazetesindeki yazısında bunun adil olmayan bir takas gibi görünmesine karşın anlaşmanın İsrail'i güçlendireceğini söylüyor. Dromi yazısında özetle şöyle diyor.
"Şalit, askeri üste Başbakan Netanyahu'yu selamlarken İsrail'de televizyonları başında ağlamayan kimse yoktu. Şalit İsrail'deki her ailenin evladı olmuştu. Onun geri gelmesini istiyorduk."
"Coşku dinince, zor sorularla baş başa kalacağız. Şalit için 1000'den fazla Filistinli serbest bırakılıyor. Bunlar yüzlerce masum İsraillinin ölümünden sorumlu olan kişiler. Serbest kalmaları kurbanların aileleri için büyük bir yıkım. 1985'teki takasta serbest kalanların çoğu teröre geri döndüler. Ayrıca Hamas'la müzakere etmek ve arkasından anlaşma yapmak, gelecekte yeni zorbalıklar getirmeyecek mi?"
'Anlaşma zayıflık işareti mi?'
"Sertlik yanlıları, rehinelerin hayatları tehlikede olsa bile teröristlerle müzakere yapılmaması gerektiğini söylüyor. 1993'te Amerikalı bir pilot, Somali'de Muhammed Ferah Aidid'in adamlarınca tutsak alındığında Amerikan büyükelçisi Mogadişu'yu yerle bir edeceklerini, kadınların erkeklerin, çocukların, develerin, köpeklerin, keçilerin, eşeklerin, herşeyin zarar göreceğini söyledi. Pilot hemen bırakıldı."
"1998'de Kuzey İrlanda anlaşması perde gerisinde temaslar olmasaydı nasıl mümkün olacaktı ayrı ama İngiltere'nin de politikası bu yönde. 2004'te İngiltere Iraklı teröristlerin taleplerini kabul etmeyince İngiliz rehinenin başı kesildi. O İngiliz rehine İsrail vatandaşı olsaydı bugün hayatta olurdu. Çünkü Yahudilik inancında bir hayat kurtaran tüm dünyayı kurtardı sayılır."
Uri Dromi, yazısında "Peki Şalit anlaşması bir zayıflık işareti mi?" diye soruyor ve şöyle yanıt veriyor:
"Hizbullah'ın Genel Sekreteri Nasrallah, 'Biz kazanacağız çünkü İsrailliler yaşamayı, biz ölmeyi seviyoruz' demişti. Gerçekten biz hayatı seviyoruz. Bu yüzden Şalit için yüksek bir bedel ödedik. Şalit'in dönüşü İsrail'i güçlendirecek. Dayanışma ruhunun yenilenmesi İsrail halkının İsrail ordusunun arkasında durması, ödenen bedele değiyor."
'İsrail değişmeli'
Financial Times, başyazısında, takas anlaşmasının İsrail'le Filistinliler arasındaki ilişkilerin geleceğinde önemli bir değişiklik yaratmayacağını belirterek şöyle diyor:
"İsrail, Filistin topraklarını sömürgeleştirmeye devam ettiği sürece Filistinli liderleri görüşme masasına dönmeye ikna etmek imkansız olacak. İsrail Başbakanı bunu çok iyi biliyor. Eğer bir ilerleme olacaksa Netanyahu'nun bu yıkıcı politikayı değiştirmesi lazım. Aksi halde Şalit'in, serbest bırakılmasının uzlaşma ihtimalini artırması umudu bir dilek olarak kalmaya devam eder."
Independent ise başyazısında şöyle diyor:
"En büyük tehlike serbest bırakılan Filistinlilerin yeniden terör eylemlerine girişmesidir. Ama tüm tehlikelere rağmen takas anlaşması görüşmelerin bir yıldan uzun bir süredir yapılamadığı bir ortamda iyi bir işaret. Tutsakları serbest bırakmak kolay bir karar değil. Ama Kuzey İrlanda örneğinde gördüğümüz gibi sık sık barış sürecinin önemli bir parçası oluyor. Herhangi bir ilerleme, hiçbir gelişme olmamasından iyidir."
'Almanya ve Fransa kurtara fonunda anlaştı'
Guardian gazetesi, diplomatik kaynaklara dayanarak Almanya ve Fransa'nın bu hafta sonu yapılacak G20 liderler zirvesi öncesinde, borç krizini sona erdirme planlarının önemli bir parçasını oluşturan euro bölgesi kurtarma fonunun büyüklüğünün 2 trilyon euroya çıkarılması konusunda görüş birliğine vardığını aktarıyor.
Financial Times gazetesi de Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin euro bölgesi liderlerinin zirvede borç krizinin çözümü konusunda cesur kararlar alamaması halinde Avrupa Birliği'nin riske gireceği uyarısında bulunduğunu aktarıyor.
Merkel'in zirvede anlaşma konusunda büyük beklentilere girilmemesi yolunda mesajlar verdiğine dikkat çeken gazete Sarkozy'nin tamamen zıt bir yaklaşımla, 'Görülmedik bir mali kriz, bizi önümüzdeki günlerde önemli, çok önemli kararlar almaya sevk edecek' dediğini belirtiyor.
Daily Telegraph ise manşetinde İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervyn King'in uyarılarına yer veriyor.
'Sorun aşırı harcama'
King'e göre, İngiltere dünya ekonomisindeki yapısal kriz nedeniyle risk altında ve sorunu çözmek için zaman daralıyor. Merkez Bankası Başkanı'na göre, rekor derecede düşük faiz oranları, piyasaya para pompalanması ve diğer acil önlemlere karşın hükümetler krizin temelini oluşturan aşırı harcama sorununa çözüm getiremediler.
Liderler, bankacılık sistemi ve Yunanistan gibi borca batmış ülkeleri desteklemeye yönelik olağanüstü önlemlerde anlaşsalar bile küresel istikrara yönelik tehdidi ortadan kaldıramayacaklar. Batılı ekonomiler aşırı harcamayı dizginleyemezlerse daha büyük borç krizleri doğacak bu da uzun daha vadede daha düşük büyüme oranları anlamına gelecek.