BIST 9.890
DOLAR 35,32
EURO 36,76
ALTIN 2.961,80
HABER /  GÜNCEL

18 yıl aradan sonra gelen adalet

İngiltere'de 1993 yılında bir saldırıya kurban giden Stephen Lawrence adlı siyah gencin dün sonuçlanan davasında zanlılar 'ırkçı cinayet'ten hüküm giydi. Davanın sonuçlanması İngiltere'de büyük yankı uyandırdı.

Abone ol

İngiltere'nin yakın tarihinde kamuoyunda en çok tartışma yaratan cinayet davalarından biri dün, 18 yıl önce siyah bir genci öldürdükleri iddia edilen iki adamın suçlu bulunmasıyla sonuçlandı.

Stephen Lawrence adlı siyah genç 1993 yılında bir otobüs durağında beklerken bir grup beyaz gencin ırkçı saldırısına uğramış ve bıçaklanarak öldürülmüştü.

Londra polisinin ilk aşamada açtığı cinayet soruşturması başarısızlıkla sonuçlanmış ve bunun üzerine Stephen Lawrence'ın ailesi, öldürülen kişi bir siyah olduğu için polisin ilgisiz ve yetersiz kaldığını savunmuştu.

Londra polisinin Lawrence vakasını ele alış biçimi hakkında açılan bağımsız bir soruşturma 1999 yılında sonuçlandı.

Açıklanan raporda, polisin ''kurumsal olarak ırkçı'' davrandığı sonucuna varılmıştı.

Stephen Lawrence'ın annesi, oğlunu öldürenlerin yakalanıp yargılanması için yeterli kanıtın ve görgü tanığı ifadesinin varolduğunu savunarak bir

kampanya yürüttü.

Aradan 18 yıl geçtikten sonra, David Norris ve Gary Dobson adlı iki zanlı Londra'da bir mahkemede suçlu bulundu.

Zanlılardan birinin ceketine sıçradığı belirtilen kan lekesi ve DNA testlerinde bu lekenin Stephen Lawrence'a ait olduğunun kesinleşmesi, davanın seyrinde kilit rol oynadı.

Mahkeme yargıcı, masum olduklarını iddia eden Norris ve Dobson'ın cezalarını çarşamba günü açıklayacak.

Kamu vicdanında yara açan dava

İngiltere gazeteleri, ülke yakın tarihinin büyük tartışma yaratan ırkçı cinayet davasına dair haberlere geniş yer ayırdılar.

Habere sayfalar ayıran gazeteler, toplum vicdanında kapanması zor yaralar bırakan bu cinayet davasının, İngiltere'nin ırkçılıkla yüzleşmesi açısından bir dönüm noktası olduğu konusunda hemfikir.

Daily Telegraph gazetesi, İngiltere'nin yakın tarihinde çok az olayın kamu düzenini, mimar olmak isteyen 18 yaşındaki bu gencin sırf derisinin rengi yüzünden öldürülmesi kadar etkilemiş olduğunu yazıyor.

"Adalet tecelli etti, fakat bize pahalıya mal oldu" diyen gazete, polisin vakayla ilgili olarak ilk aşamada açtığı cinayet soruşturmasının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine ailenin polis aleyhinde yaptığı başvuruya da değiniyor.

"Kurumsal ırkçılık"

Lawrence ailesinin, "Polisin öldürülen kişi bir siyah olduğu için ilgisiz ve yetersiz kaldığı" şeklindeki şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma 1999 yılında sonuçlanmış ve açıklanan raporda, İngiliz polisinde "kurumsal ırkçılık" olduğu ifade edilmişti.

Daily Telegraph, polisin 18 yıllık bu davadan çıkardığı derslerin en başında, bir cinayeti, öldürülenin kimliğine bakmaksızın bir cinayet olarak değerlendirmek olduğunu da yazıyor.

Times gazetesi de, İngiltere'deki etnik azınlıkları ülkeye yabancılaştıran olayların başında geldiğini belirttiği davanın, şimdiye kadar pek çokları için "siyah bir kişiyi zevk için öldürebilir ve yakayı sıyırabilirsiniz" anlamına geldiğini ifade ediyor.

"İngiltere artık daha iyi bir yer"

Gazete için bir yorum yazısı kaleme alan, 1999 yılının içişleri bakanı Jack Straw, Lawrence ailesi sayesinde, İngiltere'nin daha iyi bir yer haline geldiğini belirtiyor.

20 yıl önce genç ve siyah olmanın pek de iyi bir şey olmadığını belirten eski bakan, "polis size karşı en iyisinden kayıtsız kalır, sıklıkla da düşmanca davranırdı. Irkçılık açıktan sergilenirdi." diyor.

Polise "kurumsal ırkçılık" suçlamasını yönelten soruşturmanın başlatılması, içişleri bakanlığı döneminin en önemli kararıymış, Straw'a göre.

Soruşturmanın ardından polisin ülkenin etnik farklılığını yansıtan bir yapıya kavuşmasını sağlamaya çalıştığını belirten Straw, bunda kısmen başarılı olunduğunu da ifade ediyor.

"Diğer suçlular da ceza almalı"

Cinayet soruşturmasının 18 yıl boyunca hangi aşamalardan geçtiğini kamuoyunda yarattığı tartışmalarla birlikte ayrıntılı bir şekilde aktaran Independent habere 11 sayfadan fazla ayırmış.

Gazete, manşetine Lawrence'ın babasının, cinayete karışan diğerlerinin de adalet önüne çıkarılması isteğini taşıyor.

Stephen Lawrence'ın sanata ilgili ve sporda başarılı iddialı bir genç olduğu belirtildikten sonra, siyah gencin ailesinin oğullarının mimar olma isteğini gerçekleştirme yerine, İngiltere'deki ırkçı hoşgörüsüzlük ve şiddetin sembolü olmasından duyduğu üzüntü de ifade edilmiş.

Gazetenin yazarı Brian Catchart, ise Lawrence cinayetinin İngiltere'nin ırkçılık konusundaki inkârını sona erdirdiği fikrini özetle şöyle işliyor:

"Lawrence'ı kimin öldürdüğü 18 yıl sonra bugün, hâlâ çok önemli bir anlam taşıyor. Ancak bu davanın önemi, katillerin bu kadar süre adalet önüne çıkarılmamış olmasından ileri gelmiyor. Maalesef, ülkede çözülememiş çok vaka var. Lawrence ismini, 1993 yılında henüz doğmamış olanların dahi bilmesini sağlayan, cinayetin ve ele alınmasının bize ırkçılık konusunda öğrettikleri. Bu davanın ortaya çıkardıkları ırkçılığı bitirdi mi? Hayır! Fakat, kamuoyunda yaşanan tartışma, bu davadan sonra yeni ve daha sağlıklı bir mecrada yürütülmeye başlandı."

Guardian ise, mahkûmiyet kararlarının, soruşturmanın bittiği anlamına gelmediğinin altını çiziyor. "Henüz cezalar açıklanmadı ve cinayete başka kişilerin dahli araştırılıyor." diyor gazete.

Adaletin geç gelmiş olması polisin geçmişte cinayeti aydınlatamamış olmasını da değerlendiren gazete, nihayetinde "İngiliz adalet sisteminin hatalarını düzeltecek kadar" güçlü olduğunu da savunuyor.