Guardian yazarı neden Türkiye'yi Honduras'a benzetti?, Suriyeli milletvekili: Esad rejiminin en fazla üç ayı var, Tahran'da iktidar mücadelesi ve Dünya Bankası'ndan uyarı: Krize hazırlık yapın.
Abone olGuardian yazarlarından Jonathan Steele, Suriye'deki gelişmelerle ilgili bir propaganda savaşı yaşandığını ve Batı medyasının bu savaşın ön saflarında yer aldığını savunan bir makale kaleme almış.
Steele, "Saygın bir kamuoyu araştırması, çoğu Suriyeli'nin Beşar Esad'ın Cumhurbaşkanı olarak kalmasını desteklediğini gösteriyor. Sizce bu büyük bir haber olmaz mı? Özellikle de, Suriye'deki krizle ilgili egemen anlatımdan farklı bir şey söyleniyorsa ve medya için beklenmeyen bir olgu, açıkça görülenden daha çok haber değeri taşıyorsa." diye soruyor.
Steele, "Ama ne yazık ki, her durumda böyle olmuyor. Süregiden bir krizin anlatımı adil olmaktan çıkıp, bir propaganda silahına dönüşürse, rahatsız eden gerçekler gizleniyor." diyor.
'Görmezden gelinen' Suriye araştırması
Guardian yazarı, Yougov adlı kuruluşun yaptığı araştırmaya göre, Suriyeliler'in yüzde 55'inin Esad'ın görevde kalmasını istediğini söylüyor. Ancak, Steele bu araştırmanın Esad'ın gitmesini isteyen bütün Batı ülkelerinin medyalarında yer bulmadığını belirtiyor.
Steele, taraflı yayınların Arap Birliği'nin gözlem misyonuna da zarar verdiğini belirtiyor ve "Misyonun 165 üyesinden birinin eleştirileri manşetlere taşındı. Misyona karşı çıkanlar büyük olasılıkla, gözlemcilerin şiddetin artık sadece rejim güçlerinden kaynaklanmadığını, barışçıl gösterilerin ordu ve polis tarafından acımasızca bastırıldığı imajının aslında yanlış olduğunu rapor etmesinden kaygılandılar." diyor.
Honduras-Türkiye benzetmesi
Jonathan Steele, Suriye'ye yabancı askeri müdahaleninse çoktan başladığı görüşünde. Steele, müdahalenin Libya örneğindeki gibi değil, soğuk savaş dönemindeki gibi yapıldığını anlatıyor ve şöyle devam ediyor;
"Ronald Reagan'ın, Kontralara verdiği desteği hatırlayın. Reagan, Honduras'taki üslerinden, Nikaragua'daki Sandistalar'a saldırılar düzenleyip devirmeleri için Kontraları eğitip, silahlandırmıştı. Şimdi Honduras'ın yerine Türkiye'yi, sözde Özgür Suriye Ordusu'nun kurulduğu güvenli bölgeyi koyun. Batı medyasının bu konudaki sessizliği de dramatik. Hiçbir haberci, Eski CIA Ajanı Philip Giraldi'nin geçtiğimiz günlerde yazdığı önemli makaleyi takip etmedi. Giraldi, NATO üyesi Türkiye'nin Washington'ın aracısı haline geldiğini ve işaretsiz NATO uçaklarının İskenderun'a Libyalı gönüllüleri ve Kaddafi'nin cephaneliğinden alınan silahları taşıdığını yazdı. Giraldi ayrıca Fransız ve İngiliz özel güçlerinin bölgede olduğunu, CIA ve Amerikalı özel güçlerin de muhabere ve istihbarat malzemesi verdiğini söyledi."
'Esad rejiminin üç ay ömrü var'
Daily Telegraph da dünya haberleri sayfalarında, Esad rejimini terk edip, Mısır'ın başkenti Kahire'ye giden Suriyeli bir milletvekilinin sözlerine yer veriyor.
Ülkedeki şiddet olaylarının odak noktalarından Humus kentinin milletvekili İmad Galyun, Beşar Esad'ın üç ay içinde görevi bırakmaya zorlanacağını söylüyor.
Galyun, "Rejim ekonomik anlamda iki aydan daha fazla tutunamaz. Siyasi anlamda da iki aydan fazla görevde kalamaz. Benim tahminim rejim en fazla üç ayda çöker" diyor.
Ancak gazete, diplomatların ve hatta muhalif eylemcilerin Suriye'deki güç dengesinin, Esad lehine olduğuna inandığını aktarıyor.
Fakat Daily Telegraph, "Ama rejimin imkânlarının eridiği de açıkça ortada. Dış yatırımcının kaçmasına, ambargolar da eklenince elektrik sıkıntısı yaşanmaya başlandı ve dükkânlarda fiyatlar arttı" diye de ekliyor.
Tahran'da 'iktidar mücadelesi'
Daily Telegraph'ın yine dış haberler sayfasında dikkat çeken bir haber de, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'a atfedilen açıklamalarla ilgili.
Batılı diplomatlara dayandırılan habere göre, Ahmedinejad sertlik yanlısı dini lider kadrosunu, Mart'ta yapılacak parlamento seçimi öncesi konumunu zayıflatmak için, kasten Batı'yla bir çatışmayı kışkırtmakla suçladı.
Hatta Ahmedinejad, geçtiğimiz günlerdeki bir toplantıda, Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney'in danışmanlarını "Bir grup çılgın" diye tanımladı.
Haberde görüşlerine yer verilen Batılı bir diplomat da, "İran'da Batı'ya herhangi bir ödün verilmesine karşı çıkan dini liderle, daha pragmatik davranmak isteyen ve İran'ın zaten kırılgan durumda olan ekonomisine zarar vereceğini bildiği için Batı'yla açık bir çatışmadan kaçınan cumhurbaşkanı arasında büyük bir iktidar mücadelesi yaşanıyor." diyor.
'Binlerce ölüm önlenebilirdi'
Guardian'ın manşetine taşıdığı haber, yardım kuruluşları Save the Children ve Oxfam'ın yayımladığı bir rapora dayandırılıyor.
Raporda özetle, "Uluslararası toplum, yardım kuruluşları ve bağışçı hükümetler, yaklaşan krizi gösteren açık işaretleri doğru okuyup, daha çabuk harekete geçseydi, Doğu Afrika'da yaşanan kuraklıkta onbinlerce kişinin ölümü önlenebilirdi." deniyor.
Çalışmada, yaklaşan krizin işaretlerinin Ağustos 2010'da görülmeye başlanmasına karşın, tam bir yardım operasyonunun Temmuz 2011'e dek organize edilmediği vurgulanıyor.
Haberde ayrıca, geçen yıl Somali, Kenya ve Etiyopya'yı etkileyen krizde, çoğu beş yaşın altındaki çocuklar olmak üzere, 50 ila 100 bin kişinin öldüğü hatırlatılıyor.
Dünya Bankası'ndan uyarı
Financial Times, Dünya Bankası'nın kalkınmakta olan ülkelere yaptığı bir uyarıya yer veriyor.
Dünya Bankası, Avrupa'daki kamu borcu krizi büyüdüğü takdirde, 2008 ve 2009'dakine benzer bir küresel ekonomik krizin yaşanabileceğini ve kalkınmakta olan ülkelerin bu duruma karşı plan yapmak için adımlar atması gerektiğini söylüyor.
Bankanın Makroekonomi Departmanı Başkanı Andrew Burns, "Kalkınmakta olan ülkeler en iyi senaryonun yaşanacağını ummalı ve en kötü senaryolara göre hazırlanmalı. Kriz büyürse, etkilenmeyecek kimse olmayacak. Kalkınmakta olan ve kalkınmış ülkelerin ekonomik büyüme oranları 2008 ve 2009'daki kadar, hatta daha fazla düşebilir" diyor.