BIST 9.238
DOLAR 34,47
EURO 36,41
ALTIN 2.908,34
HABER /  GÜNCEL

18 Ocak 2011 Basın Özeti

Tunus'ta diktatörlük son bulmadı, Nahda lideri Reşit Gannuşi ile mülakat, Yükselen güç: Çin, Erdoğan'ın Newsweek makalesine Financial Times'ın yorumu, İngiltere'de ucuz içkiye yasak geliyor.

Abone ol

İngiltere gazetelerinde bu sabah Irak savaşına giden süreçteki kararların ele alındığı Chilcot soruşturmasına ilişkin yeni bir gelişme göze çarpıyor.

Gelişmenin ardında Irak'ın 2003 yılındaki işgali sırasında hükümetin hukuk işlerinden sorumlu bakanı Lord Goldsmith’in, Chilcot soruşturmasına ilettiği yazılı beyan var. Independent gazetesi eski bakanın ifşa ettiği gerçeklerin soruşturmaya yeni bir boyut getireceği görüşünde. Lord Goldsmith, söz konusu beyanında dönemin başbakanı Tony Blair'in Irak savaşına ilişkin hukuki tavsiyeleri yansıtmadığını söyledi.

Independent'a göre Blair, soruşturma kapsamında ikinci kez bu Cuma günü tanık sandalyesine oturması öncesinde baskı altında kaldı.

Lord Goldsmith, Blair'in Parlamentodaki işgalin meşruiyetine ilişkin yaptığı açıklamaların, kendisine verilen tavsiyeyle uyuşmadığını anlattı ve Blair'in açıklamalarından "rahatsız olduğunu" söyledi.

Buna göre Lord Goldsmith, savaştan iki ay önce Blair'e BM kararı olmaksızın yapılacak bir işgalin hukuki olmadığını tavsiye etti.

Ancak Blair ertesi gün, milletvekillerine yaptığı açıklamada bir saldırının meşru kabul edilebileceği "koşullar" olduğunu söyledi.

Tony Blair'in Cuma sabahı yapılacak sorgusunun dört buçuk saat kadar sürmesi planlanıyor.

‘Tunus diktatörlükten kurtulmadı’

Devlet Başkanı Bin Ali'nin sokak gösterileriyle görevden indirildiği Tunus'ta yeni ulusal birlik hükümeti konusunda anlaşma sağlandığı haberleri gazetelerde geniş yer buluyor.

Ancak Guardian yazarlarından Brian Whitaker'ın aktardığına göre halk bu haberi öyle büyük bir coşkuyla karşılamadı.

Whitaker'a göre yeni hükümete çok sayıda muhalif isim de dahil edilmiş olsa da son haftalarını Bin Ali'den kurtulma mücadelesiyle geçiren Tunuslular, hayal kırıklıklarını gizlemiyor.

Eski rejimde yer almış bir çok yüze rastlandığı özellikle savunma, içişleri maliye ve dışişleri gibi kilit bakanlıkların bu çevrelerin elinde olduğunu söylüyorlar.

Guardian yazarı, asıl 69 yaşındaki Başbakan Muhammed Gannuşi'nin uzun zamandır Bin Ali'ye sadık bir isim olduğunu, Tunus'ta başkanın her dediğini kabul etmesi dolayısıyla "Bay Evet, Evet" olarak bilindiğini aktarıyor.

Yazara göre bu sıradan Tunus vatandaşları için kaygı verici bir işaret. Sosyal paylaşım ağında görüşlerini paylaşan bir sendikacının ifadesiyle "Tunus diktatörden kurtuldu ama diktatörlükten henüz kurtulabilmiş değil."

Nahda lideri Gannuşi’yle mülakat

Bu sözler, Financial Times gazetesinde Roula Khalaf ve Ferid Şemseddin'in haberinin de başlığı.

Muhabirlere mülakat veren sürgündeki Nahda - Devrim partisinin lideri Reşit Gannuşi'ye göre "geçmişten topyekûn bir kopuş şart." Gannuşi, kısa süre önce yeni süreçte yer almak için ülkesine dönüş hazırlığı yaptığını duyurmuştu.

Mülakata göre İslamcı Nahda partisinin seksenli ve doksanlı yıllarda Bin Ali rejimince ezilmesiyle Londra'da sürgünde yaşamaya başlayan Gannuşi, geride bıraktığı ülkesinde köklü değişiklikler olduğunun farkında. Önde gelen bir İslam düşünürü olarak görülen Gannuşi, Nahda fikrini tanıma fırsatı bulamamış yeni nesiller olduğunu ve Nahda'ya olan ilgiyi ancak seçimlerin belirleyebileceğini söylüyor.

Öte yandan Gannuşi, siyasette yer almak gibi kişisel bir arzusunun bulunmadığının altını çiziyor ve "Nahda içinde siyasi aktivitizme çok daha uygun yeni nesiller bulunduğunu" belirtiyor.

Makalede Gannuşi'nin bir çok kitabının Türkçe'ye çevrildiğine, Türk İslamcıların modern görünümüne katkı sağladığına dikkat çekiliyor ve Gannuşi'nin radikal çevrelerin laik olduğu yolundaki eleştirilerine hedef olduğu belirtiliyor.

Makalede ayrıca Nahda'nın El Kaide'nin daha esamesi okunmazken Arap dünyasının önde gelen İslam hareketi olduğu vurgulanıyor. Bin Ali rejimi sırasında 30 bin üyesi hapse atılan partinin bini aşkın üyesi de yurtdışına kaçmıştı. Gannuşi, üç kez ömür boyu hapse çarptırıldıktan sonra "özgürlüğünü savunmak için" Avrupa yolunu tuttuğunu söylüyor.

‘Türkiye, artık yalvaran ülke değil’

Financial Times, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Newsweek dergisinde dün yayımlanan makalesine ilişkin bir habere yer veriyor. Gazeteye göre Başbakan Erdoğan, makalesinde Avrupa Birliği'ni "yaşlanmakta" ve "komada" şeklinde ifadelerle tanımlayarak üyelik görüşmelerinin yavaş ilerlemesi karşısında Ankara'nın sabrının tükenmekte olduğunun altını çizdi.

Gazeteye göre Erdoğan makalesinde Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle bağlarının hızla bir dönüm noktasına yaklaşmakta olduğuna işaret etti ve Türkiye'nin artık Avrupa Birliği'nin kapısında yalvaran bir ülke olmadığı uyarısında bulundu.

Financial Times'ın yer verdiği satırlar şöyle: Mali kriz Avrupa'nın dinamizm ve değişime duyduğu ihtiyacı ortaya koydu: Avrupa istihdam piyasaları ve sosyal güvenlik sistemleri komada. Ekonomiler duraklama içinde. Avrupa toplumları ise yaşlanıyor.

Gazete, Ankara'nın Avrupa Birliği'yle soğuyan ilişkilerinin, Orta Doğulu komşularına ve G20 güçlerine yöneldiği algısını beslendiğine dikkat çekerken Erdoğan'ın Türkiye'nin yeni dış politikasına ilişkin tanımlamasını aktarıyor ve bunun "küresel düzenin yeni bir vizyonuna dayalı reel politika" olduğunu söylediğini yazıyor.

İngiltere’nin yoksulları

Guardian gazetesine göre İngiltere'de enflasyon en çok en yoksulları vuracak.

Guardian, İngiltere'de en yoksulların sayısının yedi milyona ulaştığını ve önümüzdeki on yıl içinde bu kişilerin gelirlerinin yüzde 10 küçüleceğini yazıyor.

Gazete bu durumun sebebini gıda, yakıt ve giyim mallarının fiyatlarındaki artışla açıklıyor.

Yükselen güç: Çin

Financial Times'ın manşeti Çin. Gazeteye göre Çin, son iki yıl içinde kalkınmakta olan ülkelere Dünya Bankası'ndan çok daha fazla kredi verdi. Gazete, bunun Pekin’in doğal kaynakları elde etmeye yönelik ekonomik menzili ve gücünün ulaştığı boyutların kesin göstergesi olduğunu yazıyor.

Financial Times'ın araştırmasına göre Çin Kalkınma Bankası ile Çin İhracat- İthalat Bankası, 2009 ve 2010 yıllarında kalkınmakta olan ülke hükümetleri ve şirketlerle en az 110 milyar dolar değerinde kredi anlaşması imzaladı. Dünya Bankası'nın buna eşdeğer kolları, 2008 ortasından 2010 ortasına kadar 100 milyar dolarlık kredi taahhüdünde bulundu.

Apple’ın geleceği

Times gazetesi ise manşet haberinde dünyanın en büyük teknoloji şirketi Apple'ın patronu Steve Jobs'un sağlık sorunlarını gerekçe göstererek izin almasıyla hisse senetlerinin düştüğünü aktarıyor.

Gazeteye göre karar, şirketin yönetimine ilişkin ciddi soruların gündeme gelmesine neden oldu. Apple, Jobs'un idaresinde milyonlarca insanın müzik dinleme, cep telefonu ve kişisel bilgisayar alışkanlıklarını kökten değiştirmişti.

Jobs iki yıl önce de karaciğer nakli nedeniyle görevine ara vermişti. Jobs'un yokluğu sırasında yerine baş operasyon şefi Tim Cook vekalet edecek ama bu yokluğun, dünya genelinde 7,5 milyon satan iPad'in yeni sürümünün piyasaya çıkışını nasıl etkileyeceği bilinmiyor.

İngiltere’de ucuz içkiye yasak

Daily Telegraph gazetesinin manşetinde yer alan "Ucuz içki satışına yasak" başlıklı habere göre İngiltere'de iktidardaki koalisyon bugün süpermarketlerde, dükkanlarda ve barlarda ucuz içki satışını ilk kez olmak üzere yasaklamaya yönelik planları ilan edecek.

Bakanlar, bayilerin, müşterilerine ödedikleri vergiden daha düşük fiyattan içki satabilmelerini önleyecek bu önlemlerle, aşırı alkol tüketimiyle mücadele kampanyası kapsamında ilk adımı atacak.

Bazı Muhafazakar partili milletvekilleri, önlemlerin işe yaramayacağını savunsalar da hükümet kaynakları, asgari fiyatlandırma prensibinin, daha sıkı önlemlerin önünü açacağı görüşünde. Koalisyon, ucuz içki promosyonlarıyla mücadele sözü vermişti.