İngiliz basınının Başbakan Cameron'ınİskoçya'nın bağımsızlğına karşı konuşmasını değerlendirmesi; Batı'nın Suriye'ye insani müdahale iddiası 'samimiyetsiz'; İran'a karşı askeri müdahale 'Hamaney'in işine gelir'.
Abone olİngiliz basını, İngiltere Başbakanı David Cameron'ın İskoçya'da yapılacak bağımsızlık referandumu ile ilgili konuşmasını başyazılarında değerlendiriyor.
Independent, Britanya'da birliğinin korunması için startın verildiğini yazıyor.
Gazeteye göre, 2014 yılında yapılması planlanan bağımsızlık referandumunda "Hayır" oyu vermeleri karşılığında İskoçlara daha fazla yetki devri vadeden Cameron'ın konuşması siyasi bir denge yakalamayı hedefleyen, incelikle atılmış doğru bir adım.
Britanya'da birliğin faydaları
Independent, giderek daha fazla küreselleşen, rekabetin arttığı belirsizliklerle dolu bir dünyada birlikte olmanın, tarihsel sınırlara çekilmeye öykünen içe kapanmacı yaklaşımlardan çok daha faydalı olduğunu da savunuyor.
Times gazetesi ise David Cameron'ın konuşmasında, İskoçya'nın Britanya'ın parçası olarak kalmasının pratik, ekonomik ve duygusal nedenlerini güçlü bir şekilde sıraladığını yazıyor ve şöyle devam ediyor:
"Cameron'ın önündeki en zorlu görev, İskoçların bağımsızlığa "Hayır" demesinin faydalarını ortaya koyan savları sıralamak değil. İngiltere başbakanı, İskoçya bölgesel hükümetinin Başbakanı Alex Salmond'ın, referandumda hem bağımsızlığın hem de daha fazla yetki devrinin aynı anda oylanması ısrarını bastırmak zorunda."
Guardian gazetesi ise başyazısında, genel olarak karşısında durduğu Cameron'ın bu kez yapabileceğinin en iyisini yaptığını belirtiyor.
"İskoçya bağımsızlığına karşı başka seslerde yükselmeli"
Gazete, Cameron'ın muhafazakâr bir İngiliz başbakan olarak, şimdiye kadar İskoçya'ya gidip, bölgesel hükümetin Başbakanı Alex Salmond ile karşı karşıya gelmekten çekindiğini ancak referandum konusunda İskoçları etkileme niyetiyle bu kez riski göze alarak bölgeyi ziyaret ettiğini ifade ediyor ve ekliyor: "Başbakan bu tür ziyaretleri tekrar tekrar yapmaya devam etmeli."
Ancak gazeteye göre, Cameron İskoçya'nın bağımsızlığına karşı bir mantık savaşını tek başına kazanamaz. Diğer partiler de ona katılmalı ve İskoçya'nın bağımsızlığına karşı seslerini daha gür çıkarmalılar.
Son olarak Financial Times gazetesi ise İskoçların bugünün İngiltere'sindeki hayatlarının çoğunda İskoç, bazı anlarında Britanyalı ve kalan bazı anlarında ise Avrupalı kimlikleriyle yaşayabildiklerini ancak bu zenginliğin, Alex Salmond'ın dar milliyetçiliği altında kaybolacağını savunuyor.
Referandumda oylanacakları belirlemek
Fakat Financial Times'a göre, Britanya'nın bütünlüğünü savunmak, bir ya da iki iyi konuşma ile yapılabilecek bir şey değil.
"İngiltere hükümeti Salmond'ın referandumda bağımsızlık ile birlikte daha fazla yetki devrini de bir seçenek olarak oylanması isteğine karşı çıkmakla doğru bir şey yaptı." diyen gazete, böylesi bir referandum seçeneğinin, bağımsızlığa "Hayır" oylarını böleceğine işaret ediyor.
İngiltere basınının Suriye konusundaki değerlendirmeleriyle devam ediyoruz.
"Rusya Suriye tutumunu değiştirebilir"
Daily Telegraph gazetesi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Suriye'yi kınayan karar tasarısını veto eden Rusya'nın uluslararası baskı karşısında, bu tutumundan geri adım atmaya hazır olduğunu yazıyor.
Rusya'nın muhtemel tutum değişikliğini Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe'in bu yöndeki sözlerine dayandıran gazete, Güvenlik Konseyi'ndeki vetoların Batılı devletlerde büyük hayal kırıklığı yarattığını belirtiyor.
Gazete ayrıca, Rusya ve Çin'in, geçen yıl Libya konusunda alınan Güvenlik Konseyi kararının ardından rejim değişikliği ve askeri müdahalenin gelmesinden dolayı, aynı adımlara Suriye konusunda izin vermek istemediklerini de ifade ediyor.
"Batı'nın insani müdahale iddiası inandırıcı değil"
Guardian gazetesinde Suriye konusunda bir değerlendirme kaleme alan Kevin Ovenden ise, onlarca yıl boyunca tiranlara silah satan Batılı devletlerin insani müdahale iddialarının inandırıcı olmadığını savunuyor.
Rejim değişikliği çabasının kendi başına toplumlara kabul ettirilemeyeceğini yazan Ovendan, kamuoyunun buna insani müdahale adı altında ikna edilmeye çalışıldığını bunun için de Suriye'de yaşanan acıların kullanıldığını belirtiyor.
Guardian yazarı şöyle devam ediyor:
"Bu noktaya daha önce de gelmiştik. Libya'daki savaşın ölümleri durdurmak için yapıldığı söylenmişti. Fakat NATO bombalamaları da dâhil olmak üzere, müdahale her iki taraftan da ölümlerin artmasına neden oldu. Tahminler ölümlerin 30 bine ulaştığına işaret ediyor. Sonuç da demokrasi ve insan haklarına saygının olduğu bir ülke olmadı. Uluslararası Af Örgütü, yeni rejimin birbirine rakip milis gruplarının işkence ve yargısız infazlara devam ettiklerini duyuran son insan hakları kuruluşu oldu. Çoğunlukla siyah Afrikalıların yaşadığı 30 bin kişilik Taverga kenti haritadan silindi fakat kameralar o sırada Libya'daki ihlalleri göstermeyi bırakmıştı."
Ovendan'a göre, Suudi Arabistan ve Bahreyn gibi ülkelerin, kendi demokrasi yanlısı protestocularını vururken, demokratik bir Suriye'nin dostuymuş gibi görünmeleri de, söylenenlerin samimiyetten ne kadar uzak olduğunun bir göstergesi.
"İran'la müzakereye şans verilmeli"
Independent ve Times gazetelerinde yer alan iki yorum yazısında, İran'a karşı askeri müdahale dışındaki seçenekler savunuluyor.
Independent'tan Adrian Hamilton, İran'la müzakerelere bir şans vermenin zamanının geldiğini belirtiyor.
"İran rejiminin nasıl çalıştığını takip edenler, ülkenin baskı altında genellikle daha güçlüymüş izlenimi vererek hareket ettiğini bilirler" diyen Hamilton, İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatma tehdidinden geri adım attığını, körfezde bu hafta sonu yapılması planlanan deniz tatbikatını iptal ederek Avrupa Birliği'nin müzakere önerisine olumlu yaklaştığının altını çiziyor.
Independent yazarına göre İran'la muhtemel bir anlaşmanın zemini, İran'a nükleer programının barışçıl amaçlar için kalmasını sağlayacak sıkı bir kontrol karşılığında uranyum zenginleştirme çalışmaları için izin vermekte yatıyor.
"Askeri müdahale Hamaney'in işine gelir"
Times gazetesinden Amir Tahiri ise, İran yönetici elitinin 1800 ylında Rusya'nın güneye doğru açılmasından, Irak'ın Arap ülkeleri ve Batı'nın yardımıyla İran'ı işgale kalktığı 1980 yılına kadar uluslararası ilişkilerde uzmanlaştığını belirtip özetle şöyle devam ediyor:
"İran hem uranyum zenginleştirme programında, hem de Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'nin uyguladığı yaptırımlara karşı en iyi savunmanın saldırı olduğuna karar verdi. Amerika Birleşik Devletleri ile sınırlı bir savaştan yenilmeden çıkmak ise İran'ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney'in son dönemde halka vaat ettiği zaferin üçüncü aşamasını oluşturacak. Bu nedenle de diplomatlara saldırı gibi provokatif eylemlerle Batıyı saldırıya kışkırtmaya çalışıyor."