İngiltere basınında Japonya'daki felaket: "Çerbobil benzeri bir faciayı önlemek için 48 saatten az bir zaman kaldı', 'Çin nükleer projelerini askıya alarak, nükleer enerjinin yeniden yükselişini engelliyor.
Abone olDaily Telegraph, Japonya'da Fukuşima nükleer santralından radyasyon sızıntısını önlemeye yönelik çabaların kritik bir aşamaya geldiğine dikkat çekiyor ve Fransız nükleer uzmanlara dayanarak Çernobil benzeri bir nükleer faciayı önlemek için 48 saatten az bir zamanın kaldığını belirtiyor.
Gazete dün kullanılmış yakıt çubuklarının muhafaza edildiği bir havuzun aşırı ısınma nedeniyle tamamen susuz kalmasından sonra felaketi önleme umutlarının azaldığını kaydediyor.
Bazı ülkelerin vatandaşlarına Tokyo'yu terk etme çağrısı yaptığını anımsatan Daily Telegraph, Avrupa Birliği'nin üye ülkelerden Japonya'dan ithal edilen gıda ürünlerine radyasyon incelemesi yapmasını istediğini belirtiyor.
Çin nükleer projelerini askıya aldı
Financial Times, manşetinde Japonya'daki krizin ardından Çin'in nükleer projelerini durdurduğunu aktarıyor.
Gazete Pekin Hükümeti'nin tüm yeni santrallere ilişkin onay sürecini askıya almasını, beklenmedik bir gelişme olarak niteliyor.
Financial Times, dünya genelinde santral projelerinin yüzde 40'ının Çin'de gerçekleştirilmesinin planlandığını belirterek, bu kararla ülkenin kalkına programında frene basıldığını vurguluyor. Gazete, 2009'da enerji tüketiminde ABD'den liderliği devralan Çin'in 2020'ye kadar elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde beşini nükleer santrallerden karşılamayı planladığını, hali hazırda bu oranının yüzde 2 olduğunu, kararın küresel anlamda nükleer enerjinin yeniden yükselişine darbe vuracağını kaydediyor.
Financial Times, Japonya'daki nükleer santral kazasının ardından Almanya'nın nükleer kapasitesinin üçte birini devre dışı bıraktığını, İspanya, İsviçre, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nin güvenlik standartlarını gözden geçirme kararı aldıklarını belirtiyor ve şöyle diyor:
"Santrallerin en az 40 yıl ömrü olduğu için, nükleer reaktörlerden vazgeçilip yerine termik ya da doğal gaz santrallerinin inşa edilmesi kararı gelecek yıllardaki küresel enerji ve çevre politikalarını etkileyebilir."
'Arap baharına kış tehdidi'
Financial Times, "Arap baharına kış tehdidi" başlıklı analizinde Libya ve Bahreyn liderlerinin, Mısır ve Tunus'taki benzer rejimlerin devrilmesinden sonra muhalefete büyük bir öfke ve intikam duygusuyla saldırıya geçtiğini belirtiyor. BM'de uçuş yasağı konusundaki müzakereler sürerken Kaddafi birliklerinin isyancıların kalesi konumundaki Bingazi'ye çok yaklaştığını kaydeden gazete şöyle diyor:
"Kaddafi'nin 40 yıllık yönetimine karşı başlattıkları ayaklanma sırasında ele geçirdiği bazı kasabaların kontrolünü kaydeben muhalefet Bingazi'yi kararlı bir şekilde savunacağını söylüyor. Diğer taraftan psikolojik savaşı şiddetlendiren Kaddafi yönetimi zaferin yakın olduğunda ısrarlı. Kaddafi'nin oğlu Seyfülislam Kaddafi, Fransız Televizyonu'na iki gün içinde herşeyin biteceğini söyledi. Libya'daki barışçıl gösteriler, silahlı ayaklanmaya dönüştü. Ordudan birçok subay ve askerin saf değiştirmesine rağmen, Kaddafi birliklerinin büyük üstünlüğü var.”
Financial Times, Bahreyn'deki ayaklanmanın da tehlikeli bir mezhep savaşına dönüşmeye başladığına dikkat çekerek şöyle devam ediyor:
"İktidardaki El Halife hanedanının Sünni taraftarlarıyla, ayrımcılığa son verilmesini ve anayasal monarşiye geçilmesini isteyen Şii protestocular çatışıyor. Bahreyn'in Sünni komşularının müdahalesi Şiilerin ağırlıkta olduğu İran'ın da dahil olabileceği daha geniş kapsamlı krize dönüşme tehlikesini beraberinde getiriyor. Suudi Arabistan'ın müdahalesi, Riyad'ın Körfez'deki hanedanlara destek olmaya kararlı olduğunu gösteriyor. Uzmanlara göre Suudi Arabistan bununla birlikte bu ülkelerde anayasal monarşi yönünde atılacak adımlara itiraz etmeyecek"
Daily Telegraph da başyazısında "Suudi Arabistan'ın Bahreyn'e destek için bu ülkeye asker göndermesinin Batı'nın çıkarlarına aykırı olduğunu belirterek şöyle devam ediyor:
"Çünkü bu Şii çoğunluğu daha da öfkelendirecek. Kendisini Şiilerin baş savunucusu olarak gören İran, onlar adına harekete geçerse, kriz Suudi Arabistan'la İran arasında bir çatışmaya dönüşebilir. Batı'nın petrol yolları kapanır. Bu aşamada Amerikan Başkanı Obama'nın müdahaleden başka şansı yok."
'Libya ikinci bir Irak olabilir'
Paris'teki Science Po, Siyasal Bilimler Enstitüsü'nden Prof. Zeki Laidi de Financial Times'taki makalesinde, Batı'nın müdahale etmemesi halinde Libya'nın yeni bir Irak'a dönüşeceğini savunarak şöyle diyor:
"Bugün müdahale etmezsek, Balkanlar'da olduğu gibi yarın müdahale etmek zorunda kalacağız. Tunus ve Mısır'daki ayaklanmalar sırasında skandal derecesinde kötü bir liderlik sergileyen Fransa Cumhurbaşkanı şimdi hem uçuşa yasak bölge hem de Libya muhalefetinin meşru temsilci olarak tanınması çağrısıyla öncü rol oynuyor. Amerikan Başkanı Obama'yla zıt bir tutum sergiliyor. Uçuş yasağı tartışması, Amerika'nın endişelerinden fazla etkilenilmesi nedeniyle rasyonel olmayan bir zeminde yürütülüyor.
“Obama ve uçuş yasağına destek vermeyen Angela Merkel dahil Avrupalı liderler tarihin yanlış tarafındalar. Sarkozy ve İngiltere Başbakanı Cameron ise doğru tarafında. Kaddafi'nin iktidarda kalabilmek için her yola başvurabileceğini ve halkını ezeceğini biliyoruz. Fransa'nın, uluslararası alanda risk almama tavrını bir uluslararası eylem ilkesine dönüştüren ve ekonomik gücünü diğerleri üzerinde baskı unsuru olarak kullanan Almanya'nın bu şok edici davranışını kınamaktan başka yapabileceği birşey kalmıyor. Merkel, Avrupa'nın küresel bir aktör olma umutlarını yok etti. Bu İngiltere'nin desteğiyle biraz rahatlasa da Fransa için büyük bir şok. Batı bundan pişman olacak"
Science Po'dan Prof. Zeki Laidi'nin Financial Times'taki makalesindeki satırları. Times gazetesi de başyazısında "Bingazi'den Bahreyn'e Obama büyük bir düş kırıklığı yarattı" diyor. Gazete, Obama'nın yönetimin özgürlük mücadelesi veren Araplara destek olmayarak Amerika'nın ağırlığını azalttığını ve itibarını zedelediğini savunuyor.
Guardian yazarı Seumas Milne ise, "Arapların kaderi Libya'da değil, Mısır'da belirlenecek" başlıklı yazısında "Eğer Mısırlılar gerçek bir demokratik sistem kurabilirse, bölgedeki tüm domino taşları sonunda devrilecek" diyor.