BIST 9.949
DOLAR 35,23
EURO 36,69
ALTIN 2.987,97
HABER /  GÜNCEL

17 Ağustos 2011 Basın Özeti

İngiliz gazetelerinde öne çıkan haber ve yorumlar: Facebook isyancılarına dört yıl hapis, Suriye tepkileri ciddiye almıyor, Keynes'in ruhu Euro bölgesinde...

Abone ol

İngiltere'de geçen hafta yaşanan olaylar sonrasında devam eden adli sürece dair dikkat çekici bir haber bugünkü İngiliz gazetelerinin hemen hepsinde yer aldı.

Daily Telegraph, haberi şu başlıkla verdi: "Facebook üzerinden isyana teşvikte bulunan iki gence dört yıl hapis".

Haberde, Chester ağır ceza mahkemesinin verdiği karara göre, 20 ve 22 yaşındaki iki kişi Londra'daki olayların başlaması ardından Northwich bölgesinde isyan çağrısı yaptıkları sebebiyle dört yıl hapis cezasına çarptırıldıkları söylenmiş.

Hapis cezasını veren hâkimin "ülkemizi toplumsal çılgınlığın sardığı bir anda yaptığınız bu çağrılar tüyler ürpertici" dediğinin belirtildiği haberde, iki gencin Facebook’ta yaptığı isyan çağrılara karşılık veren kimsenin olmadığı söylenmiş.

"Hâkimler sertleşiyor"

Guardian ise "Hâkimler sertleşiyor" başlığıyla verdiği konuyla ilgili haberinde dün açıklanan kararın ölçüsüz olduğu yönde eleştirilerin bazı sivil toplum kuruluşları tarafından dile getirildiğinin altını çizmiş ve ülkede geçen hafta yaşanan şiddet olaylarıyla ilgili yaklaşık 1300 kişinin hâkim karşısına çıktığı ve bunlardan 700 kadarının nezarette tutulduğunu belirtmiş.

Guardian'ın konuyla ilgili bir diğer haberinin başlığı ise "Polis'in akıllı telefonlara sızması isyanı zayıflattı".

Haberde İngiliz emniyetinin olayların ilk gününde gözaltına aldığı kişilerin telefonları üzerinden, aralarında Twitter'ın da yer aldığı sosyal iletişim ağlarına girerek, süren yazışma ve hazırlıkları takip edebildiği söylenmiş.

Guardian'ın haberinde emniyet yetkililerinin olaylar sırasında sosyal iletişim ağlarını devre dışında bırakmayı da düşündükleri ancak bu taleplerinin yasal olmaması sebebiyle iç işleri bakanlığı tarafından reddedildiği belirtilmiş.

"Suriye ciddiye almıyor"

Guardian’ın dünya haberlerine ayırdığı kısımda yer alan Suriye'yle ilgili haberin başlığı "Suriye Lazkiye ablukasına yönelik tepkileri ciddiye almıyor".

Liman kenti Lazkiye'nin dört gündür saldırılara sahne olduğu ve bu sebeple bölge ülkelerinin Şam'a uyarılarda bulundukları söylenen haberde, Türkiye'nin tepkisine de yer verilmiş.

Haberde Türk dış işlerinden ültimatom olarak değerlendirilebilecek bir açıklamanın yapıldığı ancak olası yaptırımların niteliğinin belirtilmediği söylenmiş.

Mart ayı öncesinden Şam-Ankara ilişkilerinin oldukça iyi seyrettiği hatırlatılan haberde iki ülke arasındaki gerilimin geçen haftalarda yükseldiği hatırlatılmış.

Guardian'ın haberinde ayrıca Ankara'nın sertleşen pozisyonunun ardından ABD dış işleri bakanı Clinton'ın bölge ülkelerinden Suriye üzerindeki baskıyı artırmaları yönündeki çağrısının geldiğine dikkat çekilmiş.

"Keynes'in ruhu Euro bölgesinde"

Financial Times'ın başyazılarından birinin başlığı "Keynes'in ruhu Euro bölgesinde".

Dün açıklanan Euro bölgesi ekonomik büyüme oranının son çeyrekte sadece yüzde 0,2, bölgenin en dinamik ekonomisi Almanya'nın ise yüzde 0.1 olmasını tüm Euro bölgesinin birlikte kemer sıkmasına bağlayan Financial Times, ekonomist Keynesci yaklaşımın "eğer herkes aynı anda erdemli davranmaya çalışırsa durgunluk ortaya çıkar" teziyle desteklemiş.

Tasarruf programlarının Euro bölgesinin güneyinde yer alan zayıf ekonomiler için kaçınılmaz olduğunun söylendiği başyazıda, aynı zorunluluğun ekonomik tabloları daha olumlu olan kuzey Avrupa ülkeleri için söz konusu olmadığı savunulmuş.

Güçlü ekonomilerde ortaya çıkacak talep artışının güney ekonomilerine destek olacağı belirtilirken hiçbir ülkenin mali toparlanma hızını düşürmesinin yalnızca kendi isteğiyle olamayacağının altı çizilmiş.

Yazı şöyle sona eriyor: Özellikle bono piyasalarında yaşanan karmaşadan en az hasarla çıkmak için Euro bölgesindeki ülkelerin birlikte hareket ederek, kısa vade yerine orta vadede mali konsolidasyonu hedeflemeleri gerekiyor.

Zira tasarruf yapma yönünde kararlılık ekonomik büyümeye zarar vermediği zaman daha gerçekçi bir hal alıyor.

"İsyancıların zaferi en kötü netice olur".

Libya'daki son gelişmeler hemen tüm İngiliz gazetelerinin dünya sayfalarında yer buldu.

Times'ın Libya haberinin başlığı "İsyancıların zaferi en kötü netice olur".

Kaddafi güçlerinin kontrolündeki Trablus'un rejim karşıtlarınca abluka altına alınmış olmasının, Kaddafi iktidarının devrilmesine sayılı gün kaldığı anlamına geldiğinin anlatıldığı haberde isyancıların ülke yönetimini ele alabilecek bir örgütlülükten uzak oldukları endişesine dikkat çekilmiş.

Bengazi'de bulunan bir batılı diplomatın, geçen ay isyancı liderlerden Abdül Fatih Yunus'un öldürülmesi ardından Ulusal Geçiş Konseyi içindeki fikir ayrılıkları ve iktidar kavgasının ortaya çıktığı yönündeki tespiti, aynı diplomatın şu sözleri eşliğinde verilmiş:

"Batılı gözlemciler şimdiye dek Libya'da var olan ciddi miktarda İslamcı örgütü ve Libyalı kabilelerin oynadığı büyük rolü görmemezlikten gelip, batı eğitimi almış "ağzı güzel laf yapan" Libyalı liberalleri dinlemeyi tercih etti."

Kaddafi sonrası oluşacak boşluğu kimin dolduracağı sorusu Daily Telegraph'ın başyazılarından birinde de ele alınmış.

Fatih Yunus'un öldürülmesinin, Libya'daki isyancıların ne istedikleri konusunda ciddi soru işaretleri doğurduğunun söylendiği başyazı "Libya'daki mücadele sona yaklaşmakta, ancak ortaya çıkacak yeni tabloyu kestirmek hiç de kolay değil." sözleriyle sona ermiş.

"Fukushima olayının ardındaki tartışmalı gerçek"

Independent gazetesinin iki tam sayfa ayırdığı özel haberi Japonya'da Mart ayında yaşanan nükleer felaketle ilgili.

David McNeill ve Jake Adelstein'ın araştırması sonrasında ortaya çıkan dosya, "Fukushima olayının ardındaki tartışmalı gerçek" başlığıyla sunulmuş.

Haberde ortaya atılan iddia, Japon hükümeti ve nükleer santrali işleten TEPCO şirketinin yaşanan nükleer felaketi depreme ve ardından ortaya çıkan tsunamiye bağlamalarına rağmen nükleer santraldeki soğutma sisteminin deprem sonrasında büyük zarar görmesi.

Gazetecilerin Fukushima santralinde çalışan kişilerle yaptıkları görüşmeler sonrasında ortaya çıkan bu tablo, hükümetin ve Tepco şirketinin nükleer santralin barındırdığı riske uygun önlemler almamış oldukları anlamına geliyor.

Ülkedeki nükleer santrallerin en eskilerinden biri olan Fukushima'da yaşanan nükleer sızıntı sebebiyle ilk alarmın tsunami tesisi vurmadan çalıştığına dikkat çekilen haberde, Japon hükümeti ve TEPCO şirketi üzerinde ciddi baskı oluşturabileceği belirtilmiş.