IMF'den '1930 bunalımı' uyarısı, Fransa'nın İngiltere'ye 'sözlü savaş' ilanı, Irak'ın ekonomik ganimeti savaşa karşı çıkan ülkelere ve İngiltere'de bankaların reform karşıtı lobisi.
Abone olGuardian, Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde'ın, ''ülkeler farklılıklarını bir yana bırakıp Avrupa'nın borç krizine karşı ortak önlem almazlarsa dünyanın 1930'lar benzeri bir bunalım riskiyle karşı karşıya olduğu'' uyarısını manşetine taşımış bu sabah.
Gazete, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının tırmandığı, İngiltere ile Fransa arasındaki ayrışmanın da derinleştiği bir dönemde dünya ekonomisine ilişkin en güçlü uyarının IMF Başkanı'ndan geldiğini kaydediyor.
İşbirliği yapmamanın ''içe dönme, yükselen korumacılık ve tecrit'' risklerini beraberinde getireceğini vurgulayan Lagarde, ''1930'larda yaşanan tam da budur, ardından geleni ise hiçbirimiz istemeyiz'' dedi.
Paris ile Londra arasındaki gerilimi tırmandıran gelişmeyi ise Daily Telegraph, ''Fransa İngiltere'ye sözlü savaş ilan etti'' başlığıyla manşetinden duyuruyor.
Fransa Merkez Bankası Başkanı Christian Noyer, kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkesinin notunu kırabilecekleri uyarısının haklı gerekçesi bulunmadığını savunarak, ''Aksi taktirde, İngiltere'nin notunu düşürmeleri gerekir. Bütçe açığı bizden daha fazla, borcu da. Daha yüksek enflasyonu, bizden daha düşük büyüme oranları var, kredisi de çöküyor'' demişti.
Daily Telegraph, İngiliz hükümetinin Fransız bankacıya uluslararası tahvil piyasalarının İngiltere'ye Fransa'dan daha çok güvendiği yanıtını verdiğini aktarıyor.
'Fransa'nın gururunu asıl incitecek olan...'
Times ise, eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın yolsuzluk suçlamasıyla mahkum olduğunu, eski başbakanlardan Alain Juppe'nin de benzer bir şekilde yolsuzluk suçundan mahkumiyeti bulunduğunu, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy hakkındaki davanın da sürdüğünü anımsatarak tartışmaya başyazısından katılıyor:
''Ama Fransa'nın gururuna daha ağır saldırı, eğer olası göründüğü gibi, ekonomisi ve bankalarına ilişkin kaygılar nedeniyle AAA olan kredi notu düşürülürse gerçekleşecek. En yüksek notu kaybetmek, kampanyası ekonomi ve euro bölgesi krizine odaklanacak nisan ayındaki seçimlere hazırlanmakta olan Sarkozy için de bir darbe anlamına gelecek.''
Irak'ın ekonomik ganimeti
Financial Times, Irak savaşı sonrasında ülkedeki yatırımlardan fayda sağlayan ülkeleri ele aldığı bir haberi manşetine taşıyor bu sabah.
''Irak'ın ekonomik ganimeti savaşa karşı çıkan ülkelere'' başlıklı haberde, ABD'nin çekilmesiyle, ekonomik fırsatların savaşı desteklememiş ve savaşa katılmamış olan ülkelere kaldığı kaydediliyor.
Türkiye, İran, Çin, Güney Kore, İtalya ve Arap ülkelerinin, petrol sektörü haricinde, ulaşım, telekom, konut inşaası ve müteahhitlik faaliyetlerindeki yatırım hacminin İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nden fazla olduğuna dikkat çekilen haberde, İngiltere ve ABD'nin ilk başlarda aralarında ExxonMobil ve Shell'in de bulunduğu dev şirketlerle petrole yatırım yaptıkları kaydediliyor.
Iraklı yetkililerin, enerji dışındaki yatırımlara Amerikan ve İngiliz firmalarının yeterince katılmamalarından şikayet ettikleri aktarılan haberde, Başbakan Maliki'nin ''Irak'taki Amerikan şirketlerinin sayısı tatmin edici değil'' sözlerine yer veriliyor.
Haberde ayrıca, Irak'ın hemen hemen bütün sektörlerde yeniden inşaya muhtaç olduğuna işaret edilirken, hükümetin beş yıllık kalkınma planının toplam 186 milyar dolar büyüklüğünde 2,700 proje içerdiği kaydediliyor.
Türkiye'nin Irak'taki yatırımları konusunda da, Kazova-Koçoğlu-Tarmaş konsorsiyumunun Bağdat'ın Sadr City bölgesinde 11 milyar doları aşan, 600 bin konutluk ihaleyi alması ve Nursoy'un aldığı Bağdat'ta 1,600 konutluk ihale haberde aktarılan örnekler arasında.
Financial Times muhabiri, Amerikan ve İngiliz firmalarının Irak'a yoğun ilgi göstermemesinin gerekçelerinden birinin yüksek güvenlik maliyetleri, diğerinin de savaşın nedenlerine ilişkin algılarla ilgili olduğunu aktarıyor. Haberde görüşlerine yer verilen bir Orta Doğu uzmanı, Amerikan hükümetinin, savaşın ticari amaçları olduğu iddialarını çürütmeye çalışırken, Amerikan şirketlerini yatırım yapmak için yeterince zorlamadığını savunuyor.
Bankacılık reformunu yumuşatma lobisi
Independent'in manşetinde ise, dev bankaların hükümet üyeleriyle gizli toplantılarına ilişkin bir haber var.
Gazete, bankacılık reformu tartışmaları yaşanırken yürütülen bu lobi faaliyetlerinin hükümetin hafta başında açıklayacağı reform planında daha yumuşak bir yaklaşım sergilemesine yol açması kaygılarının bulunduğunu aktarıyor.
Gazetenin ekonomi editörü Ben Chu, reform karşıtı bu lobi faaliyetlerini ''dürüst olmayan ve zarar verici'' olarak değerlendiriyor:
''Eğer siz ya da ben, bankaların yaptıklarını yapmış olsaydık, yani, ekonomiyi yıkıp, binlerce kişinin işini kaybetmesine neden olup, yaşam standartlarına ağır darbe vurup, faturasını da vergi mükelleflerine çıkarmış olsaydık, uzun bir sessizlik ve iç muhasebeye kapatırdık kendimizi. Ama bankalar bunu da yapmaz, tevazu da göstermezler. Bunun yerine lobi yaparlar.''
Ben Chu, Maliye Bakanı ve diğer ilgili hükümet yetkililerine de, bankacılarla değil, bankalara nasıl çekidüzen verileceğine ilişkin çözümleri açıklayanlarla daha fazla zaman geçirmesi önerisinde bulunuyor yazısında.
'Biz Stoke'uz, şikayet etmeyiz'
Avrupa Ligi grup maçında Beşiktaş'a karşı 3-1 kaybettikleri maçta oyuncularına yabancı maddeler atılan Stoke City Teknik Direktörü Tony Pulis'in açıklamaları Independent'in spor sayfasında.
Gazetecilerin ''UEFA'ya şikayet edecek misiniz Beşiktaş'ı'' sorusuna, İngiliz teknik adam, ''Biz Stoke'uz, şikayet etmeyiz yanıtını veriyor. Haberde, Ricardo Fuller'a çakmak atıldığı, Jermaine Pennant'ın da, yağan yabancı maddeler nedeniyle ikinci yarıda korner atışını uzun süre kullanamadığı aktarılıyor.
Independent, Beşiktaşlı futbolcuların ve hakemin seyircileri sakinleştirmek için çaba harcadıklarını kayda geçirirken de Stoke şikayetçi olmasa bile hakemin vereceği raporuna bağlı olarak Beşiktaş'ın UEFA'yla başının belaya girebileceği uyarısında bulunuyor.