Kocaeli'nin Gölcük ilçesinde, 17 Ağustos 1999'da yaşanan Marmara Depremi'nde hayatını kaybedenler için anma töreni yapıldı.
Abone olBugün 17 Ağustos depreminin 15. yıldönümü. Türkiye, depremde hayatını kaybedenleri bir kez daha anıyor. Gölcük'te depremde hayatını kaybedenler için anma töreni yapıldı.
Kavaklı sahilindeki etkinlikte konuşan Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi (UDİM) Müdürü Doğan Kalafat, 20 milyon kişiyi etkileyen Marmara Depremi'nin, yaklaşık 110 kilometre boy, 20 kilometre en ve 10 kilometre derinliğindeki kütlenin 4 metre hareketine neden olduğunu söyledi.
Bunun, Cumhuriyet tarihinde 1939 depremi sonrası yaşanan en büyük yer sarsıntısı olduğunu bildiren Kalafat, bu tür depremlerin gerek tahrip alanı gerek enerji ve büyüklük bakımından çok büyük yıkıcı etkileri bulunduğunu anlattı.
Afetle mücadelenin çok kolay halledilebilecek bir olgu olmadığını vurgulayan Kalafat, şunları kaydetti:
"Olmazsa olmaz iki temel esas var; deprem bilinci yüksek bir toplum haline gelebilmek ve depreme dayanıklı binalarda oturmak. Deprem öncesi alınacak tedbirlere göre depremin şiddeti değişebilir. Örneğin Japonya ile Türkiye'yi mukayese ettiğinizde, Japonya'da 5,7 büyüklüğündeki bir depremin şiddeti 4'tür çünkü Japonya'da bütün binalar depreme dayanıklı yapılmıştır ve binaların içindeki deprem esnasında hareket edebilecek ağır eşyalar sabitlenmiştir. Yani şiddeti 4'e düşer yalnızca hissederler hafif olarak. Türkiye'de özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki depremlerde 5,7 büyüklüğündeki bir depremin şiddeti 7 veya 8 olur çünkü binalarımız geleneksel, depreme dayanıksız konutlardır. Dolayısıyla 5,7'lik bir depremde hasar olur, can kaybı olur. Bunu engellemek bizim elimizde çünkü bunlar deprem öncesi alacağımız tedbirler yani depreme dayanıklı binalarda oturmuş olursak şiddeti azaltmış oluruz. Türkiye depremlerinde can kayıplarının yüzde 95'i binalardan ve yapısal tehlikelerden kaynaklanıyor. Bunun için muhakkak depreme dayanıklı bina yapımını teşvik etmeliyiz."
Kalafat, 2004 Sumatra ile 2011 Japonya depremleri sonrası büyük tsunamiler görüldüğünü hatırlattı.
Türkiye'nin, 3 tarafı denizlerle çevrili olduğundan tarihte zaman zaman küçük tsunamiler yaşandığını dile getiren Kalafat, "Antalya'da geçen yıl bir deprem oldu. Depremden 3 gün sonra tsunami olacağı konusunda bir söylenti çıktı ve belki on binlerce insan dağlara kaçtı. Depremin kaynağına olan uzaklığına göre depremden 15 dakika, yarım saat veya bir saat içerisinde o dalgalar geliyor fakat hiçbir zaman 3 gün sonra tsunami gelmez. Dolayısıyla henüz afet bilinci oturmamış bir yapıya sahibiz" diye konuştu.