BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

15 gün denildi 22 yıl diyalizde kaldı

Diyarbakır’da, 11 yaşında böbrek yetmezliği teşhisiyle İstanbul’a getirilen ve ünlülerin moral ziyaretleriyle de yalnız bırakılmayan Kevser ...

Abone ol

Diyarbakır’da, 11 yaşında böbrek yetmezliği teşhisiyle İstanbul’a getirilen ve ünlülerin moral ziyaretleriyle de yalnız bırakılmayan Kevser Yakut’un diyalize bağlı yaşamı 22 yıl aradan sonra organ nakliyle son buldu. Operasyon sonrası her gün diyaliz merkezine giderek hem hastalara umuda tutunmanın önemini anlatan hem de organ bağışında duyarlılığı artırmak için çaba sarf eden genç kadın deyim yerindeyse vefanın sembolü oldu.
1993 yılında bir gazetede diyalize girmediği takdirde yaşamının son bulacağı duyurulan haberle hayatı değişen Kevser Yakut, Diyarbakır’dan İstanbul’a uzanan hikayesiyle tükenmeyen bir umudun sembolü oldu. Diyarbakır’da 11 yaşındayken karın ağrısı şikayetiyle götürüldüğü hastanede bir böbreğinin işlevini kaybettiği diğer böbreğinde de taş olduğu gerekçesiyle acil hastaneye yatırılması gerektiği belirtilen Kevser Yakut, çeşitli gerekçelerle soluğu tekrar köyüne dönerek aldı. Kısa süre sonra yoğun bakımda tedavi altına alınan Kevser’in diyalize girmesi gerektiği tespit edildi. Ancak bu kez de diyaliz merkezlerinin Diyarbakır’da olmayışı tedavi umutlarını söndürdü. Yaşamla ölüm arasındaki çizginin seyri Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk’in girişimleriyle değişti ve Kevser hemen İstanbul’a getirildi.

15 GÜN DEDİLER 22 YILIM GEÇTİ
Kevser Yakut, çok az bildiği Türkçesiyle etrafında olan bitenleri anlamaya çalıştığını, adını bile telaffuz edemediği diyaliz makinesiyle 11 yaşında tanıştığını anlattı. Kevser Yakut, ameliyata giden süreçten şöyle bahsetti: “Babama ‘ameliyat olması gerekiyor’ dediler ama babama köydeki insanlar ‘çocuktur ip atlasın -zıplasın taşı düşürür’ demişler ve ameliyat olamadım 8 ay sonra yoğun bakıma aldılar beni, ameliyat oldum. Ardından diyalize girmem gerektiğini söylediler. Diyarbakır’da diyaliz merkezi o yıllarda yoktu. Ben çocuktum zaten, ‘diyalizin ne olduğunu biz bilmiyoruz’ dedik. Sonra beni İstanbul’a getirdiler ve diyaliz merkezini gezdirerek, ‘15 gün kalacaksın sonra da iyileşip gideceksin’ dediler. Çok sancım vardı o sırada ‘ayy ne güzel, bir yatacağım sonra da gideceğim diye düşünüyordum. Türkçe bilmediğim için de Kürtçe parmaklarımla sayı sayarak günlerimi geçiriyordum ama nereden bileyim 22 yıl bir ömür neredeyse diyaliz merkezinde kalacağımı.”

VE BEKLENEN HABER: ‘BÖBREK BULUNDU’
Diyalize girdiği sürede hem personelin hem de hastaların sevgisini kazandığını hatta organ bağışına dikkat çekmek için bu tür merkezleri ziyaret eden ünlülerle de yakın ilişkiler kurduğunu anlatan Yakut, birçok kez böbrek bulunduğu haberinin hüsranla sonuçlandığını söyledi. Diyalizle geçen 22 yıllık sürecin sekiz ay önce kadavradan nakil olarak son bulduğunu dile getiren Kevser Yakut, sözlerini şöyle sürdürdü: “O kadar çok alıştık ki, ‘böbrek çıktı’ denilip yollara düşmeye ama hep hüsran. Ve sekiz ay önce kadavradan nakil oldum. Evlendim ve 21 yılım diyaliz merkezinde geçtiği için sürekli gelip gidiyorum Hem arkadaşlarımı hem de hastaları ziyaret ediyorum. Lütfen organ bağışında bulunsunlar. Bizi unutmasınlar. Ben 21 yıl bekledim çok çektim.”
Kevser Yakut, süreç içindeki en büyük destekçilerinden birinin de evliliğin hastalıkta ve sağlıkta olduğunu nikah masasına taşıyan eşinin Murat Yakut olduğunu belirtti.
Nakil öncesinde yaşanan çeşitli zorluklara mutlu bir beraberlikle göğüs gerdiklerini söyleyen Murat Yakut da şunları söyledi: “Gerçekten çok zor bir hastalık. Hafife alınacak bir hastalık değil ama üstesinden geldik gelmeye de çalışıyoruz. Düşünsenize çıkıp rahat rahat dolaşamıyorsunuz. Her istediğinizi yiyip içemiyorsunuz. Eşim nakil olduktan sonra işi bıraktım ve ona bir çocuk gibi baktım. Evliliğin ‘hastalık ve sağlıkta’ denilmesi çok doğru bir şey. Çünkü evlendiğiniz kişi hasta da olabilir sağlıklı da olabilir. Yeter ki duyduğunuz sevgi ve saygı daim olsun. Böbreğim uymadı eşime. Uysaydı zaten ilk verecekler arasında ben vardım.”
Organ bağışı konusunda yeterli duyarlılığın oluşmadığına dikkat çeken çift nakil işlemi sonrasındaki süreci atlattıktan sonra birlikte organlarını bağışlayacaklarını belirterek bağış konusunda şöyle davette bulundular: “Biz de organlarımızı bağışlayacağız. Toprakta çürüyeceğine birkaç kişiye faydamız olursa ne mutlu. “

“KEVSER BİZİM SEMBOLÜMÜZ”
Diyarbakır’dan İstanbul’a uzanan hikayenin perde arkasındaki en önemli ismi Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timurk Erk de Kevser’i öz evlatları gibi sevdiğini şu ifadelerle anlattı: “Her sivil toplum kuruluşunun ya da vakfın geriye bakıldığında önemli hatıraları vardır. Kevser de bizim için öyle. Nihayet kendisini her böbrek nakli bekleyen hastanın umuduyla buluşturduk ve nakil oldu. Şimdi ise hem o hem de biz çok mutluyuz. Yeterli organ bağışı olduğu sürece de bu güzellikleri çoğaltabiliriz.”
Kevser Yakut’u 22 yıl boyunca öz evlatları gibi koruyup kollayan maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayan ve hayata tutunduğu vakıftan telli duvaklı gelinliğiyle çıkaran Türk Böbrek Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Seval Ermiş de, mutlu sonla biten hikayede Kevser’in sembol olduğunu belirtti. Kevser’in 22 yıl önce gazetede okunan bir haberle İstanbul’a geldiğini anlatan Ermiş, "O artık bizim sembolümüz. 22 yıl önce getirttik şimdi ise Kevser evlendi ve çok mutlu bir evliliği var. Bir evlada nasıl bakarsanız biz de ona öyle baktık” diye konuştu.
(İHA)