Economist'in Türkiye'deki heykel tartışmasına ilişkin yorumu, Başbakan Erdoğan'ın İsrail Dışişleri Bakanı'nın 'kovulmasını' istemesi, Lübnan'daki siyasi kriz ve Azerbaycan'ın Nabucco için umut doğuran imzası.
Abone olHaftalık Economist dergisi son sayısında Türkiye'deki heykel tartışmasına yer veriyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kars'taki "İnsanlık Anıtı" heykeline ucube demesi ve yıkılmasını istemesiyle başlayan tartışmayı aktaran Economist şu yorumu yapıyor:
"Erdoğan rahatsızlığının tamamen estetik olduğunu savundu. Ancak bazıları, Başbakan'ın Haziran'daki seçimler öncesinde milliyetçi duygulara hitap etmeye çalıştığını düşünüyor."
"Birçok Türk'e göre bu heykel, 1915'te sayıları 1 buçuk milyonu bulan Ermeni'nin Osmanlı güçleri tarafından katlinin bir soykırım olduğu tezinin kabul edilmesi anlamına geliyor. 2009'da, heykeli sipariş eden dönemin Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu Erdoğan ve kent nüfusunun yüzde 20'sini oluşturan Azerilerin baskısı sonucu görevi bırakmak zorunda kalmıştı."
"Ancak bu olaydan İslami ortodoksi kokusu da geliyor. Erdoğan'ın Kars'taki heykele karşı çıkan konuşmasında, yakında türbesi bulunan İslam alimi Hasan Harakani'ye de atıf vardı. 'Türbesinin yanına garip bir şey dikmişler. Nasıl olur böyle bir şey?' diye şikayet ediyordu Erdoğan. Birçok Müslüman ilim adamı heykeli putperestlik olarak görüyor ve başka AKP yetkilileri de heykel sanatını hoş karşılamadıklarını ortaya koydular."
"Lieberman'ı kovun"
Independent ve Daily Telegraph gazeteleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail'e, eğer ilişkilerin düzelmesini istiyorsa Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın görevden alınması çağrısı yaptığını duyuruyor.
Başbakan'ın El Cezire'ye verdiği röportajda, Lieberman'ın artık kontrolden çıktığını ve İsrail'in uluslararası arenadaki konumuna zarar verdiğini söylediği aktarılıyor. Daily Telegraph Lieberman'ın geçen hafta Türkiye'yi, İslam devrimi öncesi İran'a benzettiğini hatırlatıyor. Bunun Ankara ile ilişkileri düzeltmeye çalışan Başbakan Binyamin Netanyahu'yu zor durumda bıraktığının altı çiziliyor.
Lübnan'da hükümet krizi
İngiltere basını Hizbullah'ın 11 bakanını çekerek Lübnan hükümetinin düşmesine neden olmasına geniş yer ayırmaya devam ediyor. Hizbullah, eski başbakan Refik Hariri'nin 2005'te kurban gittiği suikastı soruşturan ve kararını bugünlerde açıklaması beklenen Birleşmiş Milletler komisyonuna, hükümetin verdiği desteğin çekilmesini istiyordu bir süredir. Zira komisyonun, Hariri suikastından Hizbullah'ı sorumlu tutacağına kesin gözüyle bakılıyordu.
Financial Times yazarlarından Roula Khalaf, Lübnan'ın Batı ve Suudi Arabistan destekli Sünni Başbakanı Saad Hariri'yi kastederek, "Hizbullah ihtiyacı olan bir liderin ayağının altındaki halıyı çekti" diyor ve ne demek istediğini şu satırlarla aktarıyor:
"Hizbullah çok riskli bir oyun oynuyor. Amacı Hariri'yi önce köşeye sıkıştırmak, sonra da BM soruşturmasıyla ilgili koşulları kabul edildiği takdirde tekrar başbakanlığa dönmesine izin vermek. Aslında bu olmazsa, Hizbullah liderliğindeki muhalefet parlamentoda hükümet kurmaya yetecek desteği kendi başına da bulabilir. Ardından da Lübnan'ın soruşturmaya katkısını sona erdirir."
"Ne var ki yeni bir başbakan bulmak, ki anayasaya göre Sünni olması gerekiyor, biraz zor olabilir. Lübnan'da fırsatçı çoktur. Ancak Hariri soruşturmasını sona erdirecek saygın bir Sünni isim bulmaları kolay değil. İronik ama, Hizbullah'ın Saad Hariri'ye ihtiyacı var. Soruşturmayı sona erdirecek bir ödünü başka kimse Sünni kamuoyuna satamaz."
Independent'ın deneyimli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk ise Lübnan ile ilgili daha varoluşsal bir soruna parmak basıyor yazısında. Dikkat çeken satırlar şöyle:
"Batılı güçler görmek istemese de Lübnan'daki sorun çok basit. Lübnan resmi dini olan bir devlettir. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Fransa tarafından yaratılmıştır. Ancak modern bir devlet olabilmek için bu yapıdan kurtulması gerekiyor."
"Hizbullah'ın temsil ettiği Şiiler Lübnan nüfusunun yüzde 40'ını oluşturuyor. Hristiyanlar ise azınlıkta. Eğer Lübnan'ın bir geleceği olacaksa, zaman içinde Şii Müslüman bir ülkeye dönüşecektir. Bu Batı'nın hoşuna gitmeyebilir. Ama gerçek bu."
Nabucco için yeni umut
Financial Times Avrupa Komisyonu ve Azerbaycan'ın önemli miktarda doğal gaz taahhüdü öngören bir deklarasyon imzaladığını duyuruyor.
Deklarasyonun bölgedeki doğal gazı Rusya'yı devre dışı bırakarak Avrupa'ya taşıyacak olan Nabucco projesinin yanı sıra, Türkiye-Yunanistan-İtalya doğal gaz boru hatlarını da içeren Güney Koridoru'nun gerçekleştirilmesinde önemli bir adım olduğu belirtiliyor.
Özellikle hayata geçmek için Azerbaycan doğal gazına muhtaç olan Nabucco'nun bundan büyük yarar sağlayacağının altı çizilmiş. Ancak hala aşılması gereken bazı sorunlar olduğunu da şu satırlarla hatırlatıyor gazete:
"Avrupa Komisyonu yetkilileri bunun sadece bir ilk adım olduğunu kabul ediyor. Doğal gaz akışına başlanması için, ülkelerin Azerbaycan'daki geniş doğal gaz havzalarını işleten yatırımcılarla ticari anlaşmalar imzalamaları gerekiyor. Ancak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'den siyasi bağlayıcılığı olan bir imza almış olmanın da önemini vurguluyorlar."