BIST 9.640
DOLAR 34,61
EURO 36,63
ALTIN 2.938,24
HABER /  GÜNCEL

14 Nisan 2011 Basın Özeti

Cameron'dan aşırı göç toplumlararasında kopukluk yarattı uyarısı. Omerta kuralını delen mafya babası. Abramoviç, yine Hiddink'in peşinde.

Abone ol

Bu sabah gazetelerde İngiltere Başbakanı David Cameron'un göç sorunu konusunda bugün yapacağı açıklamaya ilişkin ayrıntılar var.

Daily Telegraph, Cameron'ın kontrol edilmeyen göçün İngiltere'de birbirinden kopuk toplumlar yarattığını savunacağını aktarıyor.

Guardian da, Cameron'un hedefinde İşçi Partisi hükümetinin göç politikalarının olduğunu, başbakanın kendisinden önceki hükümetin çok fazla göçmenin ülkeye girişine izin verdiğini kaydediyor.

1997 ile 2009 arasında İngiltere'ye yerleşen göçmenlerin sayısı 2.2 milyon olarak gerçekleşmiş.

Aşırı göç de, Cameron'a göre, eğitim ve sağlık hizmetleriyle konut üzerinde ağır bir yük oluşturuyor.

Cameron ayrıca göçmenlerin entegre olmaya niyetli olmamaları ve İngilizce bilmemelerinin İngiltere'deki toplumların dokularına hasar verdiğini savunuyor.

Guardian, ancak Cameron'ın kendisinden önceki muhafazakar liderlerden, şimdiki Dışişleri Bakanı William Hague'in geçmişte savunduğu ''göçmenler nedeniyle İngiltere yabancı bir ülkeye dönüşüyor'' tezinin tersine, ülkesinin göçmenlerden büyük fayda sağladığını teslim ettiğini de aktarıyor.

Obama'ya risk al çağrısı

Financial Times'ın yorum sayfalarında ABD'de baba George Bush döneminin ulusal güvenlik danışmanı Brent Scowcroft imzalı bir değerlendirme, ABD Başkanı Barack Obama'ya Orta Doğu barışı konusunda risk alması tavsiyesinde bulunuyor.

Orta Doğu'da yurttaşların ülkelerinin geleceğini şekillendirdikleri bir döneme girildiğini kaydeden Scowcroft, bundan etkilenmeyen ise, soruna gerekli ciddiyette yaklaşmayan İsrail ve Filistin liderleri nedeniyle Arap İsrail anlaşmazlığı diyor.

Scowcroft, ''dört konu üzerinde durulmalı'' diyor.

Birincisi, belki karşılıklı uzlaşmaya dayalı ufak tefek ayarlamalarla 1967 sınırları üzerinde iki devletli çözüm.

İkincisi, iki devletli çözümle uyumlu mülteci sorununa çözülmesi. Bu, İsrail'e dönüş için genel bir hak olarak olmasa bile, Filistinli mültecilerin haksızlığa uğradıkları duygularını hafifletecek tazminat ve yeniden yerleşme yardımı sağlanmalı.

Üçüncüsü, Kudüs'ün İsrail ve Filistin'in bölünmemiş başkenti olarak tasarlandığı, Yahudi kesimlerinin İsrail, Arapların yaşadığı yerlerin de Filistin egemenliği altında yönetildiği bir kent olması. Kutsal mekanların da özel bir yönetim rejimiyle idare edilmesi.

Sonuncusu da, Obama'nın İsrail'in güvenlik kaygılarını giderirken, Filistin egemenliğine saygı duyacak askersizleştirilmiş bir Filistin devleti için baskı yapması gerekir.

Amerika Birleşik Devletleri liderliğinde barışçı bir geçiş dönemi güvenliğini sağlayacak çok uluslu bir güç söz konusu olabilir.

Scowcroft, kapanmayan işgal edilmiş topraklar yarası iyileşmediği sürece yeni Orta Doğu'nun nasıl bir şekil alacağını kimse bilemeyecek uyarısında da bulunuyor.

Omerta kuralını ihlal eden mafya babası

Daily Telegraph'ın iç sayfalarında ise, New York'ta devam eden mafya davasına ilişkin ayrıntılar dikkat çekiyor.

''Mafya babası, gangsterlerin sessizlik yasasını deldi ve ispiyoncu oldu'' diyor gazete.

Joseph Massino adlı mafya babası, Al Pacino ve Johnny Depp'in başrollerini paylaştıkları Donni Brasco filminde olduğu gibi, ''omerta''yı yani mafyanın sessizlik kuralını çiğnemiş.

Örgütün önde gelen isimlerinden birinin, Vincent Basciano'nun bir cinayetin zanlısı olduğunu mahkeme salonunda bizzat şüpheliyi işaret ederek söyleyen Massino, sadece sanığı teşhis etmekle kalmamış, zanlıyla aynı cezaevinde kaldıkları sırada üzerine yerleştirilen mikrofonla Brascia'nın itiraflarını da kaydetmiş.

Sekiz cinayette parmağı olduğu gerekçesiyle iki kez ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış olan Massino, polisle işbirliği yaparak cezasının azaltılmasını, eşinin soruşturmadan muaf kalmasını ve evinin eşinde kalmasını sağlamaya çalışıyormuş diyor Telegraph.

'Abramoviç Hiddink'in peşinde'

Daily Telegraph'ın manşetinde Türk futbolunu yakından ilgilendiren bir haber var.

Chelsea'nin son dönemde yaşadığı her teknik direktör krizinde olduğu gibi bugünlerde de Guus Hiddink adı yeniden gündemde.

Sayfanın tepesinde Hiddink'in fotoğrafı ve ''Stamford Bridge'e mi dönüyor'' sorusu dikkat çekiyor.

''Chelsea'nin Şampiyonlar Ligi'ne vedasından sonra koltuğu iyice sallanan Carlo Ancelotti'nin yerine en güçlü aday Türk milli takımının teknik direktörü Guus Hiddink'' diyor Telegraph.

En azından Abramoviç'in niyeti Hollandalı teknik adamı Stamford Bridge'e geri getirmek. Ancak ikna edip edemeyeceğini görmek için beklemek gerekecek.

Çünkü Hiddink, Türkiye Futbol Federasyonu'yla sözleşmesine sadık kalmak istediğini sıklıkla dile getirmişti.

Eğer Hiddink ikna edilemezse Liverpool ve İnter'in eski teknik direktörü Rafael Benitez'in adı da gündeme gelebilecek. Ancak Benitez'in daha çok kendisinin adaylar arasında görülmek istediğini yazıyor Telegraph.

Abramoviç, habere göre, Porto'nun başarılı teknik direktörü Andre Villas-Boas'ı kulübün başına getirmesi baskısına da hedef olmuş. Villas-Boas, Porto, Chelsea ve İnter'de görev yaptığı dönemde Jose Morinho'nun teknik kadrosunda yer alıyordu. Ancak ''minik Morinho'' olarak nitelenen 33 yaşındaki teknik direktör de gelecek yıl da Porto'nun başında kalmak istediğini açıklamıştı.

Adaylar arasında Marco van Basten ve Mark Hughes'ün de adı geçiyor.

Ancak Telegraph, ''Abramoviç önce Hiddink'i ikna etmeye çalışacak'' diyor. Bu süreçte de Avrupa şampiyonası grup eleme maçlarında Türkiye'nin performansı önem kazanacak.

Hiddink'in menajeri Cees van Nieuwenhuizen, Daily Telegraph'a yaptığı açıklamada, ''Hiddink, sözleşmesine bağlı kalacak. Haziran ayında Belçika, eylülde de Avusturya deplasmanlarından istedikleri sonuçları alırlarsa play off'a kalabilecekleri görülüyor. Eğer Türkiye elemelere gitmeye hak kazanamazsa görevi bırakacağını daha önce söylemişti, ama teknik olarak şu anda Chelsea'ye gelmesi mümkün değil. Bunun Abramoviç'le iyi ilişkileriyle de ilgisi yok... Bugüne kadar hiçbir sözleşmesini feshetmedi Hiddink, Roman Abramoviç de bunu anlıyor'' diyor.

Hollandalı teknik adam Rusya milli takımını çalıştırırken; 2009'da Felipe Scolari'nin ayrılmasının ardından kısa süre başına geçtiği Chelsea'yle şampiyonlar liginde final şansını son saniyelerde yenen golle Barcelona'ya kaptırmış, federasyon kupasıyla yetinmek zorunda kalmıştı.