BIST 9.185
DOLAR 34,38
EURO 36,85
ALTIN 2.968,42
HABER /  GÜNCEL

14 Kasım 2012 Basın Özeti

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Financial Times'taki röportajı: 'Türkiye AB yolunda kalmalı', Suriye'deki mülteci krizi, amborgoların İran'a maliyleti ve 'İtalya Kuzey Afrika'ya benzeyecek' uyarısı.

Abone ol

Financial Times, gazetenin Ankara muhabiri Dan Dombay'in Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le yaptığı röportaja dünya haberleri sayfalarında geniş yer ayırıyor.

'Cumhurbaşkanı Türkiye'yi Avrupa Birliği yolunda kalmaya çağırdı' başlıklı haberde, Gül'ün Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girme çabasını, Ankara'nın son on yıldaki başarısının nedeni olarak gördüğü belirtiliyor.

Bu durumun da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tutumuyla net bir farka işaret ettiği vurgulanıyor.

Gül'ün yeni anayasanın uzlaşıyla yapılmasının Türkiye için gerekli olduğunu söylediğini aktaran Dombay, Erdoğan'ın yeni anayasaya yürütmenin yapısıyla ilgili çeşitli maddelerin konulması için yürüttüğü kampanyayı hızlandırdığını belirtiyor.

'Başarının kaynağı AB'

Erdoğan'ın Batı'dan çok Orta Doğu ülkeleriyle bağları öne çıkardığını belirten Dombay, Başbakan Erdoğan'ın idam cezasını yeniden gündeme getirdiğini hatırlatıyor ve böyle bir hamlenin Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik yolculuğuna son noktayı koyacağını vurguluyor.

Gül'ün ise, katılım müzakerelerinde karşılaşılan zorluklara rağmen, Avrupa Birliği'ne tam üyelik için harcanan çabayı, siyasi istikrar ve ekonomik büyümenin kaynağı olarak gördüğü belirtiliyor.

Gül, "Son 10 yılda yapılan reformların bütününe bakarsanız, Avrupa Birliği müktesebatının uyarlanması olduğunu görürsünüz. Burada durmamalıyız. Reformları daha da ileri götürmeliyiz" diyor.

Haberde, Türkiye'nin laik muhalefetinin zayıf olduğu ve az destek aldığı bir dönemde, ülkenin siyasi yaşamında iki ismin öne çıktığı belirtiliyor.

Bu durumun nedeni olarak da özellikle Erdoğan'ın, çok kişinin beklediği gibi cumhurbaşkanlığı koltuğuna talip olmadan önce, bu makamın yetkilerini arttırmaya çalışması gösteriliyor.

Gül: Güçlü bir muhalefet lazım

Daniel Dombay, Gül'ün, Türkiye'yi son on yıldır yöneten İslami kökenli Adalet ve Kalkınma Partisi'ni Erdoğan'la birlikte kurduklarını vurguladığını aktarıyor ve cumhurbaşkanının "Onun söylemi benimkinden farklı" dediğini bildiriyor.

Gül, "Cumhurbaşkanı olarak ben bir siyasetçi değilim. Ben resme daha geniş bir perspektiften bakıyorum ve herkesi kucaklıyorum. Ama inanmadığım bir şeyi de söylemem" diyor.

Gül'ün ayrıca, siyasi muhaliflerine karşı daha çatışmacı bir tutum takınan Erdoğan'dan farklı bir şekilde, demokratik denetim mekanizmasının işlemesi için Türkiye'nin güçlü bir muhalefete ihtiyacı olduğunu söylediği aktarılıyor.

Cumhurbaşkanı Gül'ün, ileride başbakan olmak isteyip istemediği sorulduğundaysa, bu ihtimali dışlamadığı ve "Daha çok erken. Bu görevde hala iki yılım var" dediği vurgulanıyor.

Financial Times muhabiri, Erdoğan'ın yeni anayasa konusunda özellikle başkanlık sistemine odaklandığını belirtiyor.

Ancak Gül için en önemlisinin anayasanın bir uzlaşmayla yapılması olduğunu söylüyor ve Gül'ün, 'Yeni bir anayasa yapılması önemli. Ortak anlayış zemini üzerinde yapılmalı" şeklindeki sözlerini aktarıyor.

Gül Suriye'deki kriz konusundaysa "En önemli aktör Rusya. Rusya'nın, şu anki tutumunu değiştirebilmesini sağlayacak ve onlar açısından durumu kurtaracak girişimlerde bulunmak gerekiyor." diyor.

Mültecilere yardım çağrısı

Suriye'deki kriz, özellikle de mülteci krizi Times'ın manşet haberi bugün. "Üşümüş, aç, terk edilmiş ve felaketin kıyısında" manşetini atan Times, Birleşmiş Milletler'in gelecek yıl 4 milyon Suriyeli'nin yardıma muhtaç hale geleceğini tahmin ettiğini yazıyor. Gazete başyazılarından birini de bu konuya ayırıyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;

"Bu felaketin yaşanmasını, komşu ülkelerin istikrarsızlaşmasını ve kaçınılmaz olarak bırakacağı Batı'ya karşı öfke mirasını sadece oturup izlemeye hazır mıyız? Yaşanan bu insani krizle başa çıkmak adına ne yapabileceğimizi görmek için Türklerle oturup konuşmamız kesinlikle daha iyi olur. Ölümleri durdurmanın mümkün olmaması, yaşanan acının hafifletilmesi için hiçbir şey yapmamak anlamına gelmiyor. Hep, 'Bunlar nerede sona erecek?' diye sona ermek yerine, "Nerede başlamalı?' diye sorma zamanı geldi. Şu anki yanıtsa tabi ki, ölümden kaçmak için evlerini terk ettikten sonra, Suriye'nin sınırlarında sefaleti yaşayan üşümüş, hasta ve aç mültecilerle dolu kamplar.'

Ambargonun İran'a maliyeti

Daily Telegraph, İran'a yönelik ambargoların ülkeye günde 100 milyon dolara mâl olduğunu yazıyor.

Uluslararası Enerji Kurumu'nun aylık piyasa raporuna göre, geçen ay İran günde 1,3 milyon varil petrol ihraç edebildi.

Geçen yılın aynı dönemindeyse bu sayı 2,3 milyon varildi.

Haberde bu azalmanın, şu anki fiyatlar üzerinden günde 109 milyon dolarlık bir kayıp anlamına geldiği belirtiliyor.

Ayrıca, İran'ın geriye kalan alıcılarını elinde tutabilmek için yaptığı indirimler nedeniyle kaybın daha da büyük olabileceği vurgulanıyor.

İran'ın aylık kaybınınsa 3 milyar doları aştığı, bu yılki kaybınsa 33 milyar dolara ulaştığı kaydediliyor.

Haberde, bu rakamın İran'ın bu yılki toplam bütçesinin neredeyse yüzde 30'luk kısmını oluşturduğuna da dikkat çekiliyor.

'İtalya Kuzey Afrika'ya benzeyecek'

Guardian, geçen hafta İtalya'ya büyük zarar veren ve ölümlere yol açan sel felaketinin ardından, önde gelen bir meteoroloji uzmanının uyarıda bulunduğunu duyuruyor.

Meteoroloji Uzmanı Mario Giuliacci, "Akdeniz son 20 yılda 1-1,5 derece ısındı. Bu da, Atlantik Okyanusu'ndan gelen hava cephelerinin daha çok buhar ve ısı emmesi ve daha çok enerji kazanması demek. Bu da İtalya'nın gelecekte daha güçlü fırtınalara maruz kalması anlamına geliyor" diyor.

Guilacci ayrıca, "İtalya'da daha sıcak yazlar ve kışın daha sert yağmurlar olacak. Ülke örneğin Fransa'dan daha çok Kuzey Afrika'ya benzeyecek" diye de ekliyor.