Kesinti paketini onaylayan Yunanistan'dan protesto manzaraları; FT: Portekiz ve Yunanistan'a iflastan başka yollar kapalı; Suriye krizine kolay reçete yok; Humus'taki kan Lübnan'a sıçradı.
Abone olİngiltere gazeteleri Yunanistan'ın borç krizinde en kritik evrelerden biri olarak görülen ve dün gece parlamentodan onay alan kemer sıkma paketi ile ilgili haber ve yorumlara geniş yer ayırıyor.
Guardian'ın Atina muhabiri Helena Smith, Yunanistan'ın, Mart ayında iflasa sürüklenmemek için Avrupa Birliği ve IMF'den 130 milyar euroluk ek mali yardım almak zorunda olduğunu aktarıyor.
Bunun karşılığında ise Yunan parlamentosunun, hâlihazırda sürdürülenden de ağır bir kesinti paketine onay vermesi gerekti.
Kesinti karşısında iflas tercihi
Ancak, gazetenin yorum sayfalarından Maria Margaronis, "Sokaktaki insanlara sorsanız, daha fazla kemer sıkma önlemleri yerine iflası tercih ettiklerini görürsünüz" diyor.
"Yunan halkının önemli bir kesimine göre, ülke zaten iflas etmiş durumda; kamu işçileri aylardır maaş alamıyor, hastaneler gerekli malzemelerden yoksun ve bankalara ödeme yapmak için yoksullar sıkılıp suları çıkarılıyor."
Margaronis, yazısında Yunanistan'da kemer sıkma karşıtı protestolarda öne çıkan bazı duygu ve düşüncelerin bir manzumesini de aktarıyor.
Alman işgali
Örnekler arasında, burun buruna geldiği bir polis memuruna, "Sizin jenerasyonunuz bizi bu noktaya getirdi. Şimdi bedeli ödemesi gereken ise benim jenerasyonum" diyen bir genç var. Yolun karşısından yaşlıca bir kadın ise polise, "Hainler! İşbirlikçiler! Bizler Yunanız. Annelerinizi ve kız kardeşlerinizi dövüyorsunuz." diye bağırıyor.
Yüzü örtülü bir genç kadın ek kemer sıkma paketini onaylayan milletvekillerine "Kanımızı emdiler. Bizi Almanlara sattılar" dediğinde, Yunan protestolarında çok yaygın bir düşünceyi dile getirmiş oluyor yazara göre: "Siyasi yelpazenin sağındaki ve solundaki isimler bir Alman işgalinden söz ediyorlar. Yunanistan'ın atacağı adımlara Almanya karar veriyor ve bunun karşısında 1967 -1974 arasındaki askeri cunta döneminden sloganlar atıyorlar. Yunanistan'ın teknokrat başbakanının hükümetini CIA destekli cuntaya benzeterek."
“Mali yardımın etkisi geçici olacak”
Financial Times gazetesinden Woflgang Münchau ise, konuya sosyal yönden ziyade ekonomik bakımdan yaklaşıyor ve yalnızca Yunanistan'ın değil Portekiz'in de iflası tercih etmesi gerektiğini söylüyor.
Yunanistan'ın krizden çıkmak için verimli işleyen bir ekonomik altyapıya, modern bir emek piyasasına ve daha az kamplaşmış bir siyaset tarzına ihtiyaç duyduğunu belirten yazar, bunun on yıllar alabileceğini ifade ediyor ve şu görüşleri savunuyor:
"Başlıca öngörüm, 130 milyar euroluk yardım yardımın ardından birkaç ay boyunca ekonomiye sükûnetin hâkim olacağı. Ancak daha sonrasında, çalışan ve emekli maaşlarındaki kesintilerin ekonomik buhranı daha da derinleştirdiği fark edilecek. Böyle bir ortamda, özelleştirme hedefleri de tutturulamayacak.
“Bazıları, Yunanistan'ın bir an önce euro bölgesinden çıkarılıp, kaynakların Portekiz'in kurtarılmasına harcanmasından yana. Ancak buna katılmıyorum, bence her iki ülkenin de euro bölgesi içinde iflas etmelerine izin verilmeli. Ardından da yüklü bir kurtarma paketiyle bu ülkelerin yeniden inşasına destek olunmalı."
Suriye isyanı askerileşiyor
Financial Times’ın başyazısı ise Türkiye'nin bir başka komşusundaki durumla ilgili. Gazete, Suriye'ye askeri müdahale çağrısı yapan Arap Birliği kararını değerlendirerek, Suriye sorununun kolay bir çözümü olmadığı görüşünü işliyor.
Dış güçlerin nihayetinde muhalefete yardım için harekete geçmek zorunda olduğunu belirten gazete şöyle devam ediyor:
"Tunus, Mısır ve Libya'daki devrimlerden esinlenerek başlayan bir isyan gittikçe daha askeri bir hal kazanıyor. Suriye'nin ticaret merkezi Halep'te düzenlenen ve onlarca kişinin ölümüne yol açan bombalı saldırılar bu durumu altını kanla çiziyor. Çatışmalar hükümetle muhaliflerin yenişememe durumuna hapsolduklarına işaret ediyor."
Zevahiri’nin sezdiği fırsat
Suriye'ye dış müdahale konusu nu tartışırken, Bosna ile bir paralellik kuran Financial Times, "Batılı güçler Bosna'ya müdahale ettiklerinde, cihat yanlısı radikal İslamcıların kendilerinden önce bu ülkelere gittiklerini gördüler." diyor.
"El Kaide'nin yeni lideri Eyman ez-Zevahiri, daha şimdiden bu fırsatı sezmiş olmalı ki, video mesajında Suriye'de cihat çağrısı yaptı. Bu nedenle de Arap Birliği'nin Suriye Ulusal Konseyi'ni tanıması ve Batılı ülkelere yolu açması son derece önemli."
“Suriye’deki kan Lübnan’a sıçrıyor”
Suriye'deki krizin insani boyutu için, Independent ve Daily Telegraph gazetesinden yorumlarla devam ediyoruz.
Independent'ın deneyimli muhabiri Robert Fisk Suriye’deki çatışmaların Lübnan'da yankı bulmaya başladığını belirtiyor.
"Humus'ta dökülen kan Lübnan’a sıçradı" başlıklı haber-yorum da, Muhammed Batiş adlı bir kişinin öldürülmesi olayı aktarılıyor.
Yoğun çatışmaların yaşandığı Suriye'nin Humus kenti, Lübnan'daki Trablus kentine yalnızca 40 kilometre uzakta. Fisk'e göre "Trablus'un da Suriye'deki çatışmalarla bağlantılı bir ön cephe haline geldiğini görmek için yeşil, beyaz ve siyahlı Özgür Suriye Ordusu örgütünün evlere asılan flamalarını takip etmek yeterli." diyen Fisk, Muhammed adlı Sünni kişinin öldürülmesine giden olayları şöyle anlatıyor:
"Suriye Cumhurbaşkanı Beşar el-Esad'ın domuz olarak tasvir edildiği dev bir pankartı Alevilerin çoğunlukla yaşadığı semtin karşısına asmasının ardından silah sesleri duyuldu. Lübnan ordusu "domuz" pankartını indirdiğinde artık geç olmuştu. Kendisi de Trabluslu olan Lübnan Başbakanı Necip Mikati mezhep çatışmasından duyduğu kaygıyla resmi bir gezi için gittiği Fransa'dan telefonla kentin garnizon komutanını aradı ve olayları bastırmasını istedi. Olaylarda beş Lübnan askeri ve aralarında 17 yaşında bir kızın bulunduğu altı sivil yaralandı."
“İç savaşın acımasız tarafları”
Daily Telegraph gazetesinin Humus'taki muhabiri Richard Spencer ise, Suriye'deki iç savaşın iki tarafının da çok az merhamet gösterdiğini yazıyor. Yazıdan öne çıkan satırlar şöyle:
"Çöp birikintileri arasındaki cesetlerden biri, bu kişinin infaz edildiğini gösteriyor. Yüzü çürümeye başlamış. Ayaklarındaki ipler ise yıpranmamış. Kolları da arkasından bağlı. Pantolonu da dizlerine kadar indirilmiş bu adamınki ile birlikte diğer cesetler, bu kişilerin onurlu bir ölümle de karşı karşıya kalmadıklarını gösteriyor.
“Bizi gezdiren rehber bu kişilerin Esad rejiminin askerleri tarafından öldürüldüklerini ve öldürülenlerin muhtemelen firar etmek isteyen askerler olduğunu söyledi. Fakat bu hikâyenin doğruluğundan şüphelenmemiz için yeterince neden vardı. Öncelikle üzerlerinde askeri üniforma yoktu. Ayrıca, çöpe atılan, yarı gömülen bu cesetlere bölge halkı sahip çıkmamıştı. Yakındaki Özgür Suriye Ordusu askerleri, orada bulunmamızdan hoşnut değildi ve çektiğimiz fotoğrafların silinmesini istediler.
“Rejim güçlerinin işlediği suçların, isyancılarınkinden çok daha fazla olduğuna kuşku yok. Fakat, Sünni isyancıların Esad ailesinin de üyesi olduğu Alevileri öldürdüğü haberleri de yaygın."