BIST 9.916
DOLAR 35,04
EURO 36,40
ALTIN 2.939,03
HABER /  GÜNCEL

13 Mart 2012 Basın Özeti

Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tahliye edilmesi, Afganistan'daki katliamın yankıları, Suriye'deki katliam iddiaları, Esad'ın geleceği ve Sarkozy Kaddafi'den 50 milyon Euro aldı iddiası

Abone ol


Financial Times, tutuklu gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Sait Çakır ve Coşkun Musluk'un salıverilmesini dünya haberleri sayfalarından okuyucularına duyuruyor.

Gazetenin İstanbul muhabiri Daniel Dombey imzalı haberin başlığı "Dört Türk gazeteci dış dünyanın tepkilerinden sonra hapisten salıverildi" şeklinde.

Haberde, önde gelen iki gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener'in bir yılı aşkın sürenin ardından serbest kalmalarının, Ankara'ya uluslararası eleştirilerin yoğunlaşmasına neden olan bir davada, ani bir tutum değişikliğine işaret ettiği söyleniyor.

Araştırmacı gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener'in geçen yıl Mart ayında tutuklanmalarının ardından, Türkiye'de hapiste tutulan 100'den fazla gazeteci arasında en çok tanınan isimler haline geldikleri belirtiliyor. Haber şöyle devam ediyor;

'Davalar onyıllar sürebiliyor'

"Gazetecilere destek verenler açısından dava, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin ülkeyi otoriter bir yönetime doğru sürüklediği iddiasının en güçlü sembolüydü. Savcılara destek verenlerse, iktidar partisini istikrarsızlaştırmak için medyanın kullanılmasını önlemek adına meşru bir girişim olarak görüyordu."

Salıverilen dört gazetecinin de terör suçlamalarıyla yargılandığı belirtilirken, Türkiye'de bu davaların yıllar, bazen de onyıllar boyunca sürebileceğine dikkat çekiliyor.

Hükümetin Türkiye'de gazetecilerin, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılanmadığını söylediği kaydediliyor.

Ancak, Şık ve Şener hakkında hazırlanan iddianamede, gazetecilik faaliyetlerine odaklanıldığı ve bu iki gazetecinin Ergenekon örgütünün emri üzerine kitaplar yazdığının savunulduğu vurgulanıyor ve şöyle devam ediliyor;

Gülen hareketi

"Şık ve Şener'in destekçileri, soruşturmanın arkasında hükümetten çok, Türk polis teşkilatı ve savcılık makamlarında büyük bir nüfuzu olduğu düşünülen İslamcı 'topluluk' Gülenciler'in olduğunu savunuyor. Şık hakkındaki iddianamede, Gülen hareketinin polise sızdığı iddiasını anlatan İmam'ın Ordusu adlı kitaba odaklanıldı. Şener de Ermeni gazeteci Hrat Dink'in 2007'de öldürülmesinden sonra polisin yaptığı iddia edilen hatalar hakkında bir kitap yazdı. Gülen hareketinin sempatizanlarıysa, çeşitli kurumlardaki nüfuzlarının çok abartıldığını, siyasi amaçları olmadığını ve ılımlı İslamla, dinler arası diyaloğa odaklandıklarını söylüyor".


Afganistan'ın Kandahar vilayetinde bir Amerikan askerinin dokuzu çocuk 16 Afgan sivili öldürmesinin yankıları, bugün de İngiltere basınında geniş yer buluyor.

Guardian haberinde olayı araştırmakla görevlendirilen Afgan yetkili, Aga Lalay Dastgiri'nin anlattıklarına yer veriyor.

Kandahar'daki katliam

Dastgiri, "Amerikalı astsubay evlerin kapılarını zorlamaya başladığında herkes uyuyordu. Sonunda bir kapı açıldı. 16 sivilin ilki öldürüldüğünde, diğer kurbanlar uyanmıştı. İlk girdiği evde dört kişiyi öldürdü. Sesi duyan diğer kurbanlar uyanıktı." diyor.

Olaydan sağ kurtulan Muhammed Zahir de yaşadıklarını, "Ortalıkta yürüyor ve iki ya da üç yerde arama yapıyormuş gibi pozisyon alıyordu. Babamı vurduğunda dizlerinin üzerine çömelmişti. Gittikten sonra yine silah sesleri duydum. Gittiğinden emin olmak için bir kaç dakika daha saklandım" diye anlatıyor.

Times'ın manşetindeyse, bugün Beyaz Saray'da bir araya gelecek Amerikan Başkanı Barack Obama ve İngiltere Başbakanı David Cameron'ın Afganistan'daki çekilme planların üzerine odaklanacakları belirtiliyor.

Haberde, Obama ve Cameron'ın binlerce Amerikan ve İngiliz askerinin gelecek yıl başlarında geri çekilmesini öngören planları görüşecekleri kaydediliyor.

Liderlerin ayrıca gelecek yıl ortalarını, Afgan güçlerin muharip operasyonların liderliğini üstleneceği tarih olarak belirleyeceği söyleniyor.

Humus'taki katliam haberleri

İngiltere basınında yer bulan bir diğer katliam haberi de, Suriye'nin Humus kentinde rejime bağlı milislerin 47 sivili öldürdüğü yönündeki iddialarla ilgili.

Independent muhalif güçler tarafından dile getirilen katliam iddialarının, Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği'nin Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın Suriye lideri Beşar Esad'la yaptığı görüşmeden sadece 24 saat sonra gündeme geldiğine dikkat çekiyor.

Gazete, Humus'tan gelen haberlere göre, katliamda bazı ailelerin toplu halde vurularak ya da boğazları kesilerek öldürüldüğünü söylüyor.

Video paylaşım sitesi Youtube'a yüklenen görüntülerde evlerde ve evlerin avlularında kanlı cesetlerin görüldüğü kaydediliyor.

Devlet medyasınınsa katliamı doğruladığı, ancak ölümlerden hükümete karşı savaşan "teröristleri" sorumlu tuttuğu belirtiliyor.

Esad'ın rejiminin geleceği

Independent yazarlarından Patrick Cockburn de Suriye'deki durumu irdeleyen bir yazı kaleme almış. Dikkat çeken satırlar şöyle;

"Dört ay önce uluslararası liderler, Suriye hükümetinin çok uzak olmayan bir gelecekte düşeceğini umuyordu. Belki de Muammer Kaddafi'nin başına gelenlerden fazlaca etkilenmişlerdi. Ama şimdi, Beşar Esad'ın yakın vadede devrilmeyeceği netleşti. Çok sayıda ülke, birileri adım attıkça Suriye'de bir siyasi değişimi desteklemeye hazır. Ama bu birileri, kendilerinden başka birileri olduğu sürece. Bir öneri, Bingazi'de olduğu gibi, Suriye ve Ürdün sınırlarında, uçuşa yasak, güvenli bölgeler oluşturmak. Ama Ürdün ve Türkiye anlaşılır şekilde Suriye ordusuyla bir kara savaşının içine çekilmek istemiyor. Suriye ekonomisi ambargolar altındayken ve düzensizlik artarken Esad'ın kaderi uzun vadede daha kötü gözüküyor. Ama Saddam Hüseyin'in bir zamanlar gösterdiği gibi, otoriter bir rejim ihtiyaç duyduğu her şeye, zorla el koyabilir."

'Sarkozy Kaddafi'den para aldı iddiası'

Daily Telegraph'a geçiyoruz. Gazete, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin 2007'deki seçim kampanyası için devrik Libya lideri Muammer Kaddafi'den 50 miyon Euro aldığı iddiasını taşıyor sayfalarına. Fransız internet sitesi Mediapart'ın ele geçirdiği belirtilen belgelere göre, Kaddafi ve Sarkozy arasında 6 Ekim 2005'te yapılan görüşmede Sarkozy'nin seçim kampanyasının finanse edilmesi konusunda uzlaşma sağlandı.

İddiaya göre, Fransız yasaları seçim kampanyalarına 7 bin 500 Euro'nun üzerinde nakit bağış yapılmasını yasakladığı için, para Panama ve İsviçre'deki banka hesapları aracılığıyla aklandı.

Daily Telegraph haberinde, Kaddafi'nin oğlu Seyfülislam Kaddafi'nin yakalandıktan sonra yaptığı açıklamalara da yer veriyor. Seyfülislam Kaddafi "Öncelikle bu palyaçonun parayı Libya halkına geri vermesini istiyoruz. Parayı Libya halkına yardımcı olması için vermiştik. Ama bizi hayalkırıklığına uğrattı. Paramızı geri verin" demişti.