BIST 9.185
DOLAR 34,38
EURO 36,85
ALTIN 2.968,42
HABER /  GÜNCEL

12 Eylül’ün hatırlattıkları ve Diyarbakır Cezaevi

1980'deki askeri darbe sonrası yaklaşık 1.600 kişi Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nde işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. Diyarbakır'dan gazeteci Hatice Kamer, cezaevinde hapis yatanlardan bazıları ile yaklaşık 35 yıl önce yaşadıklarını konuştu.

Abone ol

Bayram Bozyel ve 12 Eylül mağdurları, Diyarbakır Cezaevi'nde hayatını kaybedenler anısına basın açıklaması yaparken

"Gördüğüm işkenceler sırasında çenem kırıldı ve yüzümde anatomik hasar meydana geldi. Ömür boyu bu anatomik bozuklukla yaşamak zorundayım."

Bu sözler Diyarbakır'da avukatlık yapan Hasan Dağtekin'e ait. 12 Eylül döneminde Kürdistan Sosyalist Partisi üyesi olmasından dolayı, 1982 yılında gözaltına alınıp 45 gün işkence görmüş. Darbe döneminde yüz binlerce insanın gözaltına alındığını hatırlatan Hasan Dağtekin, "Mahkemeye çıkartmaksızın 90 gün boyunca gözaltında tutup işkence yapabiliyorlardı" diyor.

İşkence gördüğü 45 günden sonra Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanan Dağtekin, yasadışı örgüt üyesi olmak suçundan 4,5 yıl hapis cezasına çarptırılarak Diyarbakır E Tipi Cezaevi'ne gönderildi.

Hasan Dağtekin, "Hapse girmeden önce orada yaşanan işkenceleri duymuştum. Ama oradaki vahşeti anlatmaya kelimeler yetmez" diyor.

Hasan Dağtekin, "12 Eylül ülkenin üzerinden dozer gibi geçti" diyor

12 Eylül darbesini "hem Kürtler hem de Türkiye'nin tamamı için çok büyük bir darbe" olarak nitelendiren Dağtekin, "12 Eylül ülkenin üzerinden dozer gibi geçti. Kenan Evren öldü ama hâlâ onun temsil ettiği siyasal anlayışın temsili olan 82 Anayasası ile yönetiliyoruz. AKP 12 yıldır iktidarda fakat onun da üstünde 82 Anayasası var" diyerek Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt Sorunu'nun çözümü için yeni bir anayasaya acil ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Aynı davadan ceza alan Yılmaz Demir adındaki Konyalı arkadaşını hatırlatıyor da Dağtekin:

"Yılmaz ile aynı davadan yattık, 1984'de Diyarbakır Zindan direnişinde gördüğü işkencelerden dolayı hayatını kaybetti. Orada hayatını kaybeden herkes bizim arkadaşımızdı. O dönem Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nde yatan herkes, Kürt olduğu için çok daha büyük işkencelere maruz kaldı" diyor.

Mağdurların suç duyurusuna ret

12 Eylül 1980 askeri darbesi nedeniyle Diyarbakır Cezaevi'nde işkence ve kötü muamelelere maruz kalan yaklaşık bin 600 darbe mağduru, dönemin sorumlularının yargılanması için çeşitli tarihlerde Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Fakat başsavcılık, suç duyuruları hakkında takipsizlik kararı verdi.

Hasan Dağtekin de suç duyurusunda bulunanlar arasındaydı:

"Eylül ayında takipsizlik kararı verildi. Zaman aşımı dediler. İnsanlık suçlarına karşı zaman aşımı olmamalı. Karara itiraz ettik ama itirazımız da reddedildi. Bireysel başvuru hakkı ile konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacağız. Evren öldü ama keşke Ankara'da açılan mahkeme ondan ve o darbeyi yapan kesimden; yaşatılan o işkencelerin, ölümlerin hesabını sorabilseydi. Fakat ne yazık ki mahkeme çok ağır işliyor. Bu yüzden (Kenan Evren) binlerce insana yaşattıklarının cezasını çekemeden öldü.”

Darbeden önce bölgede güçlü bir Kürt siyasi hareketi mevcuttu. Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Özgürlük Yolu, Rizgari gibi birçok siyasi akımın temsilcisi, yasadışı örgüt üyesi olmaktan dolayı yargılandı. Yurtdışına kaçamayanlar, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanıp ceza aldı.

80 darbesi öncesi Kürt dernekleri 1 Mayıs'ı kutlarken

Ölüm orucu eylemleri ve isyanlar

PKK'nın kurucularından Mazlum Doğan, Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nin koşullarını protesto etmek amacıyla 1982'de, Nevruz gününde intihar etti. Onun intiharından sonra cezaevindeki siyasi hükümlülerin bir kısmı ölüm orucu eylemleri ve isyanlar başlattı. 18 Mayıs 1982'de Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Mahmut Zengin ve Eşref Anyık da cezaevi koşullarını protesto etmek için kendilerini yakarak intihar ettiler. HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın babası Bedii Tan da, cezaevinde gördüğü işkenceden dolayı hayatını kaybeden kişilerden.

Diyarbakır Büyükşehir Eş Başkanı Gültan Kışanak, KCK yöneticilerinden Mustafa Karasu ve iki yıl önce Paris'te öldürülem PKK'nın kurucularından Sakine Cansız ve daha binlerce kişi Diyarbakır E Tipi Askeri Cezaevi'nde hapis yatıp işkence gördü.

Diyarbakır E Tipi Cezaevi'ndeki işkenceler birçok kitaba ve belgesele konu oldu. Yönetmen Çayan Demirel'in hazırladığı ve dönemin mağdurlarıyla gerçekleştirdiği röportajlardan oluşan "5 Nolu" belgeseli o dönemi en iyi anlatan tarihi kayıtlardan biri.

Siyasetçi Bayram Bozyel de, 80'lerde cezaevinde yaşadıklarını "5 No.lu" adıyla kitaplaştırdı. 12 Eylül döneminde Türkiye'de 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı. Bozyel de bunlardan biri. Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Bozyel 1982 yılında Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından, Özgürlük Yolu Davası'ndan yargılandı ve 5 yıl hapis yattı.

70 gün sorguda kalıp işkence gören Bozyel, "12 Eylül darbesi aslında gelişen Kürt siyasi hareketine ve Türkiye sol hareketine karşı gerçekleşti. Kenan Evren öncülüğünde yaşanan bu darbe Kürt ve Türk siyasi hayatında çok önemli bir dönüm noktası oldu" diyor.

'Anayasa ile yeni bir sistem kurdular'

12 Eylül darbesinin ülkede büyük bir "teröre" neden olduğunu, dönemin en karanlık ve kirli yüzünün Diyarbakır Cezaevi'nde yaşandığını belirten Bayram Bozyel, "Bu cezaevi Kürt Davası ve özgür geleceğine karşı kurulmuş pilot bir bölge. Evren ve arkadaşları bu cezaevini özel bir proje olarak gerçekleştirdiler. Sadece o dönem yaşanan bir darbe değildi, anayasa ile yeni bir sistem kurdular" diyor.

PKK'nın, 12 Eylül askeri darbesi ve Diyarbakır Cezaevi’nde yaşatılan insanlık dışı muamelelerin bir sonucu olarak geliştiğini öne süren Bozyel, "Orada yaşatılan işkenceler, unutulacak gibi değil. PKK'nın birçok kadrosu orada hayatını kaybetti, büyük işkencelerden geçtiler. Hapisten çıktıktan sonra da bu hareket büyüdü" diye de ekliyor.

Kenan Evren ve arkadaşlarının yargılanması için çok kampanya yürüttüklerini ama davanın sembolik bir adım olmaktan öteye gitmediğini söyleyen Bozyel, "Biz sadece Evren’in değil, o darbeyi gerçekleştiren bütün sorumluların yargılanmasını istiyorduk. Yani o gerici ve faşist güçlerle bir yüzleşme mahkemesi olsun istedik. Diyarbakır Cezaevi'nde yaşatılan cehennemden kimse yargılanmadı. İnsanlığa karşı işlenen suçlardan dolayı orası müze olsun diye giriş başlattık ama bu talebimiz de hala gerçekleşemedi. Evren, Türkiye'de karanlık bir dönemin resmi. Bu ülkenin en büyük ayıbı, hala 80 askeri darbe anayasası ile yönetilmesi" diyor.