BIST 9.725
DOLAR 35,19
EURO 36,71
ALTIN 2.967,32
HABER /  GÜNCEL

110 kiloluk balerin bile var

Devlet Tiyatroları'nda oyun içinde oyun oynanıyor. 110 kiloluk balerinler, sahneye çıkmadan teşvik alanlar. İddiaların sahibi de Kültür ve Turzm Bakanı Atilla Koç..

Abone ol

Devlet Tiyatroları (DT) konusunda eleştirilen Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Hürriyet'e konuştu: "Arı kovanına çomak soktuğum için eleştiriliyorum. 110 kiloluk balerinimiz var." KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Hürriyet’e yaptığı açıklamada, ‘Arı kovanına çomak soktuğum için bazı sanatçılar eleştiriyor, istifamı istiyor. İstifamı isteyenlere cevabım, ‘emredersiniz, baş üstüne’ olacaktır’ dedi. Bakan, şunları söyledi: İLAN EDERİM Tamer Levend, maaşlarının 1.400 YTL olduğunu söylüyor. Ama sanatçıların aldığı teşvikleri maaşa eklemiyor. Bazıları sahneye çıkmadan niye teşvikli maaş alıyorlar? Sahneye çıkanlara verilmesi gereken teşvik parası, çıkmayanlara da veriliyor. O yüzden hiçbirinin maaşı 2.200 YTL’nin altında değil. İstiyorlarsa bordroları ilan edeyim. 30 MİLYAR ALIYOR Bazı sanatçıların 6 yıldır sahneye çıkmadığını söylediğimde, bana 15 yıldır Devlet Tiyatrolarında sahneye çıkmayanlar olduğu söylendi. Sahneye çıkmayıp, buna rağmen teşvik ikramiyeleri alanlar olduğunu anlattılar. Bu isimlerin çoğu tanınmış isimler. Ayrıca bunlar arasında dizilerden haftalık olarak 30 milyar lira alanlar da var. Onlar ayrılmadığı ve kadroları boşalmadığı için konservatuvarı yeni bitirenleri alamıyoruz. Espri değil, size gerçek bir olayı da söyleyeyim: Biz de 110 kilo ağırlığında olan bir balerin var. Ben ne yapayım. Devlet Tiyatroları Genel Müdürünü müfettiş raporuna dayanarak görevden aldıktan sonra ağır bir biçimde eleştiriliyorum. Bu eleştirilere hiç aldırdığım yok. Beni vatandaşım tutuyor. Endişem yok. Kültür merkezlerinin hepsini bitiriyorum. Bugüne kadar harcadığımız para 120 trilyonu geçti. Yeni temeli atılan kültür merkezlerini de 15-16 ayda bitireceğiz. Bir başka mesele daha var. Bunların çalıştırılması da büyük problem. Kültür merkezlerini çalıştırabilmek için, oralarda sinema yapmamız gerekiyor. Doğuda bulunan bir ilimizdeki kültür merkezimizin aylık ısınma masrafı 30 milyar lira. Ayda ancak bir kez kullanılıyor. Ben bütün bunlarla uğraşıyorum. İstanbul Atatürk Kültür Merkezi yakıldıktan sonra elektrik ve klima düzenlemesi tam anlamıyla yapılamadığı için ayda 1 trilyona yakın parayı ısıtma ve soğutmaya harcıyoruz. Bu harcamaya rağmen gerçekten ne ısınıyor, ne de soğuyor. ATA’YA LAYIK MI? 1950’li yılların mimarisine göre yapılmış. En üst katında operanın boyahanesi var. O boyalar Boğaz’ı seyrediyor. Benim iddiam şu: İstanbul’da ismini verdiğimiz Atatürk’e layık, büyük, modern, bir kültür merkezi yapacağım. İstanbul Mimarlar Odası Başkan Yardımcısı ‘Burayı yıkamazlar’ diyor. Ben buna aldırmıyorum. MARŞ MARŞ... Bütün türkücü ve şarkıcıları kadrosunda olduğu korolara gönderdim. Elazığ’da görev yapması gereken kişiyi Elazığ’a gönderdim. Elazığ’da bana bir konser verdiler, 40 kişilik olması gereken koroda sadece 14 kişi vardı. Hepsi maaşlarını orada alıyorlar ama geçici görevle Ankara, İstanbul, İzmir’de oturuyorlar. Herkes yerine marş marş... İzmir’in kadrosu 40 ama geçici görev yapanlarla birlikte bu sayı 120’ye ulaşıyor. Bir tek İstanbul korosunda fazlalık yok. Ankara’da, İzmir’de yoğunluk var. Hepsi de tanınmış kişiler. EMİRLERİ OLUR İstifamı istiyorlar. Efendim emirleri olur, baş üstüne. Kusura bakmasınlar, bunların bana söyleyebilecekleri bir tek laf yoktur. Mahkeme şöyle karar verir böyle karar verir bilemem. Mahkeme kararlarını da uyguluyorum. Ben anladım ki arı kovanına çomak sokmuşum. 800 sanatçımız var. 1200 tane de ışıkçı, dekorcusu gibi yardımcı eleman var. Oysa Türkiye’de toplam sahne sayımız 30’dur. Almanya’da böyle bir kadroyla en az 200 sahne açılır, hadi 150 açılsın. İşte bunu düzeltmek için sanatçılara her ay tiyatroya, Anadolunun bir şehrine gitmelerini istedim. O yüzden kültür merkezlerini opera ve tiyatro oynanabilecek şekilde yaptırıyorum. Ben bu kadar tiyatroyu seviyorum. Yabani karabiber ziyafeti Çeşme’de bir çay bahçesinde dinlenen Koç korumalarına, gölgesinde oturduğu yabani karabiberi göstererek ‘Bunun ismini biliyor musun? Buna karanfil denir. Pardon hatalı söyledim, ismi yabani karabiber. Koparın da yiyelim’ dedi. Koç daha sonra korumaların verdiği karabiberi yanındakilere de ikram edip yedi.