Bugün İngiltere basınında Le Pen'in partisine açılan yolsuzluk soruşturmasından, Yunanistan'da Syriza'nın nakit sıkıntısına farklı konular ele alınıyor.
Abone olGuardian gazetesi, Le Pen'in partisi hakkında açılan yolsuzluk soruşturmasını ele alıyor. Haberde, Fransa'nın aşırı sağ partisi Ulusal Cephe hakkında Avrupa Birliği yolsuzlukla mücadelen kurumlarının soruşturma başlattığı, buna göre asistanların parti için çalışırken Avrupa Parlamentosu'ndan para aldığı belirtiliyor.
Soruşturmayı yürüten kurum, Fransa'daki parti için çalışan bu kişilerin bir yandan Avrupa Birliği için maaşlı çalışıp çalışmadığını araştıracak ve bu konuda karar verecek.
Yasaya göre Avrupa parlamentosunda maaşlı çalışanlar yalnızca parlamentoyla doğrudan ilgili meselelerde görev alabilirler.
Söz konusu yolsuzluğun 7.5 milyon euroyu bulabileceği belirtiliyor.
Le Pen'in ise Twitter hesabından bu soruşturmayı "yalan ve karalayıcı bir suçlama" olarak tanımladığı ifade ediliyor.
Syriza'nın nakit sıkıntısı
Financial Times gazetesinde "Syriza nakit para için sosyal güvenlik fonlarını zorluyor" başlıklı bir yazı yer alıyor.
Yazıda Atina'nın vergilerdeki düşüş nedeniyle yaklaşan 1.2 milyar dolarlık ödeme konusunda sıkıştığı ifade ediliyor ve şu ifadelere yer veriliyor:
"Yunanistan'ın Syriza hükümeti, yüz milyonlarca euroluk maaş ve memur ödemeleri yaklaştığı için, ülkenin sosyal güvenlik fonlarını zorluyor."
"Ekonomi Bakanı Yanis Varufakis'in bu ayki borçlarını ödeyecek kadar parası bulunuyor. Ancak aynı zamanda hükümet tedarikçileri ve vergi iadeleri ödemeleri, nakit sıkışıklığı nedeniyle ertelenebilir."
"Ancak başka bir üst düzey yetkiliye göre hükümetin memur ve emekli maaşlarını yatırması için Mart sonuna kadar 1.5 milyar euroya ihtiyacı var."
"Bir hükümet hukuki danışmanına göre sosyal güvenlik fonlarındaki para, merkez bankasına yatırılmaya zorlanabilir."
Facebook'tan mahkeme kararı tebliğ edildi
İngiliz Daily Telegraph gazetesinde bugün yer alan bir habere göre, Londra'daki bir grup avukat, karşı tarafa Facebook üzerinden mahkeme kararını tebliğ etti.
Aile mahkemesi söz konusu davada, Polonya'da yaşayan Pawel Oboz'un üç yaşındaki kızını İngiltere'ye geri getirmemesi halinde hapse atılabileceğine hükmetti.
Davada yer alan avukatlar da, kararı Pawel Oboz'un facebook sayfasında paylaşarak tebliğde bulundular.
34 yaşındaki Oboz'un söz konusu mahkeme kararı paylaşımına yanıt vermediği ve kızını verilen süre içinde İngiltere'ye geri getirmediği için hakkında 12 ay hapis cezasına hükmedildiği öğrenildi.
Mahkeme, Oboz ile iletişime geçilmesi için "çok defa çaba gösterildiğini", kendisine telefonda sesli mesaj, posta, email, kurye ve son olarak da Facebook ile ulaşılmaya çalışıldığını belirtti. Bu durumu göz önüne alan mahkeme, Pawel Oboz hakkında 12 ay hapis cezasına hükmetti.
Aslen Kosta Rikalı olan anne Evelyn Rojas Sanchez ile Pawel Oboz'un ABD'de tanıştığı, daha sonra Londra'ya yerleştikleri ve burada çocuk sahibi oldukları öğrenildi.
2014 yılına doğru çiftin sorun yaşadığı ve çocuğun"Polonya'da alıkonulduğu" ileri sürüldü.
Afganistan'da IŞİD: Gerçekleşmeyi bekleyen felaket
Independent gazetesinde bugün yer alan bir yazıda "Afganistan'da IŞİD varlığı, gerçekleşmeyi bekleyen bir felaket" deniyor.
Kim Sengupta imzalı analizde, Ocak ayında Afganistan'da IŞİD hücreleri oluştuğuna dair haberler geldiği belirtiliyor.
Yazıda şu ifadeler yer alıyor:
"Ocak ayında Molla Abdül Rauf'ın Afganistan'da IŞİD kolu gibi çalışmaya başladığı haberleri gelmişt, Abdül Rauf, Taliban'daki silah arkadaşlarını kendisiyle savaşmaya çağırıyordu.
Molla Abdül Rauf'un özgeçmişi, en parlaklarından biriydi: Ruslarla savaşırken birkaç defa yaralanmıştı, ABD tarafından Guantanamo'da hapse atılmış ve daha sonra cihada katılmıştı.
Rauf silah arkadaşlarını toplamaya başladıktan bir ay sonra, ABD hava operasyonunda öldürüldü. Ancak IŞİD ülkedeki ilerleyişine devam ediyor ve hem geleneksel olarak çatışma olan yerleri hem de hükümete bağlı yerleri ele geçiriyor, afyon ticaretinde önemli bir aktör haline geliyor.
Bir aşiret lideri olan Seyfullah Sanginwal, 'Molla Rauf bu işe başlamıştı ama IŞİD artık burada, açıkça Taliban'a meydan okuyor. Yaklaşık 20 kişi öldürüldü' diyor.
IŞİD Güney Asya'da çeşitli kollarla ilerliyor. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, eski cumhurbaşkanı Hamid KArzai ile Pakistan'ı Taliban'la masaya oturtmaya çalışıyor. Ama bu tepkilere neden oluyor.
Ama şimdiki sorun, Pakistan Taliban'ı dizginlese bile, IŞİD konusunda böyle bir güce sahip değil. IŞİD'in Pakistan'a doğru ilerlemesi, zaten çok sayıda zehirli terör örgütü barındıran ülke için ölümcül olur.
IŞİD'in Afganistan'daki kazanımı yalnızca askeri değil. Tıpkı Taliban gibi narkotik stokları ele geçirmek isteyen örgüt, böyle IRak'ın kontrolü altındaki bölgeler üzerinden batısına doğru ilerleyebilir. Bu da örgüte, ABD öncülüğündeki hava operasyonlarıyla gelirini elde ettiği petrol tesisleri vurulduğunda avantaj sağlar.
Afganistan Batı'nın unutmak istediği bir savaş ve bir ülke. Ama Batı Irak hakkında da böyle hissediyordu. Orada da IŞİD yavaş yavaş başlamıştı ve bakın bugün ne yaşanıyor."
'IŞİD'e katılan gençle okulda dalga geçiliyordu'
Times gazetesinde ise, IŞİD'le birlikte fotoğrafları çıkan Batılı gencin 18 yaşında, İtalyan asıllı bir Avustralyalı olduğunu yazıyor.
Melbourne Age adlı gazetenin kimliğini açıkladığı gencin adının Jake Bilardi olduğu ve geçen yıl okulu terk edip cihada katıldığı belirtiliyor.
Bilardi'nin teyzesi, gencin 12 yaşındayken annesini kaybettiğini ve bu sırada Müslüman olduğunu söyledi.
Gencin bir sınıf arkadaşı, Bilardi'nin batı medyasından ve hükümetlerinden nefret ettiğini, bu motivasyonla internet üzerinden radikalleştiğini ileri sürdü.
Bir başka arkadaşı ise Bilardi'nin zeki biri olduğunu ve zamanının çoğunu internette "siyasi gerçeği aramakla" geçirdiğin söyleyerek, radikalleşmesine şaşırmadığını belirtti.
Radikalleşen gencin okulda "komik, fikirleri olan, sessiz, zeki ve saygılı biri" olarak tanındığı, ancak sınıftakilerin onunla dalga geçtiği kaydedildi.