İngiltere gazetelerinde bu sabah öne çıkanlar: Muhalefetteki İşçi Partisi'nin başındaki Ed Miliband'in liderliğine dair tartışmalar, Cameron'ın AB ile ilgili açıklamaları, Suriye krizi ve İran'ın Irak krizine müdahil olmasının olası etkileri.
Abone olGuardian ve ICM adlı araştırma şirketinin ortaklaşa yaptığı kamuoyu anketine göre İngiltere'de İşçi Partisi'ne destek geçen ay yüzde 3 gerileyerek yüzde 32 seviyesine inmiş durumda.
Buna göre sosyal demokratlar, Muhafazakâr Parti'nin sadece yüzde 1 puan önünde.
Liberal Demokratlar yüzde 11, yükselişteki Yeşiller ise yüzde 6 oy oranına sahip görünüyor.
Sonuçlar Ed Miliband'in İşçi Partisi liderliğine desteğin azalışını da ortaya koyuyor.
Buna göre ankete katılanların yüzde 63'ü Miliband'in performansı hakkında olumsuz görüş bildirirken sadece yüzde 21'i bunu olumlu bulduğunu belirtmiş.
Ed Miliband'in parti liderliği İngiltere kamuoyunda büyük bir tartışma konusu.
İşçi Partisi içinde Miliband'in liderliğine karşı olan kesimler, eski İçişleri Bakanı Alan Johnson'ın alternatif olarak görüyordu.
Ancak bugünkü Guardian için bir yazı kaleme alan Johnson İşçi Partisi liderliği hedefinin olmadığını net olarak belirtiyor.
Cameron'ın AB açıklaması
Times İngiltere Başbakanı David Cameron'ın Pazartesi günü Avrupa Birliği ile ilgili yaptığı açıklamalara geniş yer ayırıyor.
Cameron açıklamasında şunları söyledi: "Basitçe burada durmak ve sadece şunu söylemek; 'Avrupa'da kalacağım, neye sahip olursak olalım, ne olursa olsun bırakmayacağım'. Bu bir strateji değil ve işlemeyecek."
Cameron bu açıklamayı İngiliz Sanayiciler Konfederasyonu'nun (CBI) yıllık konferansında yaptı.
Times bu kritik açıklamanın, Cameron'a Londra Belediye Başkanı Boris Johnson ve diğer Muhafazakâr yöneticiler tarafından AB'yle ilgili tavrını sıkılaştırması yönünde yaptığı baskılardan birkaç ay sonra yapmasına dikkat çekiyor.
Konferansta CBI liderleri ise Cameron'ın bu tavrına karşı çıkmış.
Habere göre CBI Başkanı Michael Rake, CBI üyelerinin yüzde 80'inin İngiltere'nin AB'de kalması yönünde oy kullanacağını çünkü bu üyeliğin İngilitere'nin ulusal çıkarlarına uygun olduğunu belirtmiş.
Suriye Ulusal Koalisyonu lider: Koalisyon Esad'a gözlerini kapıyor
Guardian'ın Orta Doğu editörü Ian Black, Suriye Ulusal Koalisyonu lideri Hadi el-Bahra'yla Londra'da bir röportaj yapmış.
Bahra, IŞİD karşıtı koalisyonu, "Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad tarafından işlenen suçlara gözlerini kapamakla" suçluyor.
Bahra IŞİD'in Suriye'deki asıl sorun değil, sorunun bir sonucu olduğunu belirtiyor:
"Hava saldırıları aşırıcılığa karşı savaşı kazanamaya yetmeyecek. IŞİD'i yerde yenmeniz gerekiyor. Ve aşırıcılık sorununun gerçek nedeni ve kaynağının üstesinden gelmeniz gerekiyor ki bu da rejimin kendisidir."
Suriye lideri Esad Pazartesi günü, Birleşmiş Milletler tarafından sunulan Halep ateşkes planını inceleyeceğini söylemişti.
BM'nin Suriye özel temsilcisi Staffan de Mistura tarafından sunulan planda insani yardım amacıyla, çatışmaların bölge bölge dondurulması çağrısı var.
Bahra ise "yerel ateşkeslerden, 2000,000 Suriyelinin hayatına mal olan çatışmaları sonlandıracak, kapsamlı ve müzakere edilmiş bir politik çözümün parçası olmamaları durumunda rejimin faydalanacağını" belirtiyor.
'IŞİD komutanlarından Cemal'in portesi '
Daily Telegraph'ta, IŞİD'in Suriye'deki komutanlarından birinin korumalığını yaptıktan sonra bu görevinden kaçarak ayrılan Abu Abdullah adlı kişiyle yapılmış bir röportaj dikkat çekiyor.
Gazetenin muhabiri Ruth Shelock bu haberini Gaziantep'ten yazmış.
Abdullah röportajda, bir dönem yanında bulunduğu, IŞİD'in Suriye'deki komutanlarından Saddam Cemal'le ilgili bilgiler veriyor.
Abdullah'a göre "Cemal eskiden bir uyuşturucu satıcısıydı. Daha sonra Özgür Suriye Ordusu'na katıldı. Son olarak da IŞİD içinde yer alarak birçok sivili katletti".
Haberde, Abdullah'ın anlattıklarına dayandırılarak Cemal'le ilgili özetle şu bilgiler veriliyor:
"Şu an IŞİD'in Suriye'nin doğusundaki askeri işlerinden sorumlu komutan muavini olan Cemal geçen yıla kadar, CIA desteğiyle Batılı müttefiklerden para ve silah alan isyancı grupları koordine eden Yüksek Askeri Konsey'in lideriydi. Ancak liderliğini yaptığı Liwa Allah Akbar grubu, geçen yıl IŞİD'den ayrılan, Batı destekli Ahfad el-Resul örgütünün bir koluydu. IŞİD bu örgütün Irak sınırındaki Deir el-Zor'da bulunan karargahını bastı ve grubu dağıttı."
"IŞİD Cemal'in evini havaya uçurdu, kardeşlerinden birini öldürdü. Başka bir kardeşini de önce esir alıp sonra öldürdü. Bundan sonra Cemal ortadan kayboldu."
"Geçen Kasım ayında ise Cemal bir videoda yeniden ortaya çıktı. Videoda Cemal IŞİD'e biat ettiğini bildirdi."
"El - Bukamal'a yönelik IŞİD saldırısına liderlik etti. Bunu takip eden dönemde bu alanda gücünü artırdı. Şaitat adlı bir yerel aşiret IŞİD'e karşı ayaklanınca buna karşılık bu aşiretten 700 adam ve çocuğu öldürdü."
Abdullah, Cemal'in bir anne ile babanın gözü önünde çocuklarının başını kestiğini ve başları sonra da bir kapıya astığını söylüyor.
Abdullah gördüklerinin İslam'ı yaymak adına doru bir yol olmadığını düşünerek örgütten kaçtığını belirtiyor.
Ayrıca Abdullah, Cemal'in İslam'ın yayılmasını umursamadığını sadece kendi iktidarını düşündüğünü ve IŞİD'de onun gibi birçok insan olduğunu söylemiş.
Suriye'de tahrip edilen Ermeni kilisesinin özel önemi
Yine Suriye'yle ilgili bir başka haberse Independent'tan.
Gazetenin deneyimli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk, Suriye'nin Irak sınırında bulunan Deir el-Zor bölgesinde yer alan ve İslamcı militanlar tarafından tahrip edilen bir kilisenin hikayesini yazmış.
Fisk, bu kilisenin Osmanlı imparatorluğu sınırılarında gerçekleşen 1915 olaylarında ölen Ermeniler'e ithaf edilerek yapıldığını hatırlatıyor ve bu yüzden bu olayın Suriyeli Hıristiyanlar arasında büyük bir öfkeye neden olacağını söylüyor.
Fisk özetle şunları belirtiyor:
"Ermeni holokostu üzerine binlerce dökümanı da içeren ve tarihleri 1841'e kadar uzanan tüm kilise arşivleri yakılarak kül edildi. 99 yıl önceki katliamlarda ölenlerin anısına kilisenin mahzen mezarında bulunan yüzlerce kişiye ait kemikler sokağa, yıkıntıların yanına atıldı."
"Bu kutsal şeylere yapılan saygısızlık eylemi, dünyanın bir ucundan bir ucuna yayılmış Ermeniler arasında çok büyük acıya neden olacak."
"Bu sefer suçlu, Nusra Cephesi isyancıları gibi görünüyor. Ancak birçok Suriyeli, grubun Türkiye'den silah aldığına inanıyor."
Fisk, bu yüzden birçok Ermeni'nin olayı 99 yıl önce yaşananlarla bağlantılandırarak ele alacağını ve o dönem yaşananların başka bir aşaması olarak göreceğini yazıyor.
İran'ın Irak'taki etkisi
Financial Times'ta İran'ın siyasi kriz içindeki Irak'la ilgili politikalarını ele alan tam sayfalık bir analiz dikkat çekiyor.
Analizde, IŞİD'in yazın Musul'u ele geçirmesiyle başlayan saldırı sürecinde İran'ın çok hızlı davranarak Irak'taki sürece müdahil olmasına vurgu yapılıyor.
FT'ye göre İran bununla Irak üzerindeki etkinliğini artırmış durumda. Ayrıca bu durumun, İran ve Batı arasındaki nükleer görüşmelerine de etkisi olabilir.
Gazeteye konuşan siyaset bilim profesörü ve Irak'ın önde gelen Sünni politikacılarının danışmanı Nabil Yunus Muhammed şunları söylemiş:
"IŞİD Musul'u işgal ederken ABD, Irak'a yardım etmek için yeteri kadar hızlı davranmadı ve diğer ülkelerin kendi etkilerini oluşturmalarına geçit verdi."
Analizde İran'ın Irak'taki etkinliğini koordine eden en önemli isim olarak General Kasım Süleymani gösteriliyor.
FT, Süleymani'nin hem Irak'ın birçok operasyonunu yönetmede aktif rol aldığını hem de Şii milislerin eğitimini de organize ettiğini belirtiyor.
Analizde İran'ın bu süreçte Iraklı Kürtlerle kurduğu iletişime de dikkat çekiliyor.
Gazetenin sözlerine yer verdiği, Irak parlamentosundaki Kürt milletvekillerinden Muthana Amin şöyle konuşmuş: "Barzani her zaman Batı'ya ve ABD'ye yakındı. Ancak Batı onu, krizin başlangıcında terk etti. Tabii ki o İran'a doğru yaklaştı."
Analizin sonlarında Nabil Yunus'un, İran'ın uzun vadede Irak'taki etkisiyle ilgil şu sözlerine yer veriliyor: "Uzun vadede İran'ın Irak halkı üzerindeki etkisinin negatif olacağını düşünüyorum. Şu anda yardıma ihtiyacımız var ancak bu, böylesine bir etkiyi kabul ettiğimiz anlamına gelmiyor."