FT'den Türkiye-AB ilişkileri yorumu: 'İsteksizler koalisyonu', FT Yazarı Rachman: Erdoğan'ın kusurlarını görmezden gelmeyin, Mısır'daki çatışmalar ve İngiltere'de çocuklar arasındaki yoksullukta artış
Abone olFinancial Times, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği macerasında gelinen noktayı irdeleyen bir haber-analize yer veriyor.
"Akıcı İngilizce ve Fransızcasıyla, bıyıklı babacan haliyle Cengiz Aktar Türkiye'nin onlarca yıldır süren Avrupa Birliği'ne üye olma çabası konusunda öğrencilerini coşturacak tipte bir öğretmen." diye başlayan haber, "Ama bir sorun var, Aktar Bahçeşehir Üniversitesi'ndeki Avrupa Birliği master programını, yeterli ilgi olmadığı için kapatmak zorunda kaldı" diye devam ediyor.
Daniel Dombey imzalı haberde, işte bu iptal kararının Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği arayışının 'acıklı haline işaret ettiği' söyleniyor. Ayrıca, hem Ankara, hem de Avrupa Birliği açısından hayati bir dönemde Ankara'nın üyelik arayışının, hiç olmadığı kadar çok sorunla karşı karşıya olduğu belirtiliyor.
Haberde görüşlerine yer verilen bir Türk yetkilinin Türkiye'de popüler olan bir söylemi kullanarak, 'Güven sorunu var. Avrupa Birliği bize adil davranmıyor' dediği aktarılıyor. Sözkonusu yetkili ayrıca, "En büyük fark da şu; Türkiye artık geçmişe kıyasla kendine çok daha fazla güveniyor" diye de ekliyor.
'İsteksizler koalisyonu'
Almanya ve Fransa liderlerinin muhalefetiyle, Avrupa Birliği'nin de Türkiye'nin üyeliği konusunda çok daha fazla gönülsüz olduğunu kaydediliyor. Bu yüzden de, Aktar'ın Ankara-Brüksel ilişkilerini "isteksizler koalisyonu" diye tanımladığı belirtiliyor.
Haber şöyle devam ediyor;
"Bu arada ekonomik ilişkiler her zamankinden daha güçlü. Türkiye ticaretinin yüzde 40'tan fazlasını Avrupa Birliği'yle yapıyor. Ülkedeki doğrudan yabancı yatırımın yüzde 75 kadarı da Avrupa Birliği'nden. Ancak müzakereler pratikte durmuş halde ve her iki tarafın şüpheleri neredeyse elle tutulabiliyor."
Daniel Dombey, ilişkilerin bu hale gelmesinde en büyük faktörün büyük ihtimalle Kıbrıs sorunu olduğunu vurguluyor.
'Erdoğan'ın kusurlarını görmezden gelmeyin'
Financial Times'ın yorum sayfalarında da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili bir makale var. Gideon Rachman imzalı makale "Erdoğan'ın kusurlarını görmezden gelmeyin" başlığını taşıyor.
Yazıya eşlik eden karikatürde Erdoğan, Boğaz'a konulmuş bir tahtta oturmuş halde görülüyor.
Üzerinde Türk bayrağı bulunan tahtın üst kenarlarında minareler bulunuyor. Tahtın oturağının altında da demir parmaklıklardan elini uzatan bir kişi var.
Rachman, Erdoğan'ın Orta Doğu'da Filistin davasının cesur savunucusu olarak görüldüğünü söylüyor. Yazar, çok sayıda Batılı entelektüelin de, Türkiye'yi kaos içindeki Arap dünyasına model olarak gösterilebilecek bir ülkeye dönüştürdüğüne inandıkları için Erdoğan'a hayranlık duyduğunu belirtiyor.
'Erdoğan otoriterleşiyor ve pervasızlaşıyor'
Rachman, Erdoğan'ın üst üste üç seçim kazandığını, ekonominin geliştiğini, özellikle de sağlık alanında önemli sosyal reformlar yapıldığını ve 'fazla Batı odaklı' Türk dış politikasını değiştirip Türkiye'yi bölgesinde önemli bir oyuncuya dönüştürdüğünü vurguluyor. Gideon Rachman şöyle devam ediyor;
"Günümüz Türkiyesi heyecan ve hayranlık uyandırıyor. Çünkü dindarlıkla, çağdaşlığı ve refahla, demokrasiyi birleştirmenin mümkün olduğunu gösteriyor gibi görünüyor. Ama sorun şu ki, tüm bu göz kamaştırıcı başarılar, Erdoğan hayranlarının kahramanlarının kusurlarını görememesi riskini yaratıyor. Erdoğan'ın iktidardaki onuncu yılı yaklaşırken daha da aşikârlaşan kusurlar bunlar. Başbakan ülkesinde daha otokratik, ülke dışında da daha pervasız davranıyor. Bu kusurlar daha da ileri giderse, Türkiye'nin demokrasisi ve güvenliği tehlikeye girebilir"
Erdoğan'ın pek çok açıdan demokrasiyi geliştirdiğini söyleyen Rahcman, azınlıkların, özellikle de Kürtler'in haklarının genişletildiğini, üst düzey generallerin darbe iddiaları nedeniyle gözaltına alındığını vurguluyor. Ordunun da asık bir yüzle olsa da, seçilmiş hükümete itaat ediyor gibi göründüğünü belirtiyor.
'Gazeteciler korku ikliminde'
Ancak Rachman, darbe iddiaları nedeniyle muhtemelen masum olan çok sayıda kişinin de gözaltına alındığını söylüyor ve şöyle devam ediyor;
"Bu kişiler şimdi yargılanmayı ve hatta kendilerine herhangi bir suç yöneltilmesini beklerken hapiste çürüyor. Tutuklananlar sadece askerler de değil. Uluslararası Basın Enstitüsü'ne göre Türkiye'de Çin'den daha fazla sayıda gazeteci hapiste. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da hapisteki arkadaşlarına destek olmak için yürüyen gazetecileri izledim. Bu Pekin'de hoş görülecek bir şey değil ama konuştuğum Türk gazeteciler, bir korku ikliminde çalıştıklarını söylediler"
Türkiye'nin bölgesindeki rolünün hep olumlu olmadığı görüşünü savunan Rachman, Erdoğan'ın kendine güveni arttıkça daha çatışmacı bir görüntü sergilediğini söylüyor.
Rahcman, işler çok kötü giderse, Türkiye'nin bu yıl sona ermeden kendisini üç farklı çatışmanın içinde bulabileceğini belirtiyor. Yazar bu çatışmaları Kıbrıs, İsrail ve PKK olarak sıralıyor.
Gideon Rachman, Erdoğan'ın son Orta Doğu gezisindeki tavrını da şöyle eleştiriyor;
"Erdoğan Kahire'de Türkiye'nin laik modelinin Mısır'a örnek olabileceğini söyledi. Ancak Libya'daki konuşmasında Arap sokağının komplocu içgüdülerine seslendi. Libya devrimini alkışlarken, İngiltere ve Fransa'nın ticari nedenlerle müdahale ettiğini belirtti. Bu baş döndürücü bir ikiyüzlülük. Erdoğan bir yıldan kısa bir süre önce Muammer Kaddafi'den insan hakları ödülü aldı. Ayrıca kısmen, Türk ticari çıkarlarını korumak için, başta Nato müdahalesine karşı çıktı."
Erdoğan- Da Silva benzetmesi
Rachman yine de Erdoğan'ın hala çok olumlu bir miras bırakabileceğini ve işler iyi giderse eski Brezilya Cumhurbaşkanı Lula Da Silva'nın Türkiye'deki benzeri olabileceğini belirtiyor. İki liderin yaşam öyküsü ve başarıları arasında benzerlikler bulunduğunu söyleyen Rachman yazısına şöyle son veriyor;
"Ama önemli farklar da var. Lula da Silva hep Brezilya'nın komşularına güven veren bir dış politika izledi. Brezilya lideri, anayasayı değiştirip görev süresini uzatmanın cazibesine kapılmadan, iktidardaki on yılı dolmadan kenara çekildi. Nelson Mandela gibi ne zaman gideceğini bildi. Maalesef Erdoğan'ın aynı şekilde kendini tutacağını ve alçakgönüllü olacağını gösteren çok az işaret var"
İngiltere basını Mısır'ın başkenti Kahire'de Kıpti Hristiyanlar ve güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda 25 kişinin ölmesine geniş yer ayırıyor.
'Ordu kışlaya dönmeli'
Guardian konuyu başyazılarından birinde ele almış. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Pazar günkü çatışmalardaki en rahatsız edici şey Mısır'daki ayaklanmayı bu kadar etkili yapan ve Libya, Suriye ve Yemen'deki silahlı çatışmalardan farklı kılan olumlu özelliklerini geçersiz kılması. Kısa, ama önemli bir an Kahire Beşar Esad'ın Cumhuriyet Muhafızları'nın yönetimi altındaki Humus, ya da Kaddafi yandaşlarının yönetimindeki Bingazi'ye benzedi. Generaller, Hüsnü Mübarek'in taktiklerini kullanırsa, onlardan da hesap sorulmalı. Seçimler ertelenmemeli. Mısır'ın sivil bir hükümete ihtiyacı var. Generaller kışlaya geri dönmeli. Geçen Pazar günü yaşananlar, Tahrir Meydanı'nda başlanan gerçek işin tamamlanması halinde neler olabileceğini hatırlatan bir örnek olmalı."
İngiliz çocuklar yoksullaşıyor
Guardian'daki habere göre İngiltere'de hükümetin vergi ve sosyal yardım sisteminde yaptığı değişiklikler nedeniyle 400 bin çocuk 2015 itibariyle görece yoksullaşacak.
Mali Çalışmalar Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun rakamlarına göre, aynı süre içinde mutlak yoksulluk içindeki çocukların sayısı da 500 bin artarak 3 milyona çıkacak.
Gazete, bu nedenle yasal bağlayıcılığı bulunan 2020'ye dek çoçuklar arasındaki yoksulluğu yüzde 10 azaltma hedefinin kaçırılabileceğini vurguluyor.