Robert Fisk'ten 'Batı'nın ikiyüzlü tavrına' Türkiye'nin AB üyeliği örneği, Mısır ordusu hakkında işkence iddiaları, Nokia'nın sıkıntıları, Le Pen'den Cameron'ın çokkültürlülük çıkışına destek ve Kazak cumhurbaşkanı adaylarına gramer testi kuralı
Abone olIndependent'ın deneyimli Orta Doğu Muhabiri Robert Fisk, Arap dünyasındaki muhalif gösterilerle ilgili bir makale kaleme almış. Fisk, değişim rüzgarlarının Batı'daki ikiyüzlü tavırları ifşa ettiği görüşünde
Dikkat çeken satırlar şöyle;
'Fransız tarihçi Daniel Linderberg bu hafta doğruyu söyledi ve 'Gerçeği itiraf etmeliyiz. Çok sayıda entelektüel, derinlerde bir yerlerde Arap halkının yaradılıştan geri olduğunu düşünüyor.' dedi. Bunda yeni bir şey yok. İçten içe tüm Müslüman dünyasıyla ilgili hissettiklerimiz de böyle. Almanya Başbakanı Angela Merkel çok kültürlülüğün işe yaramadığını söyledi. Bavyera kraliyet ailesi üyesi olduğunu söyleyen biri de kısa süre önce bana Almanya'da çok fazla Türk olduğununu, çünkü Alman toplumunun bir parçası olmayı istemediklerini söylemişti...'
'Türkler AB'ye girmek istediğinde bahaneler arıyoruz'
'...Ama, bugün İslam ve demokrasinin Orta Doğu'da bulabileceğiniz en mükemmele yakın karışımı olan Türkiye'nin kendisi Avrupa Birliği'ne girip, Batılı uygarlığımızı paylaşmak istediğinde, umutsuzca, ne kadar ırkçı olduğuna bakmadan, Türkiye'nin tam üyeliğini önleyecek çareler arıyoruz. Bir başka deyişle, bizden uzak oldukları sürece, bizim gibi olmalarını istiyoruz. Bizim gibi olmak isteyip, Avrupa'yı işgal etmek istemediklerini kanıtladıklarındaysa, başlarına bir başka, Amerika'da eğitim görmüş general getirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Tıpkı, Türk parlamentosu Amerikan birliklerinin Irak'ı Türkiye'nin güneyinden geçerek işgalini reddettiğinde, Paul Wolfowitz'in 'Generallerin buna söyleyeceği bir şey yok mu?' diye sorması gibi.'
Guardian da manşetini Mısır'daki gelişmelere ayırıyor.
'Mısır ordusu da işkence yaptı'
Gazete, Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e karşı düzenlenen gösteriler sırasında tarafsız bir tutum takındığı belirtilen ordunun da, olayların başlamasından bu yana gözaltı ve işkence vakalarında rol oynamakla suçlandığını yazıyor.
Haberin kaynağıysa, gözaltına alınan ve işkence gördüğünü söyleyen Mısırlı eylemcilerin ifadeleri.
Gazeteye konuşan eylemciler ordu tarafından gözaltında tutuldukları sırada ağır dayak yediklerini ve başka işkenceler gördüklerini söylüyor.
İnsan hakları kuruluşlarının da ordunun gözaltındakilere elektrik verdiğini belgelediği belirtiliyor.
Gözaltına alınanlar arasında insan hakları eylemcileri, gazeteciler ve avukatlar olduğu kaydediliyor.
Eylemciler bunun, örgütlü bir yıldırma kampanyası olduğunu söylüyor.
'Batı Mısır'a borçlu'
Guardian yorum sayfalarındaki köşelerinden birini, Mısırlı muhalif eylemcilerden Ahmed Salih'e ayırmış. Salih, Batı'nın yıllarca Mübarrek rejimini desteklediğini ve bu yüzden Mısır'a ahlaki bir borcu olduğunu söylüyor.
Dikkat çeken satırlar şöyle;
'Batı, Mısır'daki ve bölgedeki bu yolsuzluklar, bu korkunç insan hakları ihlalleri, işkenceler, cinayetler karşısında neden sessiz kaldı? İngiltere de dahil olmak üzere Batı, destek sağlayarak tüm bu suçlara ortak oldu. Batı, İslamcılar iktidara gelir korkusuyla Orta Doğu'da demokrasi ve özgürlüğün tehlikeli olacağına inanma hatasını yaptı. Dünya şimdi hem Tunus'ta, hem de Mısır'da bu inancın ne kadar yanlış olduğunu görüyor. Bu devrimlerin toplumun tüm kesimlerini kucakladığını ve dünyanın dört bir yanındaki insanların istediği bir değeri, özgürlüğü aradığı çok açık. Batılı siyasetçilerin kafalarında ve diktatörlerin yalanlarındaki bu anlayış yüzünden onyıllarca cezalandırıldık. İki milyon kolluk gücünün işgal ettiği bir polis devletinde yaşadık. Tüm bunlar karşısında Batı'nın omuzlarında ahlaki bir sorumluluk yok mu?'
'Eylemciler gözaltına alınıyor'
Financial Times, İnsan hakları İzleme Örgütü'nün bir uyarısını taşıyor sayfalarına.
Örgüt, bazı Arap yönetimlerinin Mısır'daki gösterilere destek verenleri gözaltına aldığını duyuruyor.
Örgüte göre, Filistin toprakları, Suudi Arabistan, Suriye, Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen'de bazı eylemciler gözaltına alındı. Haberde görüşlerine yer verilen Örgütün Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktörü Sarah Leah Whitson, 'Turnus ve Mısır'daki isyan Arap halkını büyüledi, ama liderlerini dehşete düşürdü. Bilinen baskı ve sindirme yöntemleriyle tepki verdiler' diyor.
Nokia'nın sıkıntıları
Dünyanın en büyük cep telefonu üreticisi Nokia'nın yaşadığı sıkıntılar bugün tüm İngiliz basınının ortaklaşa yer verdiği konulardan biri.
Times'ta yer alan habere göre, şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Stephen Elop, basına sızan bir şirket içi yazışmasında, akıllı telefonlar alanındaki rekabette Apple ve Google gibi rakiplerinin gerisinde kaldıklarını kabul ediyor. Elop, 'Apple, ilk iPhone'u 2007'de piyasaya çıkardı ve bizim hala ona yakın bir ürünümüz yok. Google Android'i iki yıl önce çıkardı. Ama satılan akıllı telefonlarda liderliği bizden aldılar' diyor.
Elop ayrıca, Nokia'nın durumunu yanan bir petrol platformunda duran ve etrafındaki dondurucu sulara atlamaktan başka çaresi olmayan bir adama benzetiyor.
Haberde uzmanların, bu ifadeleri şirketin yapısında radikal değişiklikler olacağı şeklinde yorumladığı kaydediliyor.
Le Pen'den Cameron'a destek
İngiltere Başbakanı David Cameron, geçen haftaki Münih Güvenlik Konferansı'nda konuşmasında İngiltere'de çok kültürlülüğün başarısız olduğunu belirterek, Britanya değerlerine saygı göstermeyen Müslüman gruplara sağlanan mali kaynakların kesileceğini söylemişti.
Financial Times, Cameron'ın İngiltere'de çok tartışılan bu sözlerine Fransa'daki aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin yeni lideri Marine Le Pen'den destek geldiğini yazıyor.
Le Pen gazeteye yaptığı açıklamada, Cameron'ın çok kültürlülüğü reddeden açıklamalarının İngiliz ve Avrupa siyasetinde açık bir değişime işaret ettiğini söylüyor.
Le Pen, 'Bizi 30 yıldır kamu yaşamından uzak tutan işte tam da bu tür açıklamalardı. Siyasette Avrupa düzeyinde bir evrim yaşandığını hissediyorum. Kendisini sadece tebrik edebilirim' diyor.
Cameron'ın lideri olduğu Muhafazakâr Parti'nin ise, 'Le Pen'in Başbakan'ın konuşmasını anlayamadığı açık' dediği belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı adaylarına gramer sınavı
Daily Telegraph, Kazakistan'da Nisan ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimine girmek isteyen adaylara 90 dakika süren bir Kazakça gramer ve heceleme testini geçmeleri şartı getirildiğini yazıyor.
Üstelik bir yanlıştan fazla yapan adaylar sınavdan geçemiyor.
Sınavın, Cumhurbaşkanı Nursutlan Nazarbayev'in karşısına çıkabilecek adayları yıldırma taktiği olduğu belirtiliyor.
Çünkü, Rusça'nın hakim dil olduğu ülkede, nüfusun sadece üçte ikisi Kazakça biliyor. Nazarbayev'in en ciddi rakibi olarak görülen Vladimir Kozlov'un da Rus kökenli olduğundan sınava ve dolayısıyla cumhurbaşkanlığı yarışına havlu attığı kaydediliyor.