BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

10 Mart 2011 Basın Özeti

Economist: Türkiye gazeteci olmak için tehlikeli bir yer, Türkiye'nin yeni Arap devrimlerinden sonra oynayabileceği rol, Fransa'nın Libyalı muhalifleri tanıma kararı ve İspanya ekonomisindeki sıkıntılar.

Abone ol

Economist dergisinde, Ergenekon soruşturması kapsamındaki son tutuklamalar ışığında, Türkiye'de basın özgürlüğünün değerlendirdiği bir makale yer alıyor.

Makalenin başlığı ise, 'Gazeteci olmak için tehlikeli bir yer'

Yazı," Türkiye'nin ılımlı İslamcı Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, Türkiye'yi bir ileri demokrasiye dönüştürdüğünü söyleyerek övünmeyi seviyor. Ama iki araştırmacı gazetecinin 6 Mart'ta tutuklanması daha çok geriye bir adım gibi görünüyor." ifadeleriyle başlıyor.

'Eleştirileri susturmak için bahane'

Çoğu Kürt, çok sayıda gazetecinin hapiste olduğunu kaydeden dergi, Avrupa Birliği ve Washington'ın bu durumdan kaygılı olduğunu, binlerce Türk'ün de protesto için sokaklara çıktığını anlatıyor ve şöyle devam ediyor;

"Soruşturma, her ne kadar tartışmalı özel mahkemelerde olsa da, sivillerin ilk kez muvazzaf generallerden hesap sormasını beraberinde getirdi. Ayrıca, ordunun bulanık geçmişine emsalsiz bir bakış sundu. Buna karşın, iktidar partisinin en büyük taraftarları bile, Şık ve Şener'in tutuklanması gibi sert taktiklere başvurulmasının, Ergenekon davasının meşruiyetini çökertmesinden kaygılı. Soruşturma başlayalı dört yıl oldu, ama hala mahkûmiyet yok. Bazı şüphelilere daha suçlama yöneltilmedi. Bazıları, soruşturmanın hükümeti eleştirenleri yakalamak için tam bir bahaneye dönüştüğünü söylüyor."

Gülen Cemaati'nin rolü

Dergi, tüm bu yaşananların ardından, bu tutuklamaların arkasında Gülen Cemaatinin bulunduğu görüşünü savunanlar olduğunu aktarıyor;

"Bazı çevreler, Pennsylvania'da yaşayan bir İmam olan Fettullah Gülen'in liderliğini yaptığı, Türkiye'nin en nüfuzlu İslami Cemaati'nin bu tutuklamaların arkasında görülebileceğini söylüyor. Gülenciler "Saçmalık" diyor. Hareketleri yaygın bir şekilde ılımlı bir güç olarak görülüyor. Ama karşıtları, cemaatin devlete, özellikle de polise sızmasının, ordu ve başka yerlerdeki düşmanlarının peşine düşmeleri için tam serbestlik verdiğini iddia ediyor. "

Dergi, Şener'in en çok, "Hrant Dink suikastında polisin suç ortaklığını belgeleyen kitapla" tanındığını belirtiyor.

Şık'ın da tutuklandığında, Gülen cemaatinin güvenlik güçlerindeki etkinliğiyle ilgili bir kitap yayınlamak üzere olduğu kaydediliyor.

Savcının soruları

Savcı Zekeriya Öz'ün gazetecilerin yazdıkları değil, "şimdilik açıklayamayacağı faaliyetleri" nedeniyle tutuklandığı yönündeki sözlerini aktaran Economist, buna karşın sızan sorgu metinlerinde Öz'ün bazı kitaplarla ilgili sorular yönelttiğine dikkat çekiyor.

Dergi, bunlar arasında, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın Gülencilere saldırdığı bir kitap da bulunduğunu vurguluyor.

Economist son olarak, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Emme Sinclair Webb'in, gizli kanıtlar nedeniyle müdafilerin tutukluluklarına itiraz edemediği yönündeki sözlerine yer veriyor ve 'Bu kanıtlar gizli kaldıkça, protestolar daha da yüksek sesli olacak gibi görünüyor' diyor.

Financial Times'ta, son dönemde Arap dünyasında yaşanan devrimlerin ardından, Türkiye ve Avrupa'nın oynayabileceği rolü değerlendiren bir makale yer alıyor.

Makalenin yanındaki bir karikatürde , 'Özgürlük, demokrasi ve adalet' yazılı pankartlar taşıyan Araplara el uzatan bir Türk figürü görülüyor.

'Türk siyasetçiler model olma fikrine mesafeli'

Avrupa Birliği'ni temsil eden figürse, biraz korkmuş, biraz da şaşkın bir halde resmediliyor.

Philip Stephens imzalı makalede, Türk bakanların, Ankara'nın, laik İslam'la demokrasinin bir evliliği olma anlamında kendisini Arap dünyasına bir model olarak gördüğü değerlendirmelerine dikkatle yaklaştığını kaydediyor.

Ama Stephens, buna karşın İstanbul'da katıldığı bir konferansta, bu anlamda bir gurur ve istek gözlemlediğini de anlatıyor.

'Avrupa tehditleri görüyor'

Avrupa'nın Arap dünyasında olan bitenlerde fırsattan çok, tehdit gördüğünü belirten yazar, Avrupalıların artan petrol fiyatlarından, Akdenizi geçebilecek milyonlarca göçmenden ve Avrupalı çiftçilerle tekstilcilerin Arap ürünleriyle rekabet edip edemeyeceğinden kaygı duyduğunu söylüyor.

Özetle, Avrupa'nın bölgede yeni doğacak demokrasilere yardımcı olması gerektiğini söyleyen yazar, görüştüğü Türk siyasetçilerin Avrupa'nın niyetlerinden şüphe duyduğunu belirtiyor.

'Müzakereler üyelikten uzaklaştırdı'

Stephens, bu tutumu anlaşılır buluyor ve beş yıldır süren tam üyelik müzakerelerinin, Ankara'yı üyeliğe yaklaştıracağına, uzaklaştırdığını söylüyor.

Yazar, Brüksel'in Türk vatandaşlarına uygulanan sıkı vize rejiminde kolaylıklar için bile masaya oturmayı reddettiğini hatırlatıyor ve şöyle devam ediyor;

'Erdoğan Atatürk'ün mirasına itinasız davrandı'

"Erdoğan'ın İslamcı partisi de son dönemde Mustafa Kemal Atatürk'ün laik demokratik mirasına itinasız davrandı. Bu yazki genel seçimler öncesi kamuoyu yoklamalarında büyük fark atan parti, basına karşı sert önlemler aldı ve mahkemeleri muhaliflerin gözünü korkutmak için kullandı. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu da Arap dünyasının demokrasiyi kucakladığı bir dönemde, bu politikaların yarattığı ironiye dikkat çekiyor. Ama bütün bunlara karşın Avrupa, doğusunda Türkiye, güneyinde de mağrip ülkelerine bakıp, kendi şeytanlarıyla yüzleşmeli. Müslüman demokrasilerle el sıkışma zamanı."

'Fransa tarihten ders almamış'

Fransa'nın, Libya'da muhaliflerin oluşturduğu 'Ulusal Konsey'i Libya halkının tek meşru temsilcisi olarak tanıması, geniş yer buluyor gazetelerde.

Independent yazarı Patrick Cockburn'a göre, bu karar Fransa'nın tarihten ders almadığını gösteriyor. Dikkat çeken satırlar şöyle:

"Fransa'nın birden Bingazi'deki isyancı liderleri bir tür hükümet gibi tanımasında ciddiyetsiz ve absürt bir şeyler var. Büyük ihtimalle, Nicolas Sarkozy'nin gelişmelere hakim olduğunu gösterme niyeti taşıyor. Ama ne yapacağını, diğer Avrupalı liderlerden daha çok bilmediği apaçık. İçsavaş yaşanan ülkelerde, seçilmemiş, kendi kendilerini atamış liderleri tanımak, örneğin İngiltere'nin Afganistan gibi bir ülkede en çok işbirliği yapma ihtimali olanları seçtiği 19. yüzyıl emperyalizmini hatırlatıyor. Bunun genelde bir bedeli olur. Dış güçlerin desteklediği liderler para ve silah elde edebilir, ama ülkelerindeki güvenilirliklerini artırması düşük ihtimal. Bu şekilde Libya'da Kaddafi, muhalifleriyle 'yabancıların aldattığı enayiler' diye daha kolay dalgasını geçebilir."

İspanya ekonomisindeki olumsuz veriler

Guardian, ekonomi sayfalarında İspanya ekonomisinden gelen olumsuz haberlere geniş yer ayırmış.

Habere göre, kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in ülkenin kredi notunu bir derece düşürmesinden sonra, İspanyol bankaları da kötü haberler aldı.

İspanya Merkez Bankası'nın ülkedeki bankaların şoklara dayanıklılığını ölçmek için yaptığı stres testi sonucu, bankalara bilançolarını düzeltmeleri için toplam 17 milyar Euroya ihtiyaç duydukları söylendi.

'AB harekete geçmeyecek'

Financial Times da, bu haberlerin yatırımcıları ürküttüğünü belirtiyor.

Gazeteye göre, Avrupa Birliği yetkilileri bugün Brüksel'de yapılacak zirvede bu konuda özel bir adım atılmayacağını söyledi.

Alman yetkililerin de Avrupa Birliği kurtarma fonlarının bu aşamada kullanılmamasında kararlı olduğu belirtiliyor.

Yaş büyütmek için rüşvet iddiası

Times'ta, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin, 18 yaşından küçükken birlikte olduğu gerekçesiyle yargılanacağı Faslı Kerime El Mehrug'la ilgili bir haber var.

Habere göre, Mehrug'un Fas'taki doğum yerinde görev yapan bir nüfus memuresi, iki İtalyanın Mehrug'un doğum tarihini iki yıl geriye alması için rüşvet vermeye çalıştıklarını iddia ediyor.

Faslı memure, bunun karşılığında kendisine hatırı sayılır bir rüşvet önerildiğini söylüyor.

Berlusconi'nin avukatlarınınsa iddiayı 'gülünç' diye tanımladığı belirtiliyor.