Libya'da BBC ekibine dayak ve kötü muamele, Times'a göre Libya'da uçuşa yasak bölge ahlaki bir zorunluluk, Kaddafi petrol satmaya devam ediyor, İngiltere'deki emeklilik kesintisi önerilerine büyük tepki ve bal arısı ölümlerindeki kaygı veren artış.
Abone olİngiliz basını , Libya'da gözaltına alındıktan sonra dayak yiyen, kötü muamele gören ve tutuldukları yerde işkence yapılmış Libyalılara tanık olan BBC ekibinin başına gelenlere geniş yer ayırıyor.
BBC Arapça televizyonu için çalışan Filistin kökenli Suriye vatandaşı muhabir Ferras Killani, Türk vatandaşı Kameraman Göktay Koraltan ve İngiliz vatandaşı Chris Cobb-Smith'ten oluşan ekibin ifadelerine göre, ekip geçen Pazartesi günü şiddetli çatışmaların yaşandığı Zaviye kentine gitmeye çalışırken, Kaddafi güçlerine ait bir kontrol noktasında durduruldu ve gözaltına alındı.
Koraltan ve Killani yumruk, tekme ve dipçiklerle dövüldü. Gazeteciler Libya'da çalışma izinleri olmasına karşın, İngiliz casusu oldukları suçlamasıyla sorgulandı.
Guardian'ın haberinde önce bir binaya sokulduklarını ve burada bir yüzbaşı tarafından sorgulandığını anlatan Killani şöyle devam etti;
'Durmadan küfür ediyordu. Bir şeyler söylemeye çalıştığımda bir binanın arkasına götürüldüm. Hiçbir şey demeden vurmaya başladı. Önce yumruklarıyla, postallarıyla ve diziyle vurdu. Sonra yerde bir plastik hortup bulup onunla, en sonunda da askerlerin verdiği bir sopayla dövdü ."
Dayak ve işkence
BBC ekibi daha sonra başkent Trablus'taki bir kışlaya götürüldü ve buradaki bir kafese kapatıldılar.
Yaptığı haberleri beğenmediğini söyleyen güvenlik güçleri Killani'yi burada bir kez daha ve çok daha ağır bir şekilde dövdü.
Tüm ekibin yüzüne maskeler geçirildi. Smith bu sırada saklamayı başardığı telefonla, kaldıkları oteldeki BBC çalışanlarını aramayı başardı.
Daha sonra tek tek kafesten çıkarıldıklarını ve anlatan Göktay Koraltan, "Silahlara mermi sürüldüğünü duyduk. Bizi öldüreceklerini , suçu da El Kaide'ye ya da isyancılara atacaklarını düşündüm" diye konuşuyor.
BBC ekibi, tutuldukları kafeste ağır işkence yapılmış Libyalılar da gördüklerini söylüyor.
Haberde gazetecilerin bir sonraki sabah, bir başka kışlaya götürüldükleri ve burada da sahte infazlarla korkutulduktan sonra, BBC'nin çabaları sonucu salıverildikleri belirtiliyor.
'Uçuşa yasak bölge şart'
Times,başyazılarından birini Libya üzerinde bir uçuşa yasak bölge oluşturulması tartışmalarına ayırmış. Gazeteye göre, uçuşa yasak bölge hem insani, hem de stratejik açıdan bir gereklilik ve bunun için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı da gerekmiyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Albay Muammer Kaddafi, göklerin efendisi olarak kalmaya devam ettikçe, Libya'ya barış gelemez. Ülkenin hava kuvvetleri hala Kaddafi'ye sadık gibi görünüyor. Şimdiye dek cephanelikleri bombaladılar. Ama her an isyancılara, ya da daha da kötüsü sivillere karşı bir saldırı silahı olarak kullanılabilirler. Batı, acilen bir uçuşa yasak bölge oluşturmalı. Bu hem masum yaşamları korumak adına bir ahlaki görev, hem de Akdeniz'in güneyinde istikrar sağlanması Batı'nın çıkarına. Şimdiye uçuşa yasak bölge için Birleşmiş Milletler kararı gerektiğinden bahsedildi. Bu, Rusya ve Çin'in onayını almak için günler sürecek bezdirici ve büyük olasılıkla da sonuçsuz müzakereler yapmak demek. Batı'nın Orta Doğu'daki kan banyosunun içine çekilme korkusunu bir kenara bırakması ve çözülen bir dikta rejiminin suçsuz kurbanlarını korumak için sert bir güç kullanması gereken bir andayız. Kuzey Afrika'da halklar, korkusuzca hayatlarını riske attı. Şimdi biz de biraz riske girmeli ve Libya semalarını Albay Kaddafi'nin ateş etmeyi seven parmaklarından çekip almalıyız."
'Kaddafi petrol satmayı sürdürüyor'
Financial Times, Libya'ya konulan ambargolara karşın, Libya petrolünün Çin ve Avrupa Birliği ülkelerine akmaya devam ettiğini yazıyor. Haberde Kaddafi rejiminin bu alışverişlerden yüzmilyonlarca dolar kazandığı belirtiliyor.
Habere göre, Avusturya merkezli petrol şirketi OMV Libya'dan petrol satın aldığını ve yakın gelecekte de buna devam edeceğini doğruladı.
Ancak şirket Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler'in koyduğu ambargoları delmediğini savundu. Şirketten yapılan açıklamada ambargoların bazı Libyalı şahısları hedef aldığı, Ulusal Petrol Şirketi ya da Merkez Bankası gibi tüzel kişiliklerle alışveriş yapmanın yasak olmadığına dikkat çekiliyor.
Haberde, Çinli bir şirketin de piyasa fiyatı 230 milyon doları bulan 2 milyon varil kapasiteli bir tankeri Libya'ya gönderdiği kaydediliyor.
İngiltere'deki emeklilik kesintileri
Bugün İngiliz basınında geniş yer bulan bir diğer haber de, İngiltere'de kamu çalışanlarının emeklilik koşullarında yapılması planlanan kesintiler ve bu planlara gösterilen tepkiler.
Times'ın haberine göre, hükümetin kamudaki emeklilik sistemini gözden geçirmesi için görevlendirdiği Lord Hutton'un bugün yapacağı öneriler arasında, çalışanların emeklilik fonlarına daha çok ödeme yapması, emeklilik yaşının yükseltilmesi ve emekli ikramiyesinin çalışanın aldığı son maaş üzerinden değil, kariyeri boyunca aldığı maaş ortalaması üzerinden ödenmesi var.
Değişikliklerden, özellikle üst düzey kamu çalışanlarıyla, polis, itfaiye ve ordu mensuplarının olumsuz etkileneceği belirtiliyor.
Guardian, kamu çalışanlarını temsil eden sendikaların önerilere büyük tepki gösterdiğini ve sayıları bir milyona ulaşan üyelerini greve götürme planları yaptıklarını yazıyor.
Haberde, bir milyon kamu çalışanının greve gitmesi halinde, ülkedeki üniversiteler, okullar, mahkemeler, hava ve deniz limanlarıyla, devlet bürokrasisinin durma noktasına gelebileceği de kaydediliyor.
Arı ölümleri yayılıyor
Bu sabahki basın özetimizde son haberimiz, Independent'tan. Gazete, şimdiye dek Avrupa ve Amerika kıtalarında tanık olunan toplu bal arısı ölümlerinin artık bütün dünyada görüldüğünü belirtiyor.
Birleşmiş Milletler'in konuyla ilgili hazırladığı bir rapora göre, Çin, Japonya ve son olarak Mısır'da da toplu ölümler görüldü.
Raporu hazırlayan uzmanlar, bal arılarının bitki tohumlarını yayarak giderek artan insan nüfusunun doyurulmasında büyük rol oynadığına dikkat çekiyor.
Bilimadamları, insanların yaşam biçimlerinde köklü değişiklikler yapılmadığı takdirde kitlesel arı ölümlerinin büyük ihtimalle süreceği uyarısında bulunuyor.
Arı ölümlerinin nedeni olaraksa, çiçek açan bitkilerdeki azalma, böcek ve tarım ilaçlarının yaygın kullanımı ve genel olarak çevre kirliliği gibi unsurlar sıralanıyor.