İngiliz basınında Türkiye'nin IŞİD karşıtı koalisyondaki rolü ve Kobani'de yaşanan gelişmeler önemli yer tutmaya devam ediyor.
Abone olİngiliz basınında Türkiye'nin Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) karşıtı koalisyondaki rolü ve Kobani'de yaşanan gelişmeler önemli yer tutmaya devam ediyor.
Times gazetesinin baş yazısında Türkiye'nin ABD ve diğer koalisyon güçlerine önerdiği tampon bölge fikrine destek veriliyor.
IŞİD'e karşı oluşturulan koalisyonun şimdiden kendi içinde tıkanıklıklar yaşadığı ve Kobani'ye nasıl yardım edilebileceği konusunda net bir fikrin ortaya çıkmadığı vurgulanıyor.
"Türkiye'nin öne sürdüğü Suriye'de oluşturulacak bir tampon bölge fikri birçok tıkanıklığı açabilir" denen yazıda, Türkiye'nin sınırın Suriye tarafında oluşturulacak 40 kilometrelik bir hat istediği ve bu tampon bölgede Kobani'den kaçan 160 bin kişinin uluslararası güçler tarafından korunması fikrini öne sürdüğü vurgulanıyor.
"Benzer tampon bölgeler 1970'li yıllarda Kore ve Kıbrıs'ta başarıya ulaşmıştı" diye devam eden yazıda, tampon bölge için en büyük zorluğun ise Birleşmiş Milletler'den geçtiği ifade ediliyor:
"Yabancı bir ülkede herhangi bir askeri operasyon için Birleşmiş Milletler onayı gerekiyor. Bu da Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi Rusya'nın olası bir plana onay vermesi gerektği anlamına gelir. Ancak Moskova açık bir şekilde böyle bir yaklaşıma yanaşmayacağını belirtti."
Yazıda Kobani'de meydana gelebilecek bir katliamın tampon bölgeye yeterince meşruiyet kazandırdığı da vurgulanıyor ve böyle bir askeri adımın birçok pozitif etkisinin de olabileceği savunuluyor:
"Türkiye IŞİD'e karşı mücadelede daha aktif bir rol üstlenir. Ayrıca IŞİD'in karargahı Rakka üzerindeki baskı artırılmış olur. Uluslararası güçlerin Kobani'ye yardım konusunda ciddi olduğu da herkese gösterilir."
Daily Telegraph'ta ise, "Türk askeri tarafından tutuklanan Suriyeli Kürtler açlık grevine gidiyor" başlıklı bir haber var.
Pazar günü Kobani'den kaçan yaklaşık 265 Suriyeli Kürdün sınırı geçip Türkiye'ye geldiği, ancak burada Türk askerleri tarafından 'PKK ile bağlantılı oldukları' iddialarıyla gözaltına alındıkları hatırlatılıyor.
Gözaltına alınan Suriyeli Kürtler içerisinden 158 kişilik bir grubun açlık grevine başladığı ifade edilen haberde, "Gözaltına alınan kişilerin Suruç'ta bir spor salonunda tutulduğu ve havalandırma sisteminin düzgün çalışmaması nedeniyle güç şartlar içerisinde yaşadıkları belirtiliyor" deniyor.
Haber şöyle devam ediyor:
"Tutuklulardan Muhammed Said, bir Türk güvenlik görevlisi tarafından yemek yemeye başlamazsa başının kesilmesiyle tehdit ettiğini söylüyor. Bir diğer tutuklu ise Türk güvenlik güçlerinin kendilerine sürekli sözlü hakarette bulunup 'Kobani'den neden bu kadar geç kaçtınız? Bir sürü insan haftalar önce geldi' diye sorduğunu anlatıyor."
Tutukluların yerleştirildiği sanılan binalardan birisine yaklaşmak istediğini söyleyen Daily Telegraph muhabiri Robert Tait, "Ancak binaya yaklaştığımızda polis bizi sert bir şekilde bölgeden uzaklaştırdı. Hem Türkiye'deki hem de Suriyeli Kürtler arasında Ankara'ya karşı olan öfke büyüyor" dedi.
Financial Times gazetesinde ise Philip Stephens'in kaleme aldığı bir yazıda ABD'nin gölgede izlediği politikalar eleştiriliyor.
"Obama'nın Suriye kararları giderek daha kötü hale geliyor" başlıklı yazıda, "Türkiye ancak ABD Esad rejimini de hedef alırsa IŞİD'e karşı askeri harekata destek vereceğini söylüyor. Durum böyleyken Obama'nın elinde karada IŞİD ile savaşacak güç olarak sadece Batılı liderlerin hayal gücünde yer alan 'ılımlı' muhalifler kalıyor" denen yazıda, Obama'ya yöneltilen 'Suriye'ye başta müdahale edilseydi böyle olmazdı' eleştirilerinin bir nebze haklılık payı içerdiği de söyleniyor.
"Obama'nın temkinli davranmasının en önemli nedeni bir önceki yönetimin yaptığı büyük hatalar" denen yazıda, Obama'nındiplomasiyi ön plana çıkarmak için uğraştığı ifade ediliyor.
"Garip bir şekilde Dünyanın en güçlü ülkesinin liderinin askeri güç kullanmaya karşı büyük bir direnci var" diye devam eden yazı şöyle sonlanıyor:
"Obama eylemsizliğin ileride daha büyük maliyetlere yol açacağı uyarılarını dinlemedi. Orta Doğu'daki gelişmelerin önemini kavrayamadı. Şu anda da elinde kapsayıcı bir strateji yok. Eğer Orta Doğu'ya gerçekten bir istikrar kazandırmak istiyorsanız bunun cevabını Sünni otokratlardansa Şii İran'da aramanız gerekiyor."