İngiltere gazetelerinde; sömürgeciliğin yeni şekli, Yunanistan'ın umudu Hollande ve AB'yi 'sağma' endüstrisi.
Abone olGuardian yazarı George Monbiot, eski Liberya Cumhurbaşkanı Charles Taylor'ın Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nde komşu ülke Sierra Leone'deki isyancıları silahlandırmaktan suçlu bulunmasını değerlendirdiği yazısında "Emperyalizm sona ermedi. Adı değişti uluslararası hukuk oldu" diyor.
Yazar şöyle devam ediyor:
"Charles Taylor'ın suçlu bulunmasının diğer liderlere makamları ne olursa olsun kimsenin dokunulmaz olmadığı mesajını gönderdiği söylendi. Oysa bu kararın iki mesajı var: Küçük, zayıf bir ülkenin yöneticisi iseniz, tüm gücüyle uluslararası hukuka tabii olabilirsiniz. Ama güçlü bir ülkenin başındaysanız korkacak birşey yok."
"İnsan haklarına ilgisi olan herkes mahkemenin kararını memnunlukla karşılamalı. Ancak bu karar kimsenin Irak'a karşı yasa dışı bir savaş başlatmanın sonuçlarıyla yüzleşmediğini hatırlatıyor. Tarafsız bir sistemde eski Amerikan Başkanı George Bush ve eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in haklarında soruşturma başlatılması gereken suçlamalar, Charles Taylor'ın suçlu bulunduklarından çok daha ağır."
'Sömürgecilik şekil değiştirdi'
"Sömürgelerden geri çekilme süreci, eski sömürgeci güçlerin başka hakimiyet sistemleri kurmasından sonra başladı. Bush ve Blair, geleneksel medenileştirme kisvesi altında nüfuz, petrol ve güç için Mezopotamya'da savaş başlattı. Büyük Oyun'un başlamasından 199 yıl sonra Afganistan'da hala sömürge savaşı yapılıyor. Uluslararası hukuk adaleti tek taraflı dağıtıyor. Bütün bunlar emperyalizmin asla sona ermediğini, yeni bir şekle büründüğünü gösteriyor. Sanal imparatorluğun sınırları yok. Varlığını kabul edip mücadele etmedikçe bu imparatorluğun tebası olarak kalacağız."
'Yunanistan'ın umudu Hollande'
Guardian, Yunanistan'da Sosyalist PASOK partisinin lideri Evangelos Venizelos'un umudunu Fransa'da Pazar günü yapılacak seçimlerde Sosyalist aday François Hollande'ın cumhurbaşkanı seçilmesine bağladığını belirtiyor.
Venizelos gazeteye demecinde, "Hollande'ın kazanmasını umuyoruz. En iyi çözüm O" diyor.
Gazete, Hollande'ı, Avrupa Birliği'nin kemer sıkma önlemlerinden muzdarip güney periferisinin şiddetle ihtiyaç duyduğu büyüme politikalarının garantörü olarak niteliyor.
Guardian'a göre, Sosyalist adaya destek, Avrupa'da Berlin'in krizin çözümü için benimsediği Kalvinist yaklaşım konusundaki ayrışmayı yansıtıyor. Gazete, "Birçoklarına göre Atina'da ilk patlak verdiğinde kemer sıkma önlemleri bu kadar acımasızca uygulanmasaydı kriz kontrol alınabilirdi" diyor.
Guardian, Pazar günü Paris mitinginde "Avrupa halkı bize bakıyor" diyen François Hollande'ın seçilmesi halinde Euro bölgesi liderlerine istihdam ve kalkınmaya odaklı bir büyüme paketi hazırlanması çağrısında bulunacağını vadettiğini hatırlatıyor.
'Kemer sıkmaktan başka çözüm yolu yok'
Financial Times yazarı Gideon Rachman ise "Kemer sıkma önlemlerinin alternatifi yok" diyor:
"İspanya'da işsizlik yüzde 25. Yunanistan'da intihar vakaları tırmanıyor. İngiltere çift dipli resesyonda. Böyle sancılı bir ortamda kemer sıkma önlemleri tehlikeli deniyor ve 'Birileri bu çılgınlığa son vermeli' çığlıkları yükseliyor. Fransa seçimlerinden galip çıkması beklenen Hollande, Almanya'daki kemer sıkma ayetullahlarının karşısına çıkacak lider olarak seçim kampanyasını yürütüyor. Ve söyledikleri sadece Avrupa'da değil Amerika'da bile yankı buluyor. Larry Summers ve Paul Krugman gibi önde gelen ekonomistler bile Avrupa'nın kemer sıkma önlemlerine son vermesi çağrısı yapıyor."
Financial Times yazarı Rachman yazısına şöyle devam ediyor:
Yunanistan'da Avrupa'yı sağmak endüstri haline geldi'
"Hollande, kemer sıkma önlemlerinin yerine büyüme politikaları uygulayacağını söylüyor. Daha önce bunu niye başkaları düşünemedi? Malesef, etkisiz önerilerle desteklenen boş bir slogan bu. Hollande'ın programında sürdürülebilir büyümenin tek yolu olan yapısal reformlar görmezden geliniyor. Altyapı projelerine yatırım yapmak resesyon sarmalındaki bir ekonomide geçerli olabilecek standart bir Keynezyen çözüm. Normal koşullarda böyle bir çözüm iyi bir fikir olabilir."
"Ama Avrupa'da bu konuda şüpheci olmak için çok neden var. Yunanistan ve İspanya'da 30 yıldır altyapıya büyük paralar harcanıyor. Ama çoğunlukla AB'nin finanse ettiği bu yatırımlar, şimdi hem Yunanistan hem de İspanya'nın karşı karşıya olduğu genç işsizliği gibi sorunları gideremedi. Daha da kötüsü Avrupa'nın finanse ettiği altyapı yatırımları bir anlamda kötü oldu. Yunanistan'da Avrupa Birliği'ni sağmak başlı başına bir endüstri haline geldi, girişimcilik ruhu değil, siyasi bağlantılar servet kapısı oldu."
Türkiye'de sağlık sistemi
Financial Times, Türkiye'deki sağlık sistemini ele aldığı bir yazıda, sağlık personeline yönelik saldırıların kaynağında sağlık hizmetlerinde yüksek beklenti ve düşük hizmet kalitesi olduğunu savunuyor.
Haberde özetle şöyle deniyor:
"Daha önce Türkiye'nin dağınık bir sağlık sistemi vardı. Sağlık kuruluşları Sağlık Bakanlığı, üniversiteler ve farklı sosyal güvenlik sistemlerine bağlıydı. 2003'te başlayan reformlarla sistem değişti. Daha önce sadece zenginlerin gidebildiği hastaneler herkese açıldı. Şimdi nüfusun yüzde 90'ından fazlası sağlık sigortası sistemine dahil edildi. 2003 ile 2010 arasında doğum sırasında ölen annelerin oranı yüzde 70 azaldı. Bebek ölümleri üçte iki oranında geriledi. Dünya Bankası'nın Türkiye Direktörü Martin Raiser, bunu sağlık reformunda uluslararası alanda bir başarı öyküsü olarak niteliyor."
"Ancak Raiser sağlık harcamalarının gayrisafiyurt içi hasılanın yüzde 7'sine ulaşarak büyüme oranını geçtiğini belirtiyor ve 'Herkese kapıları açtıktan sonra şimdi beklentileri nasıl yönetecek, bazı şeylerin genel sigorta kapsamında olmadığını nasıl söyleyeceksiniz' diyor. Birçok doktor da reformların yansıtıldığı kadar başarılı olmadığını, muayane sürelerinin azaltılması ve hasta başına düşen kaynak miktarının azalması nedeniyle tedavi kalitesinin düşmeye başladığını, sonuçları ne olursa olsun muayene başına para aldıklarını söylüyor."
"Ankara Tabipler Odası Başkanı Prof. Özden Şener, 'Büyük hastalıkları olanlar hükümetle aynı görüşte değil. Doktorlar tuvalete gitse bile hastalar hemen şikayet hattını arıyor. Yüksek beklentiler ve düşük hizmet kalitesi şiddet doğuruyor' diyor. Birçok doktor, Başbakan'ın doktorları kötü göstermek için büyük çaba harcadığını söylüyor."