Çuval hadisesini 1 Marta bağlamak yanlış. Tezkerenin geçmemesi, çuvalın büyüğünü engellemiştir
Abone olEski Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen de bakanlık döneminden beri tartışmanın içinde. Aksiyona konuşan Ergezen, Çuval hadisesini 1 Marta bağlamak yanlış. Tezkerenin geçmemesi, çuvalın büyüğünü engellemiştir. diyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) 1 Mart 2003teki oylamada Amerikan askerinin Türkiye topraklarında konuşlanması ve Türkiyenin Iraka asker göndermesi iznini içeren tezkereyi kabul etmemesi kuşkusuz tarihî bir olaydı. Nitekim, aradan üç yıl geçmesine rağmen bu kararın sonuçları hâlâ tartışılıyor. Eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen, tezkereye hem de kabine içinden muhalefet eden aktörlerden biriydi. AK Parti Bitlis Milletvekili Ergezen, çuval hadisesinin 1 Marta bağlanmasını doğru bulmuyor ve üç yıl önceki görüşünü koruyor: Tezkerenin geçmemesi, çuvalın büyüğünü engellemiştir. İyi ki Iraka girmedik.
Tarihî karar
15 yıldır aralıksız parlamentoda Ergezen. 2 yıl 7 aylık bakanlık görevinin ardından artık sade bir milletvekili olarak sürdürüyor siyasi hayatını. Gününün büyük bölümünü Mecliste geçiriyor. Genel kurul çalışmalarını aksatmıyor, her fırsatta Meclis kütüphanesine uğruyor. Kitap kurdu adeta. Sadece, geçen hafta içerisinde üç kitap (Muhsin Baturun anıları, 93 Harbi ve Cezayirli Ahmet bin Bellanın konuşmaları) okudu. Ergezen, bakanlıktan alınmasına sitem etmiyor, şikâyet değil, hizmet makamında bulunduğunu söylüyor. Konunun açılmasını pek istemese de bakanlığı döneminde yaklaşık 6 bin kilometrelik yol başta olmak üzere güzel icraatlara imza atmanın gururunu taşıdığı anlaşılıyor. Morali gayet yerinde. Zaten, eritmeye çalıştığı kilolarına rağmen son ölçümde 8e 12 çıkan tansiyon değerleri de bunu gösteriyor.
Bakanlıktan ayrıldıktan sonra uzun süre basının önüne çıkmayan Ergezen, perhizini Aksiyona bozdu. Her gün yaşıyoruz. dediği Kurtlar Vadisi Irak filmini izlemediğini, ABDye değil bugünkü yönetiminin yaptıklarına karşı olduğunu anlattı. Tabii ki, tezkereyi de...
Önce, tezkere tartışmalarının ilk günlerindeki havayı özetliyor Zeki Ergezen: Kuzey Irak, kırmızı noktalar, terör olayları tartışılıyordu. Borçları vardı Türkiyenin, ekonomik durumu değerlendiriliyordu. İlk etapta, ABD ile beraber Iraka girmemizin doğru olacağı havası hâkimdi. Zamanla, Meclisteki tablo kendini gösterdi. Tezkerenin oylanmasına saatler kala Mecliste gözler, Milli Güvenlik Kuruluna (MGK) çevrilmişti. Çoğu milletvekili, oradan gelecek mesaja göre hareket edecekti. Ancak, MGK bildirisi, sorumluluğu Meclis ve hükümete bırakıyordu. Ergezene göre, MGKdan işaret gelseydi bile tezkere geçmezdi. Meclis, hem Birleşmiş Milletler raporlarına hem de iç kamuoyundaki eğilime göre hareket etmişti. Dünyaya da şu mesajı vermişti: Güçlülerin noteri değiliz.
Kuzey Irakta olmayacaktık
Sanılanın aksine ABDnin Irakı Türkiyesiz de işgal etmeyi düşündüğü, gelişmelerin parlamentonun tarihî bir karar verdiğini gösterdiği inancında. Ergezen, uzun gerekçeler sıralıyor, Iraktan yansıyan şiddet, kaos ve işkence görüntülerini hatırlatarak: Iraka girmiş olsaydık, televizyonlara yansıyan utanç tablosunda yer alacaktık. Vebalini kim üstlenecekti? İşgalin sorumlusu sayılacaktık. Faturası ağır olurdu. Tarihe, İslam ülkesinin işgalinin ortağı, diye geçecektik.
Tezkere kazasının Türkiyenin Irakta söz sahibi olmasını engellediği yönündeki görüşlere de itiraz ediyor eski bakan. Kendi ifadeleriyle, bazılarının bilmediği şeyler vardı. Hem, detaylar tezkere metninde yazmazdı. Bazı bildiklerini rahatça konuşabilirdi: Iraka girseydik, ABDnin istediği bölgelerde olacaktık. Yani, Kuzey Irakta değil, Fellucede. Hareket alanımız, onların müsaadesi kadar olacaktı. Her gün gelecek şehit cenazelerinin hesabını siyasetçiler nasıl verecekti? Topraklarımızda şimdi de şehit veriyoruz ama sayı ne olurdu, düşünebiliyor musunuz?
Ergezen, olayları tarihî perspektif içinde ve birilerinin nihâî hedeflerini de dikkate alarak değerlendirdiklerinin altını çiziyor. Hemen, Türkiyede ABD askeri konuşlandırılması mevzuuna giriyor: 90 bin asker yerleşecekti güneydoğuya. PKKyı destekleyenin, silahlarını verenin Amerika olduğu konuşulmuyor mu? Terör örgütüyle Amerika ilişkilerini Irakta kontrol edemiyoruz. Kendi topraklarımızda da edememe riski doğabilirdi. Tezkere ile çok oyun bozuldu. Askerimizin başına çuval geçirilmesinin tezkere ile alakası yok. Geçseydi, çuval daha büyük olurdu. Ciddi sıkıntılar yaşardık.
Daha tezkere çıkmadan
Daha tezkere görüşülmeden ABDnin Türkiyedeki bazı faaliyetlerinin kuşku doğurduğunun altını çiziyor. Anlattıklarına göre, girer girmez geniş alana yayıldılar. Toprak kiraladılar, serbest hareketleri gözden kaçmadı. Hatay Valisi İskenderun Körfezine giremedi. Bunlar, bölgede yaşanacak sıkıntıların habercisiydi diğer yandan: Efendim, kontrol edeceksiniz, sayacaksınız. Bu kadar askerin ne kadarını sayacak, kontrol edecektiniz? Tezkere geçseydi, Güneydoğuda olağanüstü hâl ilân edilmesi ihtimal dahilindeydi. Bu durumda, Avrupa Birliği süreci riske girerdi.
Bu arada, tecrübeli politikacı, dikkatini çeken iki ayrıntıdan daha bahsediyor. İlki için, Bakanlar kurulunda iken dikkatimi çekti. O zaman Trabzon ve Samsun limanlarını da istemişti. Başka hava alanları da listedeydi. Dışişlerimiz iyi çalıştı. Epey yonttular yani. diyor. Diğeri ise mali yardımla ilgili: 8, 6 derken 4 milyar dolara indi. Önce hibe sonra ötelenecek borcunuz dendi. Anzak askeri değildik ki, para karşılığında iş yapalım.
Barzani-Talabani
1 Marta eleştirilerden biri de Kuzey Irakta Türkiyenin arzulamadığı oluşumların önünün açtığı yolundaydı. Ergezene göre, oluşum geçmişte de vardı, zaten ABDnin Barzani ve Talabani ile görüştüğünü bilmeyen yoktu. Peki, Türkiye de görüşmemiş miydi? Hatta pasaport vermemiş miydi? Ergezen, buna Bizden önceki hükümetler dönemindeydi. Karışık o işler. karşılığını veriyor. Ardından da ekliyor: ABD önce onlarla görüştü, anlaştı; sonra bizimle görüşmeye başladı. Öncelikleri farklıydı. Ne görüştüklerini bilmek mümkün mü? Hem, Misak-ı Milli sınırları içinde Musul ve Kerkükü sana zaten vermiyor ki. Bu pastayı paylaşalım demiyor ki. O bağımsız bölgeyi ABD ile Iraka girerek biz oluşturmadık. İleride, istersen karşı çıkma hakkın var.
Psikolojik baskı
Ergezen, tezkere geçmedi kaybımız oldu; çuval bunun için geçirildi. şeklindeki görüşlerin her defasında gündeme getirilmesini psikolojik harekâtın bir parçası sayıyor. Ona göre, alışmadığı bir Meclis ile karşılaşmanın sıkıntısını yaşayan ABD de, psikolojik taktik uyguluyor. İlerdeki büyük projelerine Türkiyenin destek vermesine zemin hazırlıyor. Büyük Ortadoğu Projesi ve NATOya yüklenmek istenen yeni misyon karşısında da akıllı hareket edilmesi taraftarı: Çıkarlarına uygun bir dünya düzeni peşindeler. Amaçları, yer üstü ve yer altı kaynaklarına hâkim olmak. Kendilerine göre her şeyi tehdit unsuru sayıp, ortadan kaldırmak istiyorlar. İslamî terör dedikleri olayın sebebi ve sahibi de kendileri.
Tezkere karşıtı cephede buluşanlar belki aynı kaygılarla hareket etmediler. ABDnin Çekiç Güç ve geçmişteki bazı hadiselerde Türkiyeye karşı iyi sınav vermediğine inanan Ergezen de, takındığı tavrın perde gerisine yönelik ayrıca şu bilgiyi veriyor: Seyyit Kutubun eserlerinde bir bölümü hep okurdum. Batı, demokrasi adına savaşlar çıkaracak. Bu topraklar harabeye dönecek. Yenen de yenilen de aynı kayba muhatap olacak. Yani bu işin galibi olmayacaktır. Geçmişimizden böyle bir ikaz var.
İKÖ GENEL SEKRETERLİĞİNİ TEZKERE GETİRDİ
Ergezene göre, 1 Mart, Türkiyeye ilgiyi yüz kat artırdı. Bu, Avrupa için de geçerli: İslam âleminin gönlünü fethettik. Eğer bir kaza olmazsa, bu karar İslam dünyasında en az bir asır Türkiye sempatisi olarak kalacak. Ekmelettin İhsanoğlunun İKÖ Genel Sekreterliğine seçilmesi tezkerenin en önemli sonuçlarından biridir. Yoksa, Bangladeşe vereceklerdi.
Aksiyon