İngiltere gazetelerinde, TBMM'de başörtüsü yasağının fiilen kalkması, Irak Başbakanı Nuri Maliki'nin Washington'da El Kaide'ye karşı destek arayışı ve zengin turistlerin savaş bölgelerine seyahatleri ilgi çekici haber ve yorum konuları.
Abone olİngiltere gazetelerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde başörtüsü yasağının fiilen kalkması, Irak Başbakanı Nuri Maliki'nin Washington'da El Kaide'ye karşı destek arayışı ve zengin turistlerin savaş bölgelerine seyahatleri ilgi çekici haber ve yorum konuları.
Dört milletvekilinin TBMM Genel Kurulu’na başörtüsü takarak katılması, beş büyük İngiliz gazetesinde de haber konusu.
Haberlerin çoğu kısa ve Associated Press ajansının fotoğraf altyazısına dayanıyor; “Müslümanlığın sembollerinden birine uygulanan Türk Cumhuriyeti’nin ilk yıllarından kalma yasağın dün sona erdiği” belirtiliyor.
Guardian, habere şu ayrıntıları eklemiş: “1923’te sıkı laiklik ilkesiyle kurulan Müslüman çoğunluklu ülkede kadınların nerede başörtüsü takabileceği gerilim konusu ancak halk içinden dini ifade özgürlüğü için sesler yükseliyor.”
Haberlerin hepsinde; yargı, ordu ve emniyet sistemlerinde başörtüsü yasağının devam ettiği hatırlatılıyor.
Haberi iç sayfa manşetinden veren Times, 1999’da aynı davranışta bulunan Merve Kavakçı’nın parlamentodan kovulduğunu anımsatarak, o dönemden bu yana birçok seçim kazanan AKP iktidarının, kendisini laik sistemin bekçisi olarak görün ordunun politik gücünü kırdığını belirtiyor.
Times, muhalefetin önceki ‘aşırı ateşli’ tutumlarını bir yana bırakarak, sert tepki göstermediğini belirterek, bazılarının AKP iktidarının topluma dini dayatmalarda bulunmasından endişe ettiğini aktarıyor. Buna örnek olarak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçen yıl “dindar kuşaklar yetiştirmek istediklerini” söylemesini, alkol satışına getirilen kısıtlamaları ve bir televizyon şovu sunucusunun dekoltesinin AKP sözcüsü tarafından eleştirilmesinin ardından kadının işten çıkarılması gösteriliyor.
Daily Telegraph, eşi ve kızı başörtüsü takan Erdoğan’ın, milletvekillerinin başörtüsüne gösterilecek tepkilerin, “meclise ve inançlarına saygısızlık olacağı” yönündeki sözlerini aktarıyor.
Maliki Washington’da
Financial Times, Irak Başbakanı Nuri Maliki’nin ABD ziyaretine geniş yer ayırmış.
Haberde, Maliki’nin son dönemde saldırılarını artıran ve ayda ortalama 1000 sivilin hayatını kaybetmesine yol açan El Kaide bağlantılı militanlara karşı destek isteyeceği belirtiliyor.
Iraklı yorumcu Mustafa Kazimi şöyle diyor: “Irak hükümetinin güvenlik yardımına ihtiyacı var çünkü güvenlik berbat durumda. Güvenlik operasyonları için teknik deneyime ve desteğe ihtiyaçları var. Irak, durumun kötüye gitmesine Suriye’de olup bitenlerin yol açtığını düşünüyor.”
Century Vakfı’nda Orta Doğu uzmanı olan Michael Wahid Hanna ise Şii politikacı Maliki’nin sorumluluğuna işaret ederek, Sünni aşiretlerin yönetime yabancılaştırıldığını, yargının bağımsız olmadığını ve hapishanelerin Sünni Iraklılarla dolduğunu belirtiyor.
Haberde, Maliki’nin yakın ilişkide olduğu İran ile ABD arasında son dönemde buzların erimeye başlamasının, Irak Başbakanı’nın daha sıcak karşılanmasına sebep olabileceğine değiniliyor.
ABD ordusunun iki yıl önce Irak’tan çekilmeden önce El Kaide’ye karşı Sünni aşiretlerle işbirliği yaparak başarı kazandığını hatırlatan Financial Times muhabiri Borzou Daragahi, Maliki yönetiminde aşiretlerin aynı şekilde işbirliğine yanaşmasının zor olduğunu ifade ediyor.
Londra’da yaşayan Irak uzmanı Reidar Vissar ise, “ABD’nin Maliki’ye hâlâ ilgi duymasının sebebi, alternatifin kim olacağına dair hiçbir fikirleri olmaması” diyor.
Times, Maliki hakkında daha keskin ifadeler kullanıyor: “Son Amerikan askerlerinin çekilmesinden iki yıl sonra, eli koluna dolanan Irak hükümeti Washington’a yeniden dirilen El Kaide’ye karşı yardım dilenmek için döndü.”
ABD ordusunun Irak’ın Anbar bölgesinde gerilettiği Irak Şam İslam Devleti adlı El Kaide grubunun, Suriye’de birçok bölgede savaşçılar topladığına dikkat çekilen haberde, örgütün iki ülke toprakları üzerinde emirlik ilan etmeye hazırlandığı belirtiliyor.
Times, şiddet sarmalının büyümesi halinde, ABD Başkanı Barack Obama’nın Irak savaşına dönebileceği öngörüsünde bulunuyor.
Savaş turizmi gelişiyor
Bazı turizmcilerin savaş bölgelerine düzenlediği turların ilgi çektiği belirtiliyor.
Warzone Tours şirketinin tur kataloğunda Bağdat’tan Mogadişu’ya kadar çeşitli yerler bulunuyor.
Financial Times yazarı Emma Jacobs'un aktardığına göre, Bağdat’a bir turistik gezinin maliyeti 40 bin doları bulabiliyor.
Şirketin sahibi Rick Sweeney, Türkiye üzerinden Suriye’ye yapmak istedikleri bir turu, ABD’nin “El Kaide destekçileri” listesine girmekten korktuğu için son anda iptal etmiş.
25 yıl orduda ve güvenlik şirketlerinde çalışan Sweeney, “Bosna’da ve Irak’ta zaman geçirirken, konuşmak istediğim çok sayıda yerli halktan kişi ve göremediğim kültürel yerler vardı” diyor.
Şirketini 2008’de kuran Sweeney, müşterilerinin çoğunun iş dünyasından zengin orta yaşlı kişiler olduğunu belirtiyor. Aralarında, AK-47 (kalaşnikof) tüfeğiyle fotoğraf çektirmek isteyen maceracı gençler de varmış.
Untamed Borders şirketiyse, İngiliz James Willcox’un yardımıyla bir Pakistanlı ve bir Afgan tarafından 2006’da kurulmuş.
Şirket daha çok Afganistan ve Orta Asya bölgesine seyahatler düzenliyor.
Willcox, “Savaş turistleri, karanlık turizm, ürpertici yerler, askeri turlar… Hepsi denediğimiz ama sonra kaçındığımız terimler çünkü tam olarak ne yaptığımızı yansıtmıyorlar” diyor.
New York Times’ın eski Balkanlar muhabiri Nicholas Wood da 2011’de Political Tours şirketini kurarak bu pazara girmiş.
Libya, Kuzey Kore ve mali kriz sonrası ayaklanmaların başgösterdiği Londra’ya seferler düzenlemişler.
“Savaş turizmi” terimini o da sevmiyor: “Üzerinde durduğumuz, insanlara bölgeyle ilgili bir kavrayış kazandırmak. Onları müzelerin kozalarından çıkarmak.”
Wood, Bingazi’de ABD Büyükelçisi’nin içinde olduğu 4 kişinin öldürülmesinin ardından Libya’ya seyahatleri durdurduklarını söylüyor.
Peki bu yaptıkları başkalarının acıları üzerinden para kazanmak anlamına gelmiyor mu? Rick Sweeney bunu reddediyor: “Eleştiriler bunun politik açıdan doğru olmadığı yönünde. Tam tersi. Ben onların yerli halktan insanlarla oturup yemek yiyerek sohbet etmelerini istiyorum.”