Yangın yerine dönen Londra'da 'orman kanunu'. Londra ayaklanmasının 1980'lerdeki olaylarla benzerlikleri, farklılıkları. Suriye'ye tecrit derinleşiyor.
Abone ol''Orman kanunu.'
İngiltere gazeteleri son üç gündür yaşanan yağma ve kundaklama olaylarını bu başlıkla duyuruyor okurlarına.
Independent, ''Londra alevler altındayken'' polisin ve siyasetçilerin acz içinde olduklarını, isyanların da yayıldığını kaydediyor, Times ise ''polis sokaklara teslim oldu'' diyor.
Gazete, ''Londra yanıyor'' başlıklı başyazında da, cumartesi günü polise karşı bir siyasi protesto olarak başlayan olayların fırsatçıların kundaklama ve maddi kazancına dönüştüğünü belirterek, ''Haber kanallarını izleyenler, Londra'nın, çetelerin sıkıcı bir yaz akşamı geçirmek yerine daha eğlenceli olacağını düşündükleri eylemleriyle bir bilgisayar oyununa dönüştüğünü farkedeceklerdir'' diyor.
Times, polisin üç gündür sokakları hırsızlara teslim ettiği görüntüsü verdiğini kaydederek, ''polisin kent sokaklarını geri alma zamanının geldiğini'' yazıyor.
Daily Telegraph, ''çetelerin sonraki hedefinin ne olacağını kimsenin bilmediği bir gerilla savaşı''na benzetiyor ayaklanma ve yağma olaylarını.
Independent yazarı Paul Wallely, 1980'lerde yine Londra'da Brixton semtiyle, Livepool ve Birmingham kentlerinde yaşanan siyahların isyan hareketleriyle son olaylar arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları irdeliyor.
Brixton'da 1981'de polisin bıçakla yaralanmış bir genci durdurması, çevredekiler tarafından gencin polis şiddetinin mağduru olduğu biçiminde algılanmıştı.
Liverpool'da ise, polisin masum bir genci tutuklamasına karşı çıkan bir başka genci gözaltına alması olayların fitilini ateşlemişti.
1985'te Tottenham'da da polisin baskın düzenlediği bir evde bulunan kadının kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmesi yöre halkını sokağa dökmüş, şiddet olayları yaşanmıştı.
Wallely, siyah bir gencin polis tarafından öldürülmesiyle başlayan son olaylarla geçmişte yaşanan ayaklanmaların özünde polisin siyahlara yönelik tavrına ilişkin algılamaların bulunduğunu kaydederken, ''polisin aşırı güç kullanarak olayları kışkırttığı ve olaylara hazırlıksız yakalandığı'' eleştirilerine hedef olduğunu anımsatıyor.
''Ayaklanmaların çoğunlukla kentlerin yoksul kesimlerinde, sosyal yabancılaşmanın, işsizliğin özellikle gençler arasında yaygın olduğu yerlerde yaşandığını'' kaydeden Independent yazarı, bugün yaşananlarla geçmişteki ayaklanmalar arasındaki farkı ise şöyle özetliyor:
''Bugünkü olaylar, fırsatçıların günümüzün manasız tüketim çılgınlığına uyan bir ölçüde yağmalamalarıyla tanımlanıyor. Yağmacıların girdikleri dükkanlarda kendi beden ölçülerine uyan ürünleri aldıkları, istedikleri markaları bulabilmek için raflar arasında gezindikleri de göze çarpıyor. Bu, yağmayla alışverişin buluştuğu nokta. Bir görgü tanığının tarif ettiği gibi, yoksul mahallelerin derinliklerinden gelen bir çığlıktan çok, yeni bir çift spor ayakkabıya sahip olma fırsatı.''
İngiliz askere 'parmak kesme' soruşturması
Gazetelerde, Afganistan'da görev yapan bir İngiliz askeriyle ilgili bir soruşturma haberi dikkat çekiyor.
Guardian'ın haberine göre, nisan ayında Afganistan'daki görevinden dönen, adı açıklanmayan asker hakkında, öldürdüğü Taliban militanının parmaklarını hatıra olarak kesip sakladığı suçlamasıyla soruşturma başlatılmış.
Haberde görüşlerine yer verilen eski bir SAS komandosu Clive Fairweather, iddiaların askerin silah arkadaşları için dehşet verici olacağını söylüyor.
''Bu, ordunun tabularından biridir'' diyen emekli asker, bazı çatışmalarda düşman savaşçının öldürüldüğüne ilişkin askerlerden kanıtlar istendiğini, ama bunun genellikle fotoğraf gibi şeyler olduğunu belirterek, ''Askerler zaman zaman kendilerine hatıra eşyası alırlar düşmandan, ama bu teçhizat parçalarıdır, vücut parçası almak dehçet verici'' diyor.
Suriye'ye tecrit derinleşiyor
Suriye'ye yönelik baskı ve tecritin derinleşmekte olduğu gazetelerin ortak gözlemlerinden biri bugün.
Türkiye'den Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bugün Şam'a giderek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın haftasonu dile getirdiği ''sabrının taşmakta olduğu'' mesajını iletecek.
Financial Times, Arap ülkelerinin de Esad'ı tecrit etmek üzere harekete geçtiklerini kaydederken, Arapların harekete geçmesini sağlayan endişeler arasında ''Türk ordusunun soruna müdahale etmesi ihtimali''nin de bulunduğunu belirtiyor.
Daily Telegraph için bir analiz kaleme alan Washington merkezli Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'nden Andrew Tabler, ''eski müttefikleri de ''Esad'ın 'ölüm makinesi'ne karşı safları sıklaştırıyor'' diyor.
Suudi Arabistan Kralı da dün Esad'a ''protestoculara karşı şiddete son vermesi'' çağrısında bulunarak, büyükelçisini çekmişti.
Tabler, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi bölgesel müttefiklerin seslerini yükseltmesi, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği'nin de BM'deki girişimlerinin Şam'ın ülke içinde daha sert tutum izlemesini engellediğini kaydederek, şimdi asıl sorunun bölgedeki bu tavır değişikliğinin Rusya ve Çin'in güvenlik konseyindeki muhalefetlerini nasıl etkileyeceği olduğunu belirtiyor.
Tabler, ''ABD Senatosu'nun gündemindeki Suriye'ye enerji yaptırımları yasa tasarısı ve Obama'nın Avrupalı müttefikleriyle Suriye rejimini hedef alma yolları arıyor olması, Batılı güçlerin ve bölgesel müttefiklerin Esad'ın vahşetini durdurması için sadece konuşmanın yeterli olmadığını anladıklarını gösteriyor'' görüşünü dile getiriyor.
Yatırımcıların güvenli liman arayışı
Küresel ekonomiye ilişkin kaygılar ve piyasalarda dün yaşanan keskin düşüşler gazetelerin geniş işlediği konulardan.
Financial Times, Avrupa Merkez Bankası'nın İtalya ve İspanya'nın borçlarını satın aldığını anımsatırken, küresel ekonominin büyümesine ilişkin kaygıların yatırımcıları altın gibi güvenli yatırım araçlarına yönelttiğini, Amerika'nın kredi notunun düşürülmesinin ise, Amerikan bankalarının hisselerine darbe vurduğunu dev bankaların yüzde 15 ila 23 arasında değer kaybettiklerini kaydediyor.
Altının onsu ise, yüzde 3'lük artışla 1,700 doların üzerine çıkmış.