ABD'nin borç tavanı krizinde bundan sonra ne yaşanabilir, Suriye hükümetine uluslararası kınama çağrısı, telekulak skandalında yeni gelişmeler ve Financial Times'ın 'TSK istifalarına' ilişkin analizi
Abone olAmerika Birleşik Devletleri'nin borç tavanı krizi ve Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti arasında pazar günü varılan anlaşma İngiltere basınında geniş yer buluyor.
Guardian'ın yorum sayfasına yazan George Monbiot, borç kriziyle baş etmek için vergi artışına gitmeyen ve yalnızca harcama kesintisi yolunu seçen planı "milyonerlerin darbesi" olarak tanımlıyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nin vergi uygulamalarının gelişmiş ülkelerde benzeri görülmeyen bir eşitsizliğe yol açtığını hatırlatan yazar, borç tavanı krizinde öne çıkan Çay Partisi'nin üyelerinin kesintilerden zarar görecek olmalarına rağmen neden vergi artışına karşı çıktıkları sorusunu soruyor.
Çay Partisi hareketinin iki milyoner kardeş tarafından kurulan "Refah için Amerikalılar" adlı bir grup tarafından desteklendiğini belirten Monbiot, bu grup için "hayat koşullarının kötüleştiğini fark eden insanların öfkesini harekete geçirdi ve bu öfkeyi onların hayatını daha da kötüleştirecek bir kampanya için kullandı" diyor.
Monbiot, Kongre'de gerçekleşen tartışmaları ise "bir avuç bilyonerin yasama sürecine çomak soktuğu" bir siyasi darbe olarak tanımlıyor.
ABD'yi bekleyen mali savaşlar
Financial Times gazetesi ise, James Politi imzalı analiz haberinde ABD'yi yeni mali savaşların beklediğini vurguluyor.
Pazar günü varılan anlaşmanın temerrüd olasılığını ortadan kaldırmayı hedeflediğini ancak Amerika Birleşik Devletleri'nin uzun dönemli borç sorunlarını çözmeye yönelik bir adım olmadığını yazıyor Politi.
Bu sorunların, bütçenin en hassas kalemlerinden önümüzdeki 10 sene için 1500 milyar dolarlık tasarruf yapmakla görevlendirilen kongre komitesinin sorumluluğu olduğunu belirten yazı, komitenin vergi artışı konusunda anlaşmazlık yaşamasının muhtemel olacağını ifade ediyor.
Politi'ye göre, altı Cumhuriyetçi Parti ve altı Demokrat Parti üyesini bir araya getiren komitenin ne kadar başarılı olacağı ise seçilecek isimlere bağlı ve eğer her iki partiden de ılımlı isimler seçilirse bir anlaşmaya varılması mümkün olabilir.
'Suriye kınanmalı'
Times gazetesi ise, başyazılarından birini Suriye hükümetinin göstericileri bastırma operasyonlarına ayırmış.
Yazıda Suriye, kötülüğüyle ün salmış güvenlik mekanizmaları tarafından desteklenen bir despotun başında olduğu, sokaklarında mezhep gerilimleri yaşanan ve muhalefetin yeraltına itildiği bir ülke olarak tanımlanıyor.
Batının, istikrar adına Esad rejimini desteklemesi ise şu sözlerle eleştiriliyor yazıda: "Bu inanç büyük ölçüde yanlıştı. Suriye, Lübnan ve Gazze'deki yönetimleri aktif olarak istikrarsızlaştırdı ancak Esad ülkenin kendisini bir miktar barış ve istikrar içerisinde yönetti."
Reform yanlısı olduğu varsayılan Esad'ın Suriye ordusuna yazdığı bir mektupta babasının iktidarı sırasında, 1982 yılında Hama'da gerçekleştirilen katliamı desteklediğini hatırlatan başyazı, Beşar Esad'ın davranışlarının Seyfülislam Kaddafi'yi hatırlattığını söylüyor. Yazı her iki ismin de doğuştan hak gördükleri pozisyonları tehlikeye girene kadar yeni bir tip yönetici gibi göründüklerini ancak aslında sıralarını bekleyen despotlar olduğunu da ekliyor.
Uluslararası toplumun Suriye'de yaşananları birlik içerisinde kınaması gerektiğini söyleyen yazı yapılabilecekleri ise şöyle özetliyor: "İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague'in de kabul ettiği gibi, söylemin ötesinde eylem seçenekleri kısıtlı. Askeri bir saldırı kimsenin çok hazzettiği bir seçenek değil, üstelik getirisi de çok olmayacaktır. Ancak ambargolar, malvarlıklarına el konması ve seyahat yasağı gibi uygulamalarla Suriye rejimine hızla uluslararası toplumdan dışlanmakta olduğu gösterilmeli."
Telekulak e-postaları silindi mi?
Independent gazetesi, medya patronu Ruport Murdoch'a ait News International'ın telekulak skandalını örtbas etmeye çalışmış olabileceğine ilişkin bir haberi ilk sayfasına taşımış.
Habere göre, News International son 18 ay içerisinde yüzbinlerce e-postanın bilgisayar sisteminden silinmesi talimatını vermiş.
Gazete, dün akşam itibariyle parlamento üyelerine sunulan bu bilginin telekulak skandalını araştıran polis ve diğer yetkililerin hayati önemde kanıtlara ulaşamayacağı kaygısını doğurduğunu yazıyor.
Silinen e-postaların sayısına ilişkin bilgi, News International'ın verilerinin idaresinden sorumlu HCL isimli teknoloji şirketinin avukatları tarafından parlamento komitesine yazılan bir mektupta belirtildi.
Independent'ın haberine göre, News International tarafından verilen bir talimatta 200 bin yazışmanın silinmesi isteniyor, bir ay sonra yapılan ikinci bir istek ise "giden kutusunda sıkışmış" 21 bin mesajın silinmesini talep ediyor.
Yazışmaların silinmesine ilişkin talebin standart bir uygulama olabileceğini belirten haber, Londra polis teşkilatı Scotland Yard'ın özellikle de News International yetkililerinin telekulak soruşturmasına yardım etmek için ellerinden geleni yaptıklarını söyledikleri Ocak ayından bu yana arşivlere müdahale edilmesine tepki vereceği tahmininde bulunuyor.
News International'ın parlamento üyelerine sunulan mektuba ilişkin bir açıklama yapmadığı da belirtiliyor.
İsrail'den '1967 şartlı kabulü'
Daily Telegraph'ta yer alan bir habere göre ise, Amerika Birleşik Devletleri'nden gelen baskı karşısında İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu ilk defa 1967 sınırlarına yakın bir Filistin devleti olasılığını kabul etti.
Adrian Blomfield imzalı habere göre, dün akşam ortaya çıkan anlaşma Netanyahu'nun çıtayı önemli ölçüde aşağı çekmesi anlamına geliyor ve karşılığında Filistinli yetkililerin Birleşmiş Milletler'e başvuru yapmaması isteniyor.
Haber, anlaşmanın Filistin tarafının kırmızı çizgilerine dokunduğunu ancak Filistinli yetkililerin adım atmasının bekleneceğini de ekliyor.
Gazeteye ismini vermeden açıklama yapan bir İsrailli yetkili barış görüşmelerinin yeniden başlaması için İsrail için zor unsurları içeren bir anlaşmayı kabul edeceklerini söylerken, Filistinli yetkililer ise henüz kendilerine bir teklif ulaşmadığını ifade ediyor.
'İstifaların' yansıması
Financial Times gazetesinde yer alan David Gardner imzalı makale, Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ile üç kuvvet komutanının cuma günü gerçekleşen istifasını yorumluyor.
İstifaların vatandaşlar tarafından neredeyse fark edilmediğini yazan Gardner, bunun Türkiye'nin son on yılda geçirdiği siyasi devrimle açıklanabileceğini ifade ediyor.
Gardner'a göre, değişen güç dengelerinin birincil zaiyatı ise ordu oldu.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara geldiği 2002 yılında bu sonucun Türkiye uzmanlarının çoğu tarafından öngörülmediğini ifade eden Gardner, kritik dönüm noktasının ise 2007 yılında Genelkurmay'ın internet sitesinden yapılan açıklamayla Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adaylığının kabul edilemeyeceğinin söylenmesi olduğunu yazıyor.
Hükümet ile ordu arasındaki mücadeleyi hükümetin kazanmış olduğunu ancak ordunun iç hizmet kanunun hala siyasete müdahaleye izin verdiğini söyleyen Gardner, yazısını şu uyarılarla bitiriyor:
"Türkiye'nin yeni anayasının denetim ve denge mekanizmaları içermesinin sağlanması için daha kat edilecek çok yol var, ki bu özellikle de Erdoğan'ın başkanlık hedefi ve otoriter eğilimi düşünüldüğünde önemli. Ancak Avrupa'da haklı yerini arayan modern bir cumhuriyette bu denetim rolünü ordu oynamamalı."