'Size paşam yerine Çevik Bir diyebilir miyim?'
Yoksa 28 Şubat, "bu Hükümet’in temellerinin atılmasına yardım etmekten başka bir şey değildir" diyenle haklı mı?
Biraz gerilere götürmek istiyorum
sizi. Yıl 2000. Yer İstanbul Sheraton Oteli. Kısa ismi RUİAD olan
Rumelili İş Adamları Derneği’nin yemekli bir toplantısı var. Konuk
da çiçeği burnunda Emekli Orgeneral Çevik Bir. 4 Şubat 1997 de
tankları Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı’dan habersiz
Sincan’da yürüten, dönemin Genel Kurmay 2.Başkanı Orgeneral olarak,
o döneme mühür vurmuş önemli bir isim.
"Şeriatçı
bir yönetime karşı, müdahalenin kaçınılmaz
olduğu" şeklindeki
düşüncesini, her fırsatta emrindeki
komutanlara ve Genel Kurmay Başkanı Karadayı’ya ileten Çevik Bir
ile ilgili 8 Eylül 2003 tarihli Vatan Gazetesi’nde Bilal Çetin
imzalı çıkan yazıdan bazı alıntılar yapmak
istiyorum.
Sonra konumuza tekrar
döneriz.
“4 Şubat sabahı Sincanlılar müthiş bir
palet gürültüsüyle uyanıyorlar. 15 tank, 20 zırhlı kariyer, cip ve
REO'lardan oluşan konvoy ağır ağır Sincan'ın ana caddesinden
ilerliyor.. İlçe merkezine gelindiğinde birlik komutanı yüzbaşı
çadırı arıyor, ama çadır çoktan kaldırılmış. Çünkü kamuoyundan
yükselen sert tepki RP'lileri de endişelendirmiş ve o gün akşam
saatlerinde RP Genel Merkezi, Belediye Başkanı Yıldız'a "o
çadırı kaldır" talimatı vermişti. Palet gürültülerinin
Sincan caddelerinde duyulduğu sabahın erken saatlerinden itibaren
Ankara'da müthiş bir panik yaşanmaya başlıyor. Darbe oldu mu,
oluyor mu konuşmaları sürerken Genelkurmay'dan kısa bir açıklama
geliyor: "Motorlu yürüyüş tatbikatı
yapılıyor."
Haberi duyan Cumhurbaşkanı Demirel,
Genelkurmay Başkanı Karadayı'ya telefon ediyor. Karadayı,
Cumhurbaşkanı Demirel ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından 2.
Başkan Çevik Bir'i makamına çağırıyor. Karadayı oldukça sert bir
ifadeyle "Tank emrini kim verdi?" diye soruyor.
"Ben verdim komutanım" oluyor Bir'in yanıtı. Bir
an susuyor Karadayı ve şunları söylüyor: "Keşke
yapmasaydın. Durum nazik bir noktada. Cumhurbaşkanı ile
konuşuyoruz. Bu ayki MGK toplantısında her şeyi
halledeceğiz..." Çevik Bir kıpkırmızı oluyor,
adeta kendini kaybediyor, Karadayı'nın üstüne yürüyor ve iki eliyle
yakasına yapışıp çok sert bir ses tonuyla şunları söylüyor:
"Komutanım Türkiye elden gidiyor, siz ne diyorsunuz.
Demirel de bizi uyutuyor. Çıkın bakın birlik komutanları neler
söylüyor, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri'nin alt personeline bile
sorsanız hâlâ 'Bunları niye seyrediyoruz' diyorlar, İrticanın
Atatürk Cumhuriyeti'ni ele geçirişini seyredecek miyiz? Bunun
sorumluluğunu nasıl taşırız?"
Bu olayın ardından hepimizin yakinen bildiği
28 Şubat tarihinde alınan MGK tavsiyesi (!) yapılıyor RP-DYP
Hükümeti’ne.
Biz gelelim yine Fenerbahçe’nin Efsanevi
Başkanı Ali Şen’in yöneticiliğini yaptığı o RUİAD
Toplantısı’na.
Basın yoğun ilgi göstermişti. Kimler yoktu
ki. Hatırımda kalanlardan bazıları Mehmet Ali Birand, Deniz Arman,
Ali Kırca ve Reha Muhtar.
Reha Muhtar bir soru sordu
Bir’e.
- 1960- 1971-1980 derken 28 Şubat.
Türkiye’nin kaderi midir bu? 1960 İhtilali’nde babam elimden tutup,
“Oğlum gel bak tanklar geçiyor” deyince
korktum. Bu tanklar ne zaman kışlaya
dönecek?
Çevik Bir bu soruya karşılık bir soruyla
cevap verdi Reha Muhtar’a.
- Kaç doğumlusun sen?
Reha Muhtar;
- 1959.
Çevik Bir’in; “1960 ta 1
yaşındayken mi hatırlıyorsun bunu sen” şeklindeki
cevabı karşısında Reha Muhtar’ın düştüğü duruma herkes gibi ben de
gülmüştüm.
Gecenin bombasını ise Gazeteci Mehmet
Ali Birand patlatmıştı. Soru sordu Çevik
Bir’e.
- Efendim, şimdi size bir soru
soracağım. Ama cevabını da net olarak almak istiyorum.
Cumhurbaşkanlığı’na aday mısınız?
Çevik Bir, lafı biraz sağından
solundan dolaştırsa da sonunda gönlünden geçeni, ağzındaki baklayı
çıkarttı.
-
Şartlar da uygun olursa
neden olmasın.
O cevapla birlikte Çevik Bir’in
hayallerinin sonu oldu. Zira artık 28 Şubat’ın o güçlü Paşa’sı
gitmiş, siyasetçi Çevik Bir gelmişti. Bunu teyiden hemen bu
cevaptan sonra salonda bulunan Kurt Politikacı Orhan Keçeli’nin
Bir’e dönerek; “Size Paşam yerine Çevik Bir diyebilir
miyim” diye sorması bitişin de
başlangıcıydı.
Bu anımı sizinle neden
paylaştığıma gelince:
Bütün bunlardan sonra 2002 de AKP
İktidar oldu. Hem de tek başına.
28
Şubat’ın Mimarı diye bilinen Çevik Bir, bu Hükümet’in
görevlendirmesiyle mutemet bir vatandaş olarak, AKP İstanbul
Milletvekili Alaattin Büyükkaya, RUİAD Başkanı Em. General İdris
Koralp ve beraberindeki heyetle geçen yıl Makedonya’daki seçimlerde
Türk Partisi TDP’ye duygusal (!) ve de fiziki destek vermek üzere
Makedonya’ya gidiyor.
Peki , şimdi söyleyin bakalım.
Komutanlara yönelik bu operasyona 28 Şubat’ın rövanşı diyenlere
sesleniyorum özellikle.
- 28
Şubat kime yaramış?
- 28
Şubat Paşası’nın Hükümet ile bu kadar yakın olmasını nasıl izah
edeceksiniz?
Madem bir rövanş var, öyle ya,
hayali falan değil, harbi bir müdahalenin gerçek Mimarı ile ilgili
neden herhangi bir girişim yok da aksine bir yakınlaşma söz
konusu.
Yoksa 28
Şubat, "bu Hükümet’in temellerinin atılmasına yardım etmekten
başka bir şey değildir" diyenler haklı
mı?
Veya 28 Şubat’ın Mimarı,
Amerika’nın koruyup kolladığı bir askerken, gözaltına alınanlar
Amerika’nın yaramaz çocukları mı?
*Yazarımız yurtdışında
bulunduğundan 02.03.2010 tarihli arşiv yazısı yayına
konulmuştur.