Kıyametten sonra yaşanacak mucize
Ruhlar, kendi acbü’z-zenebinden yaratılan cesetlerini giyerler. Zarflar mazrufuna girer. Kimsenin bir işareti yoktur üzerinde. Herkes üryandır, sünnetsizdir. Ayağa kalkmış vaziyette insanlar, etrafına bakınır dururlar ve: “Ne oluyor, ne oluyor?” diye sorarlar.
Sonra Allah’a hamd eder ve huzûr-u ilâhîde toplanmak için koşmaya başlarlar. Bu esnada, “ne de az kaldıklarını düşünürler dünyada". Sütbeyaz bir zemindir mahşer meydanı ve dümdüz. Her tarafı Rabbin nuru aydınlatır ışık ışık. Gözler yerdedir, başlar eğik. Herkes mahcuptur, herkes muhtaç, herkes mefluç. Toprak ana, gayri evlatlarına bakamaz hale gelmiştir.
Aksine bütün sırlarını ifşa eder bir bir. Hesabı-kitabı tutulan dünya hayatının muhasebesi yapılır. Mahkemesi kurulur bütün davaların. Artık herkes yaratıldığı gayeye ulaşmıştır. İrade, mes’uliyetini tamamen yüklenir. Kaçmak ihtimali yoktur. Mazeret kabul edilmez. Her şey ne ise o olarak meydandadır. Maskeler düşer. Perdeler, elbiseler, etiketler, unvanlar ve şanlar kaybolur. Ve sûretler, sîretlerin aynısı olur.
Cennet ve Cehennemi vücuda getirecek malzeme toplanır. İman ve amel-i salihler, cenneti; küfür ve günahlar da cehennemi meydana getirir. İman ve amel-i salihler, Allah'ın emrine uymuş ‘olmak’tır ve âlem-i hakikatte bir cevheri olduğu için vücûdîdir; dolayısıyla Cennet vücûdîdir.