BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Kanuni ve Fatih biseksüel miydi?

Erdoğan'ın, "Bizim ecdadımız o malum dizide gösterildiği gibi değildi" sözünün, kirişten fırlayan bir ok misali birilerinin böğrüne saplandığı belli oldu.

Erdoğan'ın, "Bizim ecdadımız o malum dizide gösterildiği gibi değildi" sözünün, kirişten fırlayan bir ok misali birilerinin böğrüne saplandığı belli oldu.

Gözlerinde parıldayan ihanet, içinde bulundukları o katran karası karanlığa rağmen görülüyor.

Çatallı dillerini dişlerinin arkasında tutamayıp tıslamaya, zehirlerini dökmeye başladılar.

Onlardan biri de yazar Nedim Gürsel.

Gürsel'e gelmeden önce geçen gün TV'de "Bütün Osmanlı çocukları veledi zinadır" diyen hanıma cevap olsun diye bir iki şey yazmak isterim müsaade ederseniz.

"Osmanlı padişahlarının belli bir dönemden sonra cariyeleriyle evlenmelerinin nedeni neydi" acaba diye hiç düşündünüz mü?

Ben bir kitapta okumuş ve çok etkilenmiştim.

O sebep özetle şudur:

Türkiye'nin tarihin her döneminde Başbakanların akrabaları tarafından adeta lahana gibi yaprak yaprak soyulduğunu hepimiz biliriz, yaşadık. Damatlar, kardeşler desem yeterli olur zannımca.. Osmanlı Padişahları vakti zamanında bunun önlemini almış. Devleti, kayınbiraderlerden, yeğenlerden, dayılardan ve amcalardan korumak için Türk değil de yabancı uyruklu cariyelerle evlenmeyi tercih etmiş.

Bu birinci neden.

İkinci neden daha da ilginç..

Osmanlı Devleti’nin sınırları bir zamanlar 24 milyon kilometreyi bulmuş. Böylesine geniş bir ülkeyi idare etmek, devlet sırlarının dışarıya sızmamasını gerektirir haliyle. Bunun için de padişahın ailesinin taşra ile alakasının olmaması kararı alınmış. Bunun da yolu Harem’den başka gidecek yeri olmayan cariyelerle aile hayatını devam ettirmektir.

Bu konuda devrin ulemalarının da fetva verdiği biliniyor.

Osmanlı'da devletin ilelebet payidar olması için herşey yapıldı. Öyle ki, taht kavgası yapabilme ihtimali olan iki kardeşten biri fetva ile öldürülürdü. Hal böyle iken, Osmanlı padişahlarının neden cariyelerle evlendiğini daha iyi anlıyoruz. Nikah ise devrin ulemaları tarafından hukuk ve fıkıh kuralları içinde yapılırdı.

Bu devirde bunlara anlam vermek belki zor olabilir zira, o devrin kuralları böyleydi. Bu durum tenkit edilebilir. Ancak bu kuralları bugün "veledi zina"ya bağlamak en hafif tabirle edepsizlik ve ahlaksızlık olur.

Ha!..

Osmanlı padişahları çok cariyelerle beraber olmuş, seks düşkünüymüş falan deniyor!

Kim söylüyor?

Sokakta gördüğünü bir kenara bırakın da, internette gördüğü kadının üzerine bile fiber kablolar aracılığıyla tırmanmaya çalışan namus fukaraları söylüyor.

"Ecdadıma küfreden namuslu olsa bari" durumu anlayacağınız.

Neyse...

Biz gelelim Nedim Gürsel'e!..

Gürsel yukarıdaki hanımın bu edepsizliğinden feyz almış olacak ki fırsat bu fırsat deyip, daha önce zırvalarıyla doldurduğu kitabındaki iddiayı, bir kez daha dile getirmiş...

O fırsatı veren ise  CHP'nin gayrı resmi yayın organı olan Yurt Gazetesi... Gazetenin muhabiri Cüneyt Ayral'ın sorusuna dikkat lütfen!

"Siz Fatih Sultan Mehmet'in romanını yazdınız ve orada Fatih'in biseksüel olduğu açıkça ortada. Bunun tarihsel bir doğru olduğunu nasıl açıklıyorsunuz? Yoksa tamamen sizin yarattığınız bir Fatih mi?"

O "al da at" türündeki soruya Gürsel'in cevabı: "Elbette benim yarattığım bir tipleme değil. Uzun süre Türkçe'ye çevrilmeyen Babinger'in Fatih monografisinden yararlandım. Ayrıca konu Dukas tarihinde de ele alınıyor. Başka kaynaklar da zikredebilirim ama bu kadarının yeterli olduğunu sanıyorum" şeklinde oluyor.

Sonra devam ediyor: "Kanuni dönemi uzmanı değilim ama Muhteşem Süleyman'ın önce makbul sonra maktul olan İbrahim Paşa ile aynı yatakta uyuduklarını Osmanlı vakanüvisleri bile yazıyor."

Şahitlerine dikkat ettiniz değil mi?

Babinger ve Dukas...

Şaşırmadım!

18 yüzyıla kadar elçiler ve krallar huzura dahi giremezken.  Bırakın huzuru, padişahların geçtiği yollardan bile geçemezken, İslam'a, inanca ve Osmanlı'ya düşman olan Bizans artıklarınıın yazdığı bu hikayelere inanmak ancak Nedim Gürsel gibilerin şanına yakışırdı.

Onca tarih kitabı, onca tarihi belgesel dururken Babinger ve Dukas.

Efendilerinin izinden gittiği nasıl da belli oluyor hiç bir konuda uzman olamamış uzman yazarın!

Vallahi sizi bilemem ama bunlardan biri çıkıp yarın birgün, "Kanuni bir gün cep telefonundan Firuze'yi aradı. Hürrem yokken gel de biraz oynaşalım dedi. Günde en az 100 sms atardı" diye saçmalarsa ben yine şaşırmam!

Bu ne Osmanlı imiş be arkadaş!

Tüm dünya milletlerini toplasanız, Türkiye'nin içinde yer alan kanı bozuklar kadar düşman bulamazsınız onlara. Tarihte kendi medeniyetini aşağılayan, küfreden bir topluma sanırım Türklerden sonra rastlanılmayacak. Hitler ve Stalin bile kendi milletinin nefretini bu kadar kazanmamıştır.

Kim ki Osmanlı'ya küfrediyor, o kişi bir anda şölenler, törenler, ayinler arasında kutsanıyor.

Bir anda vatanperver olarak takdis ediliyor.

Avuç içlerini kanatırcasına alkışlıyorlar.

Yazıklar olsun yahu!

Bazı kanı bozukların, bazı soysuzların Gazi Mustafa Kemal'e ettiği ahlaksızca lafların rövanşını bu rezil karşılığı vererek mi alacaksınız?

Bu mudur sizin doğruluk makamınız? Bu mudur doğruluk lisanınız? Bu mudur irfanınız? Böyle yapınca daha mı asil ve soylu olacaksınız?

Üç kıtaya adaletle hükmeden sultanları küçümsemek Atatürk'ü daha büyük yapmaz. Gazi'yi küçümsemek de o sultanları büyütmez. Bunu anlamayacak kadar sefilsiniz.

Milyon kere yazıklar olsun.

Gölgeniz de sizi adam sanıp takip ediyor.

Yanlış anlaşılmasın...

İsyanım tüm zamanların en büyük komutanlarına yaftalar yapıştırma gayretindeki sözde uzman yazarlara değil. Aslanı çakala boğdurma pahasına bu pespaye durumu alkışlayanlara...

O sözde yazarlara, o sözde uzmanlara söyleyecek sözüm yok!

Mevlana demiş ki, "Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendisi gibi bilir..."

Hazreti Muhammed ise bundan asırlar önce, "İstanbul muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne büyük kumandandır" demişti.

Ben, O'nun sözüne itimat ederim.

Arabaları kovalayan köpekler misali ecdat paylaştırırken salya akıtanlara değil!..