Kanuni ve Fatih biseksüel miydi?
Erdoğan'ın, "Bizim ecdadımız o malum dizide gösterildiği gibi değildi" sözünün, kirişten fırlayan bir ok misali birilerinin böğrüne saplandığı belli oldu.
Erdoğan'ın, "Bizim ecdadımız o malum dizide gösterildiği
gibi değildi" sözünün, kirişten fırlayan bir ok misali
birilerinin böğrüne saplandığı belli oldu.
Gözlerinde parıldayan ihanet, içinde bulundukları o katran karası
karanlığa rağmen görülüyor.
Çatallı dillerini dişlerinin arkasında tutamayıp tıslamaya,
zehirlerini dökmeye başladılar.
Onlardan biri de yazar Nedim Gürsel.
Gürsel'e gelmeden önce geçen gün TV'de "Bütün Osmanlı
çocukları veledi zinadır" diyen hanıma cevap olsun diye
bir iki şey yazmak isterim müsaade ederseniz.
"Osmanlı padişahlarının belli bir dönemden sonra
cariyeleriyle evlenmelerinin nedeni neydi" acaba diye hiç
düşündünüz mü?
Ben bir kitapta okumuş ve çok etkilenmiştim.
O sebep özetle şudur:
Türkiye'nin tarihin her döneminde Başbakanların akrabaları
tarafından adeta lahana gibi yaprak yaprak soyulduğunu hepimiz
biliriz, yaşadık. Damatlar, kardeşler desem yeterli olur zannımca..
Osmanlı Padişahları vakti zamanında bunun önlemini almış. Devleti,
kayınbiraderlerden, yeğenlerden, dayılardan ve amcalardan korumak
için Türk değil de yabancı uyruklu cariyelerle evlenmeyi tercih
etmiş.
Bu birinci neden.
İkinci neden daha da ilginç..
Osmanlı Devleti’nin sınırları bir zamanlar 24 milyon kilometreyi
bulmuş. Böylesine geniş bir ülkeyi idare etmek, devlet sırlarının
dışarıya sızmamasını gerektirir haliyle. Bunun için de padişahın
ailesinin taşra ile alakasının olmaması kararı alınmış. Bunun da
yolu Harem’den başka gidecek yeri olmayan
cariyelerle aile hayatını devam ettirmektir.
Bu konuda devrin ulemalarının da fetva verdiği biliniyor.
Osmanlı'da devletin ilelebet payidar olması için herşey yapıldı.
Öyle ki, taht kavgası yapabilme ihtimali olan iki kardeşten biri
fetva ile öldürülürdü. Hal böyle iken, Osmanlı padişahlarının neden
cariyelerle evlendiğini daha iyi anlıyoruz. Nikah ise devrin
ulemaları tarafından hukuk ve fıkıh kuralları içinde yapılırdı.
Bu devirde bunlara anlam vermek belki zor olabilir zira, o devrin
kuralları böyleydi. Bu durum tenkit edilebilir. Ancak bu kuralları
bugün "veledi zina"ya bağlamak en hafif tabirle
edepsizlik ve ahlaksızlık olur.
Ha!..
Osmanlı padişahları çok cariyelerle beraber olmuş, seks düşkünüymüş
falan deniyor!
Kim söylüyor?
Sokakta gördüğünü bir kenara bırakın da, internette gördüğü kadının
üzerine bile fiber kablolar aracılığıyla tırmanmaya çalışan namus
fukaraları söylüyor.
"Ecdadıma küfreden namuslu olsa bari" durumu
anlayacağınız.
Neyse...
Biz gelelim Nedim Gürsel'e!..
Gürsel yukarıdaki hanımın bu edepsizliğinden feyz almış olacak ki
fırsat bu fırsat deyip, daha önce zırvalarıyla doldurduğu
kitabındaki iddiayı, bir kez daha dile getirmiş...
O fırsatı veren ise CHP'nin gayrı resmi yayın organı olan
Yurt Gazetesi... Gazetenin muhabiri Cüneyt Ayral'ın sorusuna dikkat
lütfen!
"Siz Fatih Sultan Mehmet'in romanını yazdınız ve orada
Fatih'in biseksüel olduğu açıkça ortada. Bunun tarihsel bir doğru
olduğunu nasıl açıklıyorsunuz? Yoksa tamamen sizin yarattığınız bir
Fatih mi?"
O "al da at" türündeki soruya Gürsel'in cevabı:
"Elbette benim yarattığım bir tipleme değil. Uzun süre
Türkçe'ye çevrilmeyen Babinger'in Fatih monografisinden
yararlandım. Ayrıca konu Dukas tarihinde de ele alınıyor. Başka
kaynaklar da zikredebilirim ama bu kadarının yeterli olduğunu
sanıyorum" şeklinde oluyor.
Sonra devam ediyor: "Kanuni dönemi uzmanı değilim ama
Muhteşem Süleyman'ın önce makbul sonra maktul olan İbrahim Paşa ile
aynı yatakta uyuduklarını Osmanlı vakanüvisleri bile
yazıyor."
Şahitlerine dikkat ettiniz değil mi?
Babinger ve Dukas...
Şaşırmadım!
18 yüzyıla kadar elçiler ve krallar huzura dahi giremezken.
Bırakın huzuru, padişahların geçtiği yollardan bile geçemezken,
İslam'a, inanca ve Osmanlı'ya düşman olan Bizans artıklarınıın
yazdığı bu hikayelere inanmak ancak Nedim Gürsel gibilerin şanına
yakışırdı.
Onca tarih kitabı, onca tarihi belgesel dururken Babinger ve
Dukas.
Efendilerinin izinden gittiği nasıl da belli oluyor hiç bir konuda
uzman olamamış uzman yazarın!
Vallahi sizi bilemem ama bunlardan biri çıkıp yarın birgün,
"Kanuni bir gün cep telefonundan Firuze'yi aradı. Hürrem
yokken gel de biraz oynaşalım dedi. Günde en az 100 sms
atardı" diye saçmalarsa ben yine şaşırmam!
Bu ne Osmanlı imiş be arkadaş!
Tüm dünya milletlerini toplasanız, Türkiye'nin içinde yer alan kanı
bozuklar kadar düşman bulamazsınız onlara. Tarihte kendi
medeniyetini aşağılayan, küfreden bir topluma sanırım Türklerden
sonra rastlanılmayacak. Hitler ve Stalin bile kendi milletinin
nefretini bu kadar kazanmamıştır.
Kim ki Osmanlı'ya küfrediyor, o kişi bir anda şölenler, törenler,
ayinler arasında kutsanıyor.
Bir anda vatanperver olarak takdis ediliyor.
Avuç içlerini kanatırcasına alkışlıyorlar.
Yazıklar olsun yahu!
Bazı kanı bozukların, bazı soysuzların Gazi Mustafa Kemal'e ettiği
ahlaksızca lafların rövanşını bu rezil karşılığı vererek mi
alacaksınız?
Bu mudur sizin doğruluk makamınız? Bu mudur doğruluk lisanınız? Bu
mudur irfanınız? Böyle yapınca daha mı asil ve soylu
olacaksınız?
Üç kıtaya adaletle hükmeden sultanları küçümsemek Atatürk'ü daha
büyük yapmaz. Gazi'yi küçümsemek de o sultanları büyütmez. Bunu
anlamayacak kadar sefilsiniz.
Milyon kere yazıklar olsun.
Gölgeniz de sizi adam sanıp takip ediyor.
Yanlış anlaşılmasın...
İsyanım tüm zamanların en büyük komutanlarına yaftalar yapıştırma
gayretindeki sözde uzman yazarlara değil. Aslanı çakala boğdurma
pahasına bu pespaye durumu alkışlayanlara...
O sözde yazarlara, o sözde uzmanlara söyleyecek sözüm yok!
Mevlana demiş ki, "Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendisi
gibi bilir..."
Hazreti Muhammed ise bundan asırlar önce, "İstanbul
muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne büyük
kumandandır" demişti.
Ben, O'nun sözüne itimat ederim.
Arabaları kovalayan köpekler misali ecdat paylaştırırken salya
akıtanlara değil!..