Gündüz Aktan ulusalcılığı..
Biliyorsunuz; 8-10
yıl öncesine kadar Türk sağı denilince, siyasi liberalizme uzak
ekonomik liberalizme taraftar olanlar anlaşılıyordu, Türk solu
denilince ise tam tersi bir anlayış hakimdi..
Türk sağı, sendika haklarına muhalefet ederken
aynı zamanda bireyin temel hak ve özgürlüklerine de muhalifti..
O kadar ki, Türk sağı YÖK’ün kaldırılmasını
talep edenlere dahi şiddetle karşıydı..
İşte tam bu sırada, Doğu Perinçek sahneye
çıktı..
Kabul etmek gerekiyor ki, Doğu Perinçek
Türkiye’de “ulusalcılık” kavramının yerleşmesine büyük katkı
sağlamış olan bir siyasetçi ve yazardır; etkili bir kavramın
özellikle aydınlar arasında kök salmasında ciddi katkısı
olmuştur..
“Ulusalcı” denilen kişi, grup ve odakların
beslendiği yegane kaynak, toplumun popülist akımlara kapılma
alışkanlığıdır..
O yüzden, ufuk kavramına vurgu yapıyorum
zaten..
Örneğin; Yale Üniversitesinin en genç profesörü
olma başarısını gösterecek kadar bilgili olan bir Prof. Oktay
Sinanoğlu’nun eserlerini okuyup, söyleşilerini dinlediniz mi
hiç?
“Üniversite” sözcüğünün Türklüğe zarar
verdiğini söyleyen, bu kelime yerine “evrenkent” sözcüğünün
kullanılmasını öneren bir Oktay Sinanoğlu’nun, kendini “profesör”
olarak takdim etmesindeki çelişkiyi ne ile izah edeceğiz?
Yine bir başka “evrenkent” hocası Erol
Manisalı’nın, üstelik iktisat profesörü olan Erol Manisalı’nın,
tamamen 3. Dünyalı bir söylemi dillendirmiş olmasının altında yatan
sebep ne olabilir?
Gündüz Aktan gibi, “..bütün entelektüel
enerjilerini özgürlüklerin genişletilmesi gibi pek de karışık
olmayan talepler yaparak tükettiklerinden..” diyecek kadar düşünce
özgürlüğünün kutsallığını içselleştirememiş olan ve ismi “Radikal”
olan bir gazetede yazan bir emekli diplomatın söylediklerinin ufuk
ile bir ilintisi olabilir mi?
Köşesinin ismi “ufuk ötesi” olan Altemur
Kılıç’ın “öteden beri” ufuk ile ilgisi bulunmayan bir fikriyat
üzerine “kılıçtan keskin” yazılar yazmasının bu topluma sağladığı
düşünsel açılım nedir?
Milliyetçiliği yanlış tanımlayan, içe kapanmacı
bir zihniyetin temsilcisi olan bu yazarların ortak noktası, vizyona
ters bir füzyon geliştirmeleri, aksiyonu değil reaksiyonu
yüceltmeleridir..
Ama hata bir değil ki; aynı hatayı
Ertuğrul Özkök de yapabilmektedir..
Ertuğrul Özkök’ün “Felluce’deki olaylara
Araptan daha Arapçı bir tepki göstermenin bir nedeni yoktur..”
dediği bir atmosfer, ulusalcı zihniyetin kök salmasına katkıda
bulunmaktan başka bir işe yaramamaktadır..
Elbette anti-ABD’cilik oynamamak gerekiyor,
muhakkak ki Felluce’deki trajediye tepki göstermek gerekiyor..
Ama siz bunu “Araptan daha Arapçı olmamız için
sebep yoktur” kalıbı ile dillendirirseniz, bu da bir başka ırkçı
anlayışın devreye girmesine kapı aralamaktır..
Ne hazindir ki, bu memlekette Hitler’in
kitabını, Erol Güngör gibi milliyetçiliği ırkçılık olarak telakki
etmeyen yazarların kitabını basan bir yayınevi basabilmiştir..
Çünkü Hitler, hem komünist düşmanı hem de
Yahudi düşmanı idi..
Milliyetçiler de komünist ve Yahudi aleyhtarı
olduğuna göre, demek ki Hitler sağcıdır; öyleyse iyidir..
(Bu satırlardan, “Türk milliyetçileri
Hitlercidir” anlamının çıkmayacağı da açıktır..)
İnanıyorum ki, PKK terörizminin en azgın olduğu
zamanlarda dahi kışkırtıcı bir üsluba asla yanaşmayan ve o netameli
günlerde iç savaş çıkarabilme gücü olmasına rağmen bunu yapmayacak
kadar vatansever olan Alparslan Türkeş bugün yaşamış olsaydı,
ulusalcılık akımına saplanıp kalmaz, milliyetçiliğe devam
ederdi..
Evet benzin,
yurtsever de olsa, benzinle yangın söndürülmez..
Yangın; Türkiye’de, Ermenistan’da, ABD’de,
Irak’ta, Lübnan’da velhasıl dünyanın her yerinde “su” ile
söndürülür..