Gazeteci ile eylemcinin farkı
Olayın yaşandığı gün yakın çevremde bulunan herkes soru cümleleriyle bana haber veriyordu:
-Birgün gazetesinden bir editör, IMF Başkanı Strauss Khan’a ayakkabı fırlatmış!..
-……………!!!
Olay günü internet siteleri ve televizyon kanalları Selçuk Özbek’in eylemine geniş biçimde yer verdiler. Ertesi gün de gazetelerin birinci sayfaları bu habere ayrıldı. Selçuk’un eylemi dünya medyası tarafından da ilgiyle izlendi.
Türkiye de ise farklı değerlendirmelere sebep oldu.
Tartışmaların ortasında ise şu soru vardı:
-Gazeteci izlediği bir konferansta ayakkabısını konuşmayıcıya fırlatabilir mi?
HABER ATLATMA, AYAKKABI FIRLATMA
Birgün’de yazmam vesilesiyle konu beni yakından ilgilendiriyordu. İçime su serpen yazıyı Doğan Tılıç cumartesi günü yazdı. Tılıç’ın yazdıklarının hepsine aynen katılıyorum.
Selçuk’un eylemini ilk okuduğumda “keşke” dedim:
-IMF başkanının Türkiye ziyaretiyle ilgili olarak Selçuk bütün gazeteleri atlatan bir haber ile manşet olsaydı…
Diğer gazeteler, televizyonlar, internet siteleri Birgün’ün haberi üzerinden gündeme dahil olabilselerdi.
Ayakkabıyı yüreği olan pek çok kişi fırlatabilir. Ama haber atlatmayı ancak gazeteci yapabilir.
Birgün’ün Yazı İşleri Müdürü İlker Yaşar’a, Selçuk’un IMF Başkanının konuştuğu salona hangi kimliğiyle girebildiğini sordum. Bilgi Üniversitesi öğrencisi olarak salonda yer aldığını söyledi.
Selçuk Özbek, muhalif bir öğrenci hareketinin bireyi kimliğiyle orada bulunuyormuş. Ama haberlerin tümünde Birgün editörü ve ÖDP üyesi kimlikleri de öğrenciliğinin yanında yazıldı.
MESLEK İLKELERİMİZ
Ben en çok “Birgün editörü” kimliği üzerinde duruyorum.
Çünkü gazeteciyim. Sayısını hatırlayamayacağım kadar çok gazeteci eylemine katılmış, bunlardan büyük çoğunluğunun örgütlenmesi aşamasında yer almış, organizasyon komitesi üyesi olmuş bir gazeteci olarak anlatmam gerekenler var.
Gazeteci ile eylemci arasındaki çizgi nereden çekilmeli?
Elbette kişisel görüşlerim var ama daha sağlam bir yön gösterici belgemiz de elimizin altında duruyor: Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi.
Gazetecinin Temel Görev ve İlkeleri başlığı altında sıralanan bölümde şu satırları defalarca okumalıyız:
*Gazeteci sonuçları ne olursa olsun, gerçeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymaz zorundadır.
*Gazeteci bilgi haber alma yorum yapma ve eleştirme özgürlüklerini ne pahasına olursa olsun savunur.
*Gazeteci her türden şiddeti haklı gösteren özendiren kışkırtan yayın yapamaz.
*Gazeteci mesleğini propagandacılıkla karıştıramaz.
MUHALEFET ÖZLEMİ
Selçuk Özbek’in “tek başına” karar verip uyguladığı ayakkabı fırlatma eylemi, sahici bir muhalefetin eksikliği hissedilen Türkiye’ye iyi geldi. Hele bir öğrenci toplantısında, kötü şöhrete sahip uluslararası bir kuruluşun en tepesindeki kişiye yönelik tavrın, cesaret katsayısına şapka çıkartmamak mümkün değildir.
O yüzden Selçuk Özbek yıllardır görülmeyen, ses getiren bir öğrenci eylemci olarak solun kalbinde yerini aldı. Sevgiyle kucaklandı. Kutlandı.
Selçuk eğer gazetecilik mesleğine devam edecek ise, bir daha böyle bir eylem yapmamalıdır.
Mesleğe yeni katılacak gençler için de “pozitif örnek” olarak da gösterilmemelidir.
Nedenleri Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinde var.
Gazeteci haberleriyle gündem yaratır.
Elbette gazeteci eylemlerine de katılabilir. Mesela gazetecilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, grevli toplu sözleşmeler yapabilmesi, sendikalara üye olabilmesi alanları geniş eylem imkânları sunuyor. Eskiden yapılıyordu, yine yapılabilir.
Haberleri, yorumları, kitapları yüzünden onlarca yıllık hapis cezalarıyla karşı karşıya gelen meslektaşları için gazetecilerin önünde olağanüstü eylem alanları uzanıyor.
Bunların hepsi meslek ilkelerine uyar, gazeteciliğe itibar sağlar.
HER HAREKET, GAZETECİ EYLEMİ SAYILMAZ
1990’ların ilk yasında Saraybosna’da Boşnaklar ile Sırplar savaşıyorlardı. Türkiyeli gazeteciler de orada görev yapıyorlardı. Bir gün Yusuf Sancak isimli bir meslektaşımızın şu haberi Türkiye gazetesinin manşetinde yar aldı:
“Cephede bir Sırp vurdum!”
Hasan Celal Güzel ile birlikte resmi bir ziyaret için Bosna Hersek’e giden gazeteci(!) Sancak bu eylemiyle büyük bir iş yapmış halde yurda döndü.
Sırp nişancıları haberden sonra “bundan sonra” dediler:
-Türk gazetecileri bizim için askeri hedeftir!
Şimdi bazı işgüzarlar, Selçuk’un eylem haberlerinde yer alan “Birgün editörü” ibaresini aşırı dikkate alırlarsa Birgün muhabirleri izlemek zorunda oldukları, uluslararası etkinliklerde, basın toplantılarında güvenlik süzgecine takılabilirler.
Eylemci gazeteci ile gazeteci eylemi farklıdır!