HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Dolmabahçe mutabakatı sonrası sorunun çözülebileceğini; ancak hükümetin bunu istemediğini iddia etti.
Abone olHDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, çözüm sürecinde masanın devrilmediğini; ancak dondurulduğunu söyledi. Hükümetin Dolmabahçe mutabakatının kendilerine oy getirmediğini görünce, imzalanan mutabakata rağmen kendisini geri çektiğini iddia eden Demirtaş, HDP'nin barajı aşacağını ve seçimler sonrası bu sürecin mutlaka devam ettirileceğini söyledi.
Selahattin Demirtaş FOX TV'de gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını cevapladı. Fatih Portakal'ın hazırlayıp sunduğu programda gazeteciler Demirtaş'tan çözüm sürecinde gelinen noktayı değerlendirmesini istedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifade ettiğinin tersine ortada hem fiziki anlamda hem de siyasi anlamda bir masanın bulunduğunu söyleyen Demirtaş, müzakereler için de oy getirmediği için donduruldu yorumunda bulundu. İşte Demirtaş'ın açıklamalarından bazı satır başları;
"Kişiler rakip değil aslında parti programları rakiptir. Bunu bizler genel başkanlar olarak halka anlatmakla mükellifiz. Sayın Cumhurbaşkanı, yakın zamanda parti kimliği bulunan bir isimdi. Bu gerçek; ancak elbetteki Sayın Cumhurbaşkanı bizim muhatabımız değildir. Kendi kendine zorla muhatap etme gayreti var. Muhalefet partilerini eleştiriyor, zaman zaman da hakaretlere varan sözler sarfediyor. Biz de mecburen cevap vermek zorunda kalıyoruz. Siyaseten aslında bizim muhatabımız değil!
"ÇÖZÜM SÜRECİ KALP KRİZİ GEÇİRDİ"
Bu soruyu bize sorduğunuz da bazı şeyleri başardık noktasına gelmiş olabilseydik. Çözüm süreci, seçim dönemlerinin üzerinde etkili olduğu bir süreçtir. Her seçim döneminde bu konu tartışıldı ve her seçim döneminde istisnasız sıkıntıyla karşı karşıya kaldık.
Hükümet seçim atmosferine girilmeden, hızlı adım atılacakmış izlenimi verirken, seçim sürecine girildiğinde ise süreç kalp krizi geçiriyor. Bu dönemde de karşılaştığımız durum budur.
"KARŞILIKLI MUTABAKATA VARILDI"
Dolmabahçe'de mutabakat metni açıklandı. Hükümetin resmi görevlileri, bakanları biz de İmralı heyetinde yer alan Sayın Sırı Süreyya Önder'inde yer aldığı toplantıyla ortak bir metin açıkladılar. Aslında okunan metin, üzerinde mutabakata varılan bir metindi ve çözüm sürecinde ana başlıklar yer aldı. Bu on maddeye bağlı bir silahsızlanma maddesi vardı. Bunlar aynı anda kamuoyuna açıklandı ve kamuoyu beklente içerisine girdi.
Bunlar bu açıklamadan bir hafta sonra İmralı'da İzleme Kurulu dediğimiz bir kurulda tartışılmaya başlanacaktı. İçerisinde gazeteciler ve yazarların bulunduğu belki akademisyenlerinde yer alacağı bir heyetti.
"SİYASETEN DE FİZİKEN DE MASA VAR"
Masa fiziken de siyaseten de var. Çözüm süreci masası dediğimiz, Sayın Cumhurbaşkanı'nın kabul etmemesine rağmen bu masa var. Bu masada Türkiye'nin 100 yıldır canını yakan, demokrasi sorunuyla da doğrudan bağlantılı, Kürt insanının inkarına dayalı bir sorunun çözümü için kuruldu masa. Oradaki tartışmalarla da bitmeyecek. Eğer orada bir mutabakata varılırsa bu parlemantoda çözülecek.
"BİR AY VEYA 15 GÜNDE ÇÖZÜLEBİLİRDİ"
Şu şartlarda anayasa yapılmasını öneriyoruz denilecekti ve eş zamanlı olarak Öcalan'da çağrı yapacak ve PKK'ya silahları bırakma ve savaşa son verme kongresi yapacaktı. Bakın bunların tamamı bir ayda olabilirdi, 15 günde de olabilirdi. Bunları hızlandırmak mümkündü.
Hükümet, Dolmabahçe'deki mutabakattan hemen sonra, bir iki gün içerisinde kongre toplanacak ve böyle bir çağrı yapılacağı algısı oluşturmaya çalıştı.
Biz de buna karşı çıktık. Uzlaşılan açıklamada bu değil. Kamuoyunu yanıltmayın dedik. Sonuçta bu maddeler tartışılacak sonra da bu sonuçlar çıkacaktı. Hükümet 10 maddeyi dikkate almadan, silahlar niye bırakılmadı diye faturayı bize kesmeye çalışıyor. Buradaki mukatabat sadece bize ait değil. Çok zorlu bir süreç sonunda, hem devlet heyetinin hem de hükümetin hem de İmralı'nın zorlu görüşmeler sonunda gelinmiş iyi bir noktaydı.
"AK PARTİ'NİN Kİ SEÇİM TAKTİĞİ"
Halen Türkiye kamuoyunun bu barış sürecinin arkasında olduğuna inanıyorum. AK Parti, Dolmabahçe mutabakatının kendilerine oy getirmediğini düşünüyor. Büyük bir oy patlamasına yol açmıyor. Bunu gördüler. Sonra da Sayın Cumhurbaşkanı biz neden bu matabakatın arkasında duralım diye fitili ateşleyerek, AK Parti sözcüleri de bunun arkasından gelerek bir seçim taktiği çıkarmaya başladılar.
Biliyorsunuz çözüm süreciyle ilgili bölümün, matbaya giderken düştü diyerek çok ciddiyetsiz bir yaklaşım sergiliyorlar.
Parti olarak girip barajı aşarak, özgürlükçü bir anayasa konusundaki kararlı tutumumuzu görünce bu tutumu sergilediler. Toplum bundan ne kazanacak çok hesap etmediler. Umurunlarında da değil zaten. Başkanlık sistemi, Erdoğan'ın etrafında kenetlenerek Türkiye'nin ihtiyaçlarına bakmadan tek adamlı bir süreç götürmeye çalıştılar. Biz de buna karşı çıktık. Biz barış sürecini, birileri çıksın başkan olsun diye yürütmüyoruz. Bu sürecin içerisinde bulunurken, birileri de çıksın da başkanlık yürütsün istemedik. Bunu karşılamayacaksa bu süreçten biz ne anladık diyeceğiz.
"BARIŞ SÜRECİNİ ELİNDE REHİN TUTARAK..."
Sayın Cumhurbaşkanı, süreci kentine yontup oradan güç devşirip, oradan aldığı güçle, tırnak içerisinde belirtiyorum barış sürecini elinde rehine tutarak, ben başkan olursam barış süreci olur, barış gerçekleştirir, beni başkanlık yaptırmayacaksanız bu barış süreci ilerlemez diyorsanız, evet biz seni başkan yaptırmayacağız.
"SÜRECİN DONDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ"
Biz hala çok değer veriyoruz. AK Parti'ye oy verenlerde dahil 77 milyon insanın ihtiyacı olan bir mevzudan bahsediyoruz. Barış ve özgürlük herkesin hakkıdır. Sayın Cumhurbaşkanı istemiyor diye istemeyecek değiliz. Biz çözüm sürecinin seçimlere kadar donduğunu düşünüyoruz. Seçimlere kadar bir adım atılmayacağı ortada. Seçimler sonunda ortaya çıkan tabloya AK Parti kendini gözden geçirecektir. Biz her ne şart olursa olsun demokratik, barışçıl silahsız çözümün tarafı olacağız. Barajı aşsakta aşmasakta siyasi ilkemiz budur.
"ÇATIŞMA POTANSİYELİ HER ZAMAN VAR"
Silahların gölgesinde siyaset yapılmasın iddialarını dolaştıracaklarını keşke bu süreci yerine getirseydiler. En nihayetinde dağda elinde silahlar varken bu ülkede de ordu varsa, tümüyle bu silahlar ortadan kalkmadıysa bu tehlike her zaman vardır."