BIST 9.548
DOLAR 32,50
EURO 34,59
ALTIN 2.495,61

'Çooook güzel şeyler olacak!'

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın nimetlerinden yararlanan sadece Önder Aytaç değil. AK Parti'nin yeminli düşmanlarından Emre Uslu da bu nimetlerden bol bol yararlanmış!

AK Parti İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge, avukatı aracılığıyla bana bir açıklama göndermiş.

Yazdıklarımdan sonra beni "Hikaye yazmakla ve senaryo üretmekle" suçlayan sefiller bence bu açıklamayı çok iyi okumalı. Çünkü Sayın Bürge yazdıklarımın bir senaryo olmadığını bir şamar gibi yüzlerine çarpıyor.

Açıklamada deniyor ki:

"Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde yapılan aramada el konulan bir miktar para, müvekkil vakıfça, Uluslararası Balkan Üniversitesinin İnşaatında kullanılmak üzere temin edilen bağış paraları olup, müvekkil vakfın yönetim kurulu başkanı ve İstanbul milletvekilimiz sayın Hüseyin Bürge tarafından müvekkil vakfın merkezinin bulunduğu Makedonya Cumhuriyeti Üsküp’te bulunan Halk Bankası hesaplarına aktarılmak üzere Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'a teslim edilmiştir. Bu bağış bedellerinin geri alınması içinde Üsküp Eğitim ve Kültür Vakfı Türkiye Temsilciliği adına hukuki girişimde bulunduğumuzu bu başvuruların akıbetinin de tüm kamuoyu ile paylaşacağımızı hem şahsınıza hem de tüm kamuoyuna duyurmaktayız."

Açıklamada, 25 Aralık 2013 tarihinde Hüseyin Bürge'nin bir basın toplantısı yaptığı ve bu açıklamanın Anadolu Ajansı tarafından tüm abonelere servis edildiği de ayrıca belirtiliyor.

Anlamayan ve anlamak istemeyenler için Türkçe'nin mealini yapayım.

Sayın Bürge diyor ki, "Evet yazdıklarınız doğru. O para bizim tarafımızdan bizzat Süleyman Aslan'a teslim edildi. O para bizim de içinde bulunduğumuz bir grup hayırsever tarafından vakfımıza bağışlandı. Savcılar o paraya haksızca el koydu. Biz de 26 Aralık tarihinde paramızı geri almak için hukuki süreç başlattık."

Açıklamanın ikinci kısmını ise Hakan Şükür'ün kardeşi Gökhan Şükür'le olan ortaklık iddiam oluşturuyor.

O kısımda da şunları söylüyor Sayın Bürge:

"İstanbul Milletvekilimiz Hüseyin Bürge’nin Gökhan Şükür adlı şahıs ile herhangi bir ticari veya şahsi ilişkisi bulunmamakta olup ayrıca Üsküp Eğitim ve Kültür Vakfı’nın da bahsedilen şahıs ile bir ilgisi bulunmamaktadır."

Benim Gökhan Şükür ile Üsküp Eğitim ve Kültür Vakfı’nın bir ilişkisi olduğunu yönünde zaten bir iddiam yoktu. Ancak Sayın Hüseyin Bürge Gökhan Şükür'le ticari ilişkisi olmadığını söylüyorsa durum vahim! O zaman benim şu soruları hepinizin huzurunda sormam gerekiyor:

1- Sayın Bürge. Kendisine gönderdiğinizi açıkladığınız 1 milyon 950 bin euro, Süleyman Aslan'ın evine bizzat oğlunuz C. Bürge tarafından mı götürüldü?

2- Oğlunuz bu paraları bankaya mı götürdü, yoksa bizzat Süleyman Aslan'ın evine mi teslim etti? Süleyman Aslan ile bu paraların evine gönderildiği bilgisini telefonda verdiniz mi vermediniz mi?

3- Bu paralar, operasyon sabahı televizyonlarda hep beraber izlediğimiz "ayakkabı kutuları"na benzer kutuların içinde mi gönderildi. Şayet bu şekilde gönderildiyse neden özellikle "Ayakkabı kutuları?"

4- Hakan Şükür'ün kardeşi Gökhan Şükür ile bir ticari hukukunuz olmadığını söylüyorsunuz. Açıklamanızdaki, "Bahsedilen şahıs" ifadesine bakılırsa, kendisini tanımıyorsunuz. Peki ticari ilişkinizin olmadığı, hatta tanımadığınız bir şahısla aynı ofisi kullanıyor musunuz, kullanmıyor musunuz?

Bu sorulara vereceğiniz cevapları noktasına virgülüne dokunmadan yayınlayacağıma emin olabilirsiniz!

*****

Gel gelelim ikinci meseleye...

Bir önceki yazımı, "Cemaati savunan bazı yazarlarla, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ilişkileri mercek altına alınırsa, sanırım altından çok şey çıkacak! Özellikle Ertuğrul Günay'ın bakanlık yaptığı dönemden bahsediyorum! O dönemde kimlerin bu bakanlıktan nemalandığı, yolsuzluğu lanetleyen hangi yazarların bu bakanlık üzerinden cebini doldurduğu sanırım o zaman ortaya çıkacak." diyerek bitirmiştim.

Nedenini anlatayım...

Cemaati savunan Önder Aytaç'ın 2007 yılında Ertuğrul Günay tarafından Kültür Bakanlığı Müsteşarlığına "Görevlendirme yöntemiyle" atandığını, ancak bakanlıkla ilişiği kesildikten sonra da VİP hizmetinden yararlandığını ortaya çıkarmış ve bunun normal olmadığını belirtmiştim.

Abowww!

Sen misin bunu soran?

"Bay VİP" bu soruya cevap vermek yerine, twitter'i ateşe verdi resmen! Kendisine hayran takipçi kitlesiyle beraber bir saldırı ki Allah düşmanıma vermesin!

Baktı geri adım atmıyorum, uçaksız uçuşa geçti anlayacağınız!

"Çuvalladın Süleyman. Eskiden müsteşarlık yapan herkes bu haktan yararlanabiliyor. Ama AKP cellatları bunu da elimden hukuksuzca aldılar" dedi. Ben, "Kanun sadece bu görevlerden emekli olanlar yararlanabilir" deyince bu kez 180 derece döndü, "Ben VİP'i hiç kullanmadım. İspatla hadi!" demeye başladı. Kendisinin itiraf ettiğini yine kendisi inkar etti iyi mi! Finali, "Seni mahkemeye vereceğim" diye yaptı.

Davayı Bolu'dan açarsa yandık!

Malum, Zekeriya Öz oraya atandı. Durduk yere Ergenekoncu ilan edilip "Silivri zindanlarına" atılırsam şaşırmam! Kemal Kılıçdaroğlu beni de ziyaret eder mi acaba? İçeri girersem size, "Bu yaz çok sıcak geçecek" diye haber gönderirim! Gerçi Zekeriya beyle benim soyadımız aynı harflerle başlıyor.. Belki, "Durun, esasen bu hapis cezası uygulanamaz. Biz akrabayız" diyerek yırtarım ha?

Kafamda deli sorular!

Neyse, bu sonranın hikayesi... Biz konumuza dönelim.

"Bay VİP"i  kırmadım, araştırdım. Mesela kendisiyle ilgili "Müsteşarlık Kararnamesi"ni Resmi gazetede bulamadım. Çünkü "görevlendirme" kendisine "vekaletle" verilmiş! Yani anlayacağınız müsteşar vekili olarak atanmış Ertuğrul Günay tarafından. Yani hiç müsteşar olmadığı halde kendisine "Müsteşar" imtiyazıyla uçuşlarını gerçekleştiriyormuş!

Sonrası daha önemli!

"Bay VİP" bazen kendi özel işleri için, bazen de görev yaptığı Malatya Polis Okulu'na gidep gelirken bu hizmetten yararlanıyormuş meğer! "AKP cellatları VİP'i elimden aldı" diyor ama polis okulundaki görevinin cellatlara rağmen nasıl devam ettiğine bir açıklama getiremiyor haliyle...

Araştırdığımda gördüm ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın nimetlerinden yararlanan sadece Önder Aytaç değil. AK Parti'nin yeminli düşmanlarından Emre Uslu da bu nimetlerden bol bol yararlanmış!

Kültür hizmeti verirken "Çooook, ama çoook güzel" projeler için anlaşmalar yapmış. Hem de "çooook güzel bedeller" karşılığında...

Şimdi Emre Uslu'ya "Kültür ve Turizm Bakanlığı ile hangi anlaşmalar karşılığında, yurt içinde ve yurt dışında iş yaptın? Bu hizmetlerinin karşılığında ne kadar para aldın?" diye sorsak fena olmaz değil mi?

Cevap verir mi dersiniz?

Hiç sanmıyorum!

O açıklamazsa, Kültür ve Turizm Bakanlığı açıklar herhalde!

Sayın Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri...

Bakanlığınızın Ertuğrul Günay döneminde Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu'ya havale ettiği projeler ihale yöntemiyle mi, yoksa doğrudan temin yöntemiyle mi yapıldı? Bu projeler karşılığında bakanlıktan ne kadar para çıktı? Uslu'ya verilen projelerin akıbeti nedir? Tamamlandı mı, tamamlanmadı mı?

Bu soruların cevabını kamuoyuna açıklarsanız "Çooook güzel şeyler olacak çoooook"