"Cinsiyet Eşitliği" derken...!
Yeni neslin fıtrat renkleri ile oynanmış ve aile ahenginin dengesi tarumar edilmiş olacak.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama aile yapımız üzerine yapılan girişimler son zamanlarda hem sayısal olarak hem de niteliksel olarak arttı. Öyle anlaşılıyor ki devlet ve millet düşmanları hedefe aileyi koydular.
Toplum ve aile hayatına ilk saldırı gençler üzerinden geldi ve gençlerimiz hızla Deizm tuzağına çekildi. Bu saldırı öylesine etkili oldu ki Deist gençlerin sayısında hızlı bir artış yaşanıyor.
Bu öyle bir artış ki raporlara yansıdı, haberlere konu oldu. Her yerden deist gençlerle ilgili haberler geliyor. Anne babaların yüreği yaralı. Bu yüreği yaralı annelerden birisinin feryadını bu sütunlara taşımıştık daha önce.
Sonrasında aileye “kadının beyanı esastır” diye acip ötesi bir söylem ile gelindi. Bu ailenin temeline konulmuş tahrip gücü öylesine yüksek bir etki gösterir ki ortalıkta aile diye bir kurum kalmaz. Bu tahrip gücü yüksek etki karşısında en büyük güvencemiz kadınlarımızın sağduyusu.
İnşallah kadınlar dolduruşa gelip geri dönülmez bir yola girmezler. Ama bu pimi çekilmiş bomba “İskenderin Kılıcı” misali ailenin üzerinde her daim sallanıp duracak.
Aile ve toplum üzerine atılmış son etkili söylem ise “cinsiyet eşitliği eğitimi” adını taşıyor.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un ulusal bir gazeteye açıkladığı bilgilere göre okullarda cinsiyet eşitliği eğitimi için gerekli adımlar çoktan atılmış bile. Bakan Selçuk’un verdiği bilgilere göre “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Etkinlik Kitabı hazırlandı. Kitap kapsamında 9. ve 10. sınıf seviyesinde derslerde ünitelere uygun, etkinlikler yapıldı. Uzmanlar tarafından hazırlanan taslak etkinliklerin incelenmesi ve değerlendirilmesi amacıyla branş ve rehberlik öğretmenlerinin katılımıyla bir çalıştay gerçekleştirildi. Çalışmalar neticesinde, Taslak Değerlendirme ve İyi Uygulama Örnekleri Raporu hazırlandı ve revize süreci başlatıldı.”
Burada kullanılan kavrama dikkatinizi çekmek istiyorum: “Cinsiyet Eşitliği”…
“Kadın-Erkek Eşitliğini” biliyorduk da bu “cinsiyet eşitliği” iticiliği de nereden çıktı.
Adı bile bir garip. Ben bu kavramdan şunu anlıyorum: Erkeklik ile kadınlık eşittir. Birbirinden farkı yoktur…
Ama bi dakka…
Bunlar hiç de yabancı şeyler değil…
Bunlar Avrupa’nın herzeleri değil mi yahu…
Hani şu erkekler ile kadınların birbiri ile evlenmelerine izin veren Avrupa’nın…
Hani şu eşcinselliği, homoseksüelliği özendiren Avrupa’nın…
Hani şu aile kurumunun çöktüğü Avrupa’nın…
Hani şu çocuk yerine kedi köpek yetiştiren Avrupa’nın…
Hani şu genç neslin tükenmek üzere olduğu Avrupa’nın…
Anlaşılan o ki ahlaksızlık bataklığında yitip tükenmek üzere olan Batı aynı bataklığa bizi de çekmek istiyor.
Uyuşturucu ve alkol bataklığında yitip gitmekte olan Avrupa bizi de aynı silahla vurmak istiyor.
Genç neslinin sayısını artıramayan Avrupa bizim de ailemizin köküne kibrit suyu dökmek istiyor.
Zannımca aile yapımız üzerinde ki en büyük negatif etkileşim bu “cinsiyet eşitliği” olacak.
Yeni neslin fıtrat renkleri ile oynanmış ve aile ahenginin dengesi tarumar edilmiş olacak.
Bir an önce kurulan tuzağın farkına varmaz ve Avrupa’nın bizi çekmek istediği ahlaksızlık batağına saplanırsak bir daha kurtuluşumuz mümkün olmaz.
Yol yakınken bu yanlıştan beri durmak lazım.
Bunun için de başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere tüm devlet kurumları bu durum karşısında teyakkuza geçirilmeli.
Sivil toplum kuruluşları bu tuzağın önünde bir set gibi durmalı.
Ve aileler bu tuzağa düşmemeli…
SOSYAL MEDYA TAKİP