Bizim cellatlarımız!
Epey zamandır endişelerimi dile getirmek yerine susmayı tercih ettim. Ancak sabretmek, görmezden gelmek artık mümkün görünmüyor.
Epey zamandır endişelerimi dile getirmek yerine susmayı tercih
ettim. Ancak sabretmek, görmezden gelmek artık mümkün
görünmüyor.
Övülmeye doyamayanların dünyasında, şan ve şöhrete aç küçük
insanların büyük isim olabilmek için yaptıklarına artık tahammül
edemiyorum. Yazdıklarını okudukça kusma isteğim yükselen dalgalar
gibi kabarıyor.
Son bir buçuk yıldır "Türkiye için dehşet çağını başlatmak
isteyenler"le boğuşup duruyoruz. Önce gezi olayları,
ardından 17 ve 25 Aralık darbe girişimi sonrası gerek şehir
iblislerine, gerekse paralel yapıya karşı devleti temsil eden
bir partinin etrafında toplandık.
Erdoğan'a kanlı bir ders vermek isteyenlerin zalimlik derecesindeki
saldırılarını bertaraf etmede hangimizin ne kadar katkı sağladığı
sadece Allah'a ayan...
Ancak görünen o ki yaşanan bu süreç, kendi içinde bazı kara
cellatlar yarattı.
Gezi eylemlerini başlatanlardan ve onlara destek verenlerden
bahsetmiyorum. Onlar zaten şerefe kadeh kaldırmayı, ülke kurmanın
veya kurtarmanın ilk hamlesi olarak görecek kadar sefil
haldeler.
Şeytanı utandıran darbe oyunlarıyla, belaltı kasetler ve türlü
şantajlarla kişilerin hür iradesine ipotek koyan paralel yapının
mensuplarından da bahsetmiyorum. Onlar zaten ayrı bir zelalet
içinde debelenip duruyor.
Ben bizim içimizdeki cellatlardan bahsediyorum.
Kendi kendini "muhteşem" ilan eden, "Bakın
ben paralelle daha çok mücadele ediyorum" diyerek güvercin
yumurtasından ejderha çıkarıyormuş gibi böbürlenenlerden
bahsediyorum.
Düne kadar paralel yapının kullandığı dili artık onlar kullanıyor.
Paralel yapı kasetle şantaj yapma işlerini bıraktı ama görünen o ki
bu işe bizimkiler başlamış.
Gözüne kestirdikleri veyahut sevmedikleri birini görür görmez kan
susuzluğu çekiyormuşcasına saldırıya geçiyorlar.
Yafta belli:
"Kulağıma senin de kasetlerinin olduğu ve bu yüzden paralel
aleyhine yazmadığın yönünde ihbarlar geliyor!"
Dövüşçülerin ve küfürbazların şımartılıp alkışlandığı, adalet
tarezasini gözeterek yazanların küfürlere gark edildiği bir
dönemden geçiyoruz. Devir, bu durumdan nemalanmak isteyenlerin
devri.
Herşey biraz daha fazla rating, biraz daha fazla tık, biraz daha
fazla popülarite için. Kelimeler ağızlarından yılanın zehri gibi
akıyor.
Komplolar, desiseler, fısıltılar, yalanlar devreye
giriyor. Kimi kasti bir amaçla doğruları söylemiyor, kimi ise
doğrunun ne olduğunu sorup soruşturmadan hasım bellediğine
pençesini geçiriyor.
"O paralelci" denilerek işinden edilen, ekmeği elinden
alınan masumlara hergün yenileri ekleniyor. Bu tayfa hedef
gösterdiği için suçsuç günahsız insanlar küfürlere maruz kalıyor
saatler boyu. Recm edilenlerin kan dondurucu feryatlarını kimse
duymuyor.
Ölmez de sağ kalırsam, bu feryatların detaylarını önümüzdeki
günlerde sizinle paylaşırım.
Bana soracak olursanız, yeni Türkiye'yi bunların himayesine
vermektense, yılanlarla dolu bir çukura terketmeyi tercih
ederim.
Çünkü onların korkunç lehçeleri ve ihanet heceleri, ülke insanını
günden güne paronayak bir hale getiriyor. Bu durumun ileride
hepimiz için büyük bir ızdıraba döneceği muhakkak...
Kardeşlerim...
Bir eşeğe zırhlı koşum takımları giydirebilirsiniz. Ancak onu bir
savaş atı gibi cepheye süremezsiniz. Lütfen Türkiye'nin yeniden
varolma savaşı verdiği şu dönemde eşeklere savaş atı muamelesi
yapmayın.
Bir insanı şövalye yapan şey eline aldığı kılıcı değil, mertliği,
adamlığı ve mazlumlara karşı sergilediği merhametidir. Bu erdemlere
sahip olmayanlar olsa olsa ancak katil olabilir. İçinizde birazcık
merhamet kırıntısı varsa bu katillerin suçuna ortak olmayın!
Dipnot: Karaman'ın Emenek ilçesindeki maden
ocağında göçük altında kalan 18 kardeşimiz için dua etmeyi
unutmayın.