AK Parti'nin medyayla imtihanı
AK Parti'ye yakın gazeteler ve kalemler, uzun süredir hem Aydın Doğan'a hem de başta Hürriyet olmak üzere Doğan medyasına karşı kılıç sallıyordu.
AK Parti'ye yakın gazeteler ve kalemler, uzun süredir hem Aydın Doğan'a hem de başta Hürriyet olmak üzere Doğan medyasına karşı kılıç sallıyordu.
AK Parti'nin başından beri genel olarak medyayla arası iyi
değildi zaten.
Erdoğan'ın "Manşetle gelen, manşetle gider"
sözleri, medya dizaynına karşı en net tepkilerinden birisidir
mesela. Manşetle gelen bir lider olmadığı gibi, gelişinden bugüne
kadar da sadece manşetlerle değil, köşe yazarlarıyla bile açıktan
savaşmaktan hiç çekinmedi.
Fakat medya dizaynına karşı bu duruşu, "medyaya karşı medya" gerçekliğini de değiştirmedi.
7 Haziran seçimlerinden sonra aleni bir meydan muharebesine döndü medya savaşları.
Tabi sadece Doğan medyası değil, bir de "Batı"
medyası vardı.
Medyaya karşı bir İstiklal Harbi yürütüldüğüne
inanılıyordu.
Öyle ki geçici hükümetin Kültür Bakanı Yalçın Topçu bile bu
söylemle öne çıkarak :
"Bir Sakarya, bir Anafartalar, bir Dumlupınar'da
dedelerimiz o şekilde yaşadı. Süngüyle karşı karşıya, yedi düvelin
topuyla tüfeğiyle karşı karşıya kaldı. Bugünde biz evlatları Der
Spiegel'le, BBC'yle, Reuters'la, CNN'le karşı karşıyayız"
diyor.
Ardından da ekliyor : "Bakıyorsun niye böyle yapılıyor?"
Bu minvalde konuşmaları defaatle Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan dinlemiştik. Sadece ondan değil, AK Partililerin genelinden bu tür açıklamaları ezberledik.
"IMF'den girip, güçlü Türkiye'den" çıkan bir
nedenler silsilesi yıllardır tekrar edilegeldi.
Sürekli anlatıp duruyorsunuz.
Azıcık tarih bilgisi olan zaten niye olduğunu bilir.
Benim asıl merak ettiğim, niye kimse "Biz ne yaptık, ne yapıyoruz?" sorusunu sormuyor.
Madem bu bir "İstiklal Harbi"...
Kimse de çıkıp;
"Dedelerimizin topa tüfeğe karşı süngüyle kazandığı zaferi anlatıp, çalım atıyoruz, iyi güzel de biz niye yapamıyoruz?" demiyor misal.
"Adam CNN'le BBC ile üstümüze geliyor madem, bizim de dedelerimizden yola çıkarak elimizdeki medya kanallarıyla adamları "denize dökmemiz" gerekmiyor mu bu mantıkla?
Dün harp meydanında süngüyle kazanılan zaferi, bugün medya savaşında niye kazanamıyoruz?
Adamlar istikrarlı, dün yaptıklarını bugün de yapıyorlar, tutum
değişmemiş. Peki ya biz?" demiyor.
***
Independent taa İngiltere'den geliyor, konuşlanıyor
Tunceli'ye.
Halkın nabzı diye tüm dünyaya yayın yapıyor. Geliyor, PKK gençlik
yapısıyla röportaj yapıyor. Kürt halkının, senin halkının
sana karşı sözde savunuculuğunu yapıyor da sen ne
yapıyorsun?
Elin armut mu topluyor?
Yok mu sahaya göndereceğin muhabirin, manşetler atacağın
gazeten?
"Algı operasyonu yapıyorlar, bize savaş açıyorlar" diye sızlanmaktan, algı yönetmeye vakit bulamıyorlar değil mi?
Sürekli hedef göstermekten, gazetecilik yapmaya fırsat bulamıyorlar değil mi?
Adamlar ustaca bugünlere yatırım yaparken, sizinkiler trollere yatırım yapıyordu, değil mi?
Köşelerden tehditler savuran yazarlarını, "gazeteci değil tetikçi bunlar" diyerek kimse sallamıyor, değil mi?
"Hergün manşetten adama çakıyoruz, yine de tüm medya araçlarımız bir Ahmet Hakan'ın köşesi etmiyor, nerde yanlış yapıyoruz" diyen yok değil mi?
Dün ak dediğine kara dememek için iki dakika sabredemeyen, tornistanın kralını yapmaktan çekinmeyen yazarlarla inandırıcılığı sağlamak zor değil mi?
Sen de haklısın...
Haklı da olsan haksız da olsan, seni her defasında haksız duruma düşüren böyle bir medya yapılanmasına muhtaç olduğun için, sen de haklısın...
Evet, ne diyordu Cemil Meriç, "Olimpos dağının çocukları Hira dağının evlatlarını asla kabullenemeyecektir".
Yazık ki bugün "İstiklal Harbi" diye kalemlerini sivriltenler,
Hira Dağı'nın çocuklarına hiç de benzemiyor...